Yemyeşil çayırlarda yaşayan peri Tinker Bell, ilk kez insanlarla karşılaşır. Bir evin tavanını onarıp, dağınık odaları toplar!
“Modayı yakından takip eden peri kızlarımız adeta birbirleriyle yarışıyor.”
Ozan Akarı
Tinker Bell ve Peri Kurtaran
İngiltere’de doğayla iç içe bir hayat süren periler diyarının en meraklısı Tinker Bell, hep isimlerini duyduğu ancak hiç karşılaşmadığı insanları görmek için harekete geçer. Babasıyla birlikte yaşayan Lizzy adlı bir kızla tanışır. Lizzy bu yaşına kadar hiç peri görmemiştir. Tinker Bell ile arkadaş olan Lizzy, bilim adamı olan babasına perilerin var olduğunu bir türlü inandıramaz…
Gülben Ergen harika
Bahçe perisi Rosetta’yı seslendiren Gülben Ergen çok iyi bir iş çıkarmış. Hayat verdiği karakterle adeta bütünleşmiş. Her ne kadar elindeki senaryodan replikleri okusa da yılların verdiği tecrübeyle, bu işin altından da başarıyla kalkmış. (Çocuk izleyicilerin gönlünde taht kuran 'Dadı’ dizinin Ergen’e seslendirmede büyük kolaylık sağladığı ortada.)
Işık perisi Iridessa’yı seslendiren Ayşe Arman’ı hiç fark etmedim bile. Kulaklarımı dört açıp, filmi çok dikkatli izlememe rağmen maalesef Arman’ın sesini tanıyamadım. Gazetelerde hep röportajlarını okuduğumuzdan olmasın sakın!
Sıkı durun siyahi peri!
Amerika Birleşik Devletleri 50-60 sene önce otobüslerde bile beyazların yanına oturtmadığı siyahi vatandaşlarını artık Hollywood’da kullanmaktan çekinmiyor. Siyahi Başkan(Deep Impact- Derin Darbe), siyahi Tanrı(Aman Tanrım), siyahi süper kahraman (Hancock), siyahi karateci çocuktan(The Karate Kid) sonra sıra siyahi periye geldi. Onu da gördük ya artık ölsem de gam yemem…
Düşünmeden izleyin!
İnsanlarla tanışmaya can atan bir peri, sadece gözlerinin algıladıklarına inanan bir bilim adamı ve görmediği halde perilerin varlığına tüm kalbiyle inanan küçük bir kız çocuğu.(Nasıl görmediyse neredeyse tüm peri sülalesinin resimlerini yapmış!) Tek kelimeyle vasat ve basit bir senaryo. Üzerinde çalışılmadığı hemen belli oluyor. (Bir Cars-Arabalar ya da halen sinemalarda gösterimde olan Çılgın Hırsız animasyonları gibi değil.) İçi bomboş. Sadece küçük çocukların izlemesi için yapılmış. Düşünmeleri istenmemiş. Onları sinemaya götürecek olan ebeveynleri için de iki, üç tane komik sahne konmuş hepsi o kadar.
Hamarat Tinker Bell
Elinden her iş gelen bir perimiz oldu. Evinizin tavanı yağmurda akıyor mu? Tinker Bell hemen halleder. Kalbiniz mi kırık? Tinker Bell o küçük ama büyük yüreğiyle size yardım eder. Etrafı toplar. İsterseniz sizi uçurur. Yalnız dikkat edin. Uçarken çıplak ayaklı olun. Ayakkabılarınızla uçarsanız tavanda ayak izleriniz çıkar. Sonra nasıl temizlersizin!
Ayrıca, peri kızlarımız sanki bir defileden fırlamış gibi giyinmişler. Demek ki modayı yakından takip ediyorlar. Perilerin giysileriyle ayakkabıları arasındaki uyum tek kelimeyle müthiş…
Devamlılık hataları
Animasyonlarda da devamlılık hataları yapılıyorsa, tek sorumlu yönetmendir. Dikkatsiz bir yönetmen kötü bir aşçı gibidir. Muhteşem olan yemeğe biraz fazla tuz koyduğunuzda nasıl kötü oluyorsa, sahneleri iyi hazırlayamayan yönetmenler de filmleri berbat ediyor. Örneğin, Lizzy ve Tinker Bell karşılıklı kahve içerlerken Lizzy’in uykusu geliyor ve elindeki fincan yatağına düşüyor. Hemen arkasından Tinker Bell, Lizzy’in üzerini örtüyor ancak yatağın üzerindeki fincan ortadan yok oluyor. Yine genel çekimde kanepede olmayan bebekler yakın çekimde birden ortaya çıkıyor.
Kamera hareketlerini tamamlamadan sahneler bıçak gibi kesiliyor. (Kamera sağa doğru kayarken hareketin bitmesi beklenmeden durağan bir sahneye geçiliyor.) Bu da göze kötü geliyor.