Çocuk yaşında esir olarak getirildiği İstanbul’da Sultan I. Ahmet’le evlenen Mahpeyker, Osmanlı İmparatorluğu’nda güç ve iktidarı elde tutmak için her yola başvurur…
“Suikast, darbe ve entrika. Güç kimin elindeyse Osmanlı İmparatorluğunu o yönetir.”
Ozan Akarı
Mahpeyker
Çocuk yaşında esir kafilesiyle İstanbul’a getirilip bir ailenin yanına evlatlık olarak verilen genç kız, talihin kendisine gülmesiyle bir anda kendini Topkapı Sarayı’nda Sultan I.Ahmet’in hanımı olarak bulur. Sultan tarafından Mahpeyker adını alır ancak padişahın annesi Handan Sultan ve Topkapı Sarayı Haremi’nin tek hâkimi Büyük Valide Safiye Sultan’ın muhalefetiyle karşılaşır. Ne yapacağını bilmeyen Mahpeyker, saraydan kaçmaya çalışırken yakalanır. Sultan Ahmet, büyükanne ve annesinin Mahpeyker’i istemediklerini anlayınca ona daha da bağlanır…
Gözleriyle oynuyorlar
Bir oyuncunun iyi olup, olmadığını canlandırdığı karakter gülerken, ağlarken ve kızarken gözlerine bakarak anlayabilirsiniz.Mahpeyker’i oynayan Selda Alkor, role tam oturmuş. Sanki karşımızda gerçekten bir valide sultan var. Gözleriyle seyirciyi etkiliyor. Hele o bakışları yok mu; adeta perdeyi delip geçiyor…
Diğer oyuncular Gökhan Mumcu, Selda Özer, Ayten Soykök, Suavi Eren, Öykü Çelik, Başak Parlak, Uğur Kıvılcım ve Mansur Ark da çok gerçekçi oynamışlar. Damla Sönmez ise Mahpeyker’in genç kızlığında adeta devleşmiş.
Bunun adı sinema büyüsü
Mükemmel yazılmış bir senaryo(Avni Özgürel), sahneleri oya gibi işleyen bir yönetmen (Tarkan Özel) ve doğru oyuncularla yola çıkarsanız ortaya son yıllarda Yeşilçam’da görmediğimiz kalitede bir film ortaya çıkar.İşte bunu adı sinema büyüsüdür. Çekilen her filmde buna rastlanılmaz. Amerikalılar kısaca, “Doğru işe doğru adam” derler…
Dönem filmi hele hele Türkiye’de çekmek her babayiğidin harcı değildir. Mahpeyker’in yönetmeni Tarkan Özel zor bir işin altından başarıyla kalkmış.
Filmi izlerken o yıllara gidiyorsunuz. Karakterlerle adeta bütünleşiyorsunuz. (Türk sinemasının artık unutmaya başladığı, yapmacık durmaya aksine sizi içine çeken bir film.) Işık ve kameranın kullanımına tek kelimeyle hayran kaldım…
Gerçek Osmanlı tokadı
Ortaokul ve lisede okurken tüm tarih öğretmenlerinin bahsettiği ama bizim bir türlü Yeşilçam’da doya doya göremediğimiz 'Osmanlı tokadı’ nihayet Mahpeyker’de hem de ağır çekimde cümle âleme gösterildi. Oh bee, Osmanlı’nın gücünün sadece Harem’den ibaret olmadığı dolaylıda olsa beyaz perdeye yansıdı…
Kostümler, dekorlar ve tarihi mekânlar özenle seçilmiş. Filmin tekniği de oldukça yüksek. Tek bir sahne yok, bu olmamış diyebileceğimiz. Tek bir görüntü yok, bu gerçek değil diyebileceğimiz…(Bilgisayarlı İstanbul görüntüleri çok iyi. 'Veda’ filmindeki gibi sırıtmıyor. Tarihi dokusunu kaybetmiyor.)
Böyle basın daveti olmaz
Ben filmi maalesef basın gösteriminde izleyemedim. Kendi imkânlarımı kullandım. Çünkü bana gelen basın davetiyesi öyle kışkırtıcıydı ki, protesto ettim. Neden mi? Çünkü, davette hiçbir kayıt cihazı ses de dâhil getiremeyeceğimiz ve üzerimizin bile aranacağı yazdığı için…(Sanki görüntü ve ses çekebilen cep telefonları yokmuş gibi…)
2 milyon dolar harcanmış bir film var ortada ama bir kalemde de bütün basın harcanıyor ve korsancı ilan ediliyor. Hem çağır, hem de döv hesabı…
Ben de nazik bir şekilde davetiyeyi bana gönderen Warner Bros’a mail attım ve dedim ki:
Bu uygulamayı protesto ediyorum. Sinemaya girerken kimseye kendimi elletmem. (Yani üzerimi aratmamJ) Böyle bir sorun yaşamamıza rağmen film buna değdi. İyi seyirler…