Cem Yılmaz'ın oyunculuk anlamında devleştiği, Şener Şen'in ise ilk defa pasif bir oyunculuk sergilediği 'Av Mevsimi' çok uzun süresi ve sıfır aksiyon sahnesiyle Türk usulü bir polisiye...
"Cem Yılmaz üzerine yapışan 'komedyen' imajını yerle bir ederek oyunculukta sınıf atlıyor."
Ozan Akarı
Av Mevsimi
Deneyimli polisler Ferman(Şener Şen) ve İdris(Cem Yılmaz) yanlarına bir çaylağı(Okan Yalabık) alarak 'kesik kol' cinayetini araştırmaya başlar. İlk bulgular kolun bir kıza ait olduğuyla ilgilidir. Zamanla kızın barlarda ve sokak aralarında hap satan Asit Ömer'in sevgilisi olduğu ortaya çıkar. Tüm bulgular kızı Asit Ömer'in öldürdüğüyle ilgilidir ancak Ferman'ın olaylara bakış açısı gerçeğin göründüğü gibi olmadığını ortaya çıkarır.
Şener Şen diyetini ödüyor
'Organize İşler' filminde oynadığı kabadayı rolüyle komedi dışında da kabiliyetli olduğunu gösteren Cem Yılmaz, Av Mevsimi'nde adeta döktürüyor. Kızgın bakışlar ve vücut dili oynadığı İdris karakterini filmin önüne bile geçiriyor. Ayrıldığı karısını çalıştığı mağazada gizli gizli izlerken gözlerinin içi gülüyor. Masum bir çocuk gibi davranıyor. Ancak, mağazanın sahibini eski karısının yanında görünce birden o ifadesi nefrete dönüşüyor...
Av Mevsimi, Cem Yılmaz'ın oyunculukta sınıf atladığı ilk filmdir. Artık, bundan sonra eğer Yılmaz isterse yıllar evvel Şener Şen'in yaptığı gibi çok iyi bir drama oyuncusu olabilir. Şener Şen ise Yavuz Turgul'la çalışmasının diyetini ödüyor ve Yılmaz'ın oyunculuğunun altında adeta eziliyor. Aynı bakışlar, aynı duruşlar, aynı tonda konuşma...
Senaryo iç açıcı değil
Yavuz Turgul'un film vizyona girmeden önce yapılmış bir röportajında Av Mevsimi'ni altı yılda yazdığını okumuştum. Filmi izlerken çok şaşırdım çünkü altı yılda yazılmış senaryonun daha ayrıntılı ve gizemli olmasını beklerdim. Filmin finalini daha Battal(Çetin Tekindor- Öldürülen kızın zengin yaşlı kocası) karakterinin kızının(ilk eşinden) hasta olmasıyla anlıyorsunuz. Yani zengin hasta kız için fakir sağlıklı kız kurban edilmiş. Ben kalp sanmıştım, böbrek çıktı...(Yani kız için uygun böbrek bulamayınca kızdan zorla böbreğini almışlar. Paranın gözü kör olsun.)Senaryonun en büyük sorunlarından biri de çok uzun olması. Eğer polisiye macera bir film bekliyorsanız, hayal kırıklılığı yaşarsınız. İzlerken yer yer sıkılabilirsiniz! Cem Yılmaz'ın hiç beklemediğiniz anlarda yaptığı espriler senaryoyu kurtarmak için yapılmış küçük manevralar olarak kalmış. Acaba biz Yılmaz'a güldük yoksa esprilere mi?
Bel kamerası olmasaydı!
Yönetmen Yavuz Turgul film boyunca en çok bel kamerasını kullanıyor hem de ilk defa Türkiye'de 'Eşkıya' filminde kullandıktan sonra... (Sokakta, evin içinde, barda ve ormanda) Oyuncular bomboş mekânlarda kameraya çarpmamak için eğer evdelerse duvarların diplerinden yürüyor! Yerdeki raylara basıp düşmemek için kapıların dibinden geçiyorlar...
Filmin müzikleri dinleyenlerin içine işliyor. Hele Cem Yılmaz'ın bir Karadeniz türküsü söylediği sahne filmin en unutulmaz sahnesi...
Gözden kaçan ayrıntılar
Cinayet masasının girişinde nöbet tutan polisler aradan günler geçse de hiç değişmiyor. Özellikle çatışma sahnelerinde sanki bilgisayar efektleri kullanılmış. Genel İstanbul görüntüsünde havada uçan kuş da efekt gibi duruyor.(Zaten bütün ekip bir kuşu bekleyecek değil ya...)Bazı çekimlerde masaların üzerindeki parlak nesnelerden çekim ekibi ve ışıklandırma görünüyor. Her evde LCD televizyonlar var. Markasını göremesek de teknolojinin çok geliştiğini anlıyoruz! Anlamadığım tek şey aksiyon sahnesi olmayan filmde Cem Yılmaz ve Okan Yalabık için günlerce dublör aranması. Filmde binalardan atlama, hoplama, zıplama vardı da biz mi görmedik!