Her türlü insan parçasının sinema perdesinden fırladığı 3D Testere(Saw) filmi, Kurban Bayramı öncesinde amatör kasaplar için bir açık öğretim dersinden farksız…
“Elimizdeki hayatın değerini kaybettiğimiz zaman anlıyoruz.”
Ozan Akarı
Saw 3D: Final Chapter
Jigsaw’ın ölümcül tuzaklarından kurtulmayı başaran Bobby Dagen, başından geçenler hakkında bir kitap yazarak bir anda ünlü olur. Televizyon programlarına çıkar ve diğer hayatta kalan kurbanlarla bir araya gelir. Ancak, ortada küçük bir sorun vardır. Dagen, esasında hiçbir zaman Jigsaw’ın bir kurbanı olmamıştır. Sırf para kazanmak için böyle bir yalan uydurmuştur. Hayatının bu kadar güzel gideceğini sanan Dagen, bir anda kendisini hayal bile edemeyeceği bir oyunun içinde bulur…
Tanrı’yı oynayan Jigsaw
Testere serisinin genel kuralları(Tanrı ve cezalandırma) üç boyutlu çekilen devam filminde
senaryonun kilit noktalarını oluşturuyor. Yine kendilerine verilen hayatın değerini bilmeyen, birbirine kazık atan, para için yalan söyleyen ya da ırkçılık yapanlar cezalandırılıyor. Tanrı’yı oynayan Jigsaw(O öldü ama fikirleri hâlâ yaşıyor) insanların günahlarının bedelini öbür dünyada değil burada alıyor. Yedi ölümcül günah onun en büyük yol göstericisi:
Gurur, açgözlülük, şehvet, kıskançlık, oburluk, öfke ve tembellik
Yolda bulduğu insanı alıp, kafasına göre bir oyun oynamıyor aksine her oyuna bir anlam yüklüyor. Zaten bu serinin bu kadar uzun ömürlü olmasının tek nedeni de bu. Aksi takdirde insanların her filmde parça parça doğranması bu kadar ilgi görmezdi…
Mideniz kaldırmaya bilir
Derisi yüzülenler, başları parçalananlar ve vücutlarının her türlü uzuvları kopanlar… Filmde yok yok. Üçüncü boyut da eklenince ortaya çok gerçekçi sahneler çıkıyor. Herkes bu sahneleri kaldıramaz. Atilla Dorsay daha filmin 15 dakikası dolmadan filmden çıktı. Haklıydı. Tek kelimeyle iğrenç görüntüler var. Mideniz kaldırmaya bilir. Ben bile bazı sahnelerde gözlerimi kapadım çünkü içim gitti. Rahatsız oldum. (Hele bir kadının midesindeki balık iğnesinin iple ağzından çıkarılması tam anlamıyla şoke edici.)
Kurban Bayramı öncesinde amatör kasaplara duyurulur. Film tam bir açık öğretim dersi niteliğinde: Kes, kes, kes, parçala, parçala, parçala…
Açılış sahnesi etkileyici
Film bir meydanda cam fanus içinde uyanan üç kişiyle başlıyor. İki erkek karşılıklı bir masada uyanırken hemen üstlerinde de bir iple aşağıya doğru sarkıtılmış bir kadın bulunuyor. Erkeklerin elleri masadaki bir düzeneğe bağlı, sağ sol ve ortada birer büyük testere dönüyor. Öğreniyoruz ki kadın iki erkekle de ilişkiye girmiş. Oyun basit. Kim daha güçlüyse testereyi iterek hayatta kalacak. Ya erkeklerden biri ya da erkekler anlaşıp, kadını öldürecek…
Oyun oynanırken meydanda bulunan insanların bunu izlemesi testere filmlerinde ilk kez olsa da iyi bir açılış sahnesi olmuş. İnsanların hiçbir şey yapamadan sadece izlemeleri gerçek hayatı ne kadar da güzel tasvir ediyor değil mi?
Karısını yol ortasında bıçaklayana, dövene, elinde silahla dehşet saçana ortada bir cam fanus olmadan müdahale edebiliyor muyuz!