Eşinden boşandıktan sonra depresyona giren Liz, hayatına yeniden bir yön vermek için içsel bir yolculuğa çıkar…
“Aşk küçük bir çocuktur. Sevgi onun büyümüş hali. Evlilik ise tam bir delilik.”
Ozan Akarı
Ye Dua Et Sev- Eat Pray Love
Çok sevdiği eşinden boşanan Liz Gilbert(Julia Roberts) büyük bir hayal kırıklılığı yaşayarak hayatını ve işini sorgulamaya başlar. Kocasından sonra David adlı bir gençle kısa sürede olsa bir ilişki kurar. Ancak içindeki boşluk bir türlü dolmamaktadır. İşinden bir yıllığına izin alarak hayatını kökten değiştirmek için bir yolculuğa çıkar: İtalya, Hindistan ve Bali…
İtalya’da yemek yemeğinin zevkini tadan Liz, Hindistan’da duanın sihirli gücünü keşfeder. Bali’de ise beklenmedik bir şekilde aşkı bulur.
Julia artık yaşlanmış gibi
Notting Hill filminde Anna Scott adında ünlü bir Hollywood yıldızını canlandıran Julia Robert, William Thacker’ın(Hugh Grant) kız kardeşinin doğum gününde şunları söyler:
“Bir gün güzelliğim bitecek. Oynayamaz diyecekler. O gün bir zamanlar ünlü olmuş orta yaşlı bir kadın olarak yaşayacağım.”
Julia’nın 1999 yapımı 'Notting Hill’ filminde söylediği 11 yıl sonra gerçek olduk. Artık Julia yaşlanmıştı. Zamanı durduramayan diğer insanlar gibi…
Julia’nın oyunculuğu hâlâ iyi(yılların getirdiği bir tecrübe) ancak büyü bozulmuş. (Biraz da kilo almış.) Gülüşü film boyunca beni bir kez bile etkilemedi. Demek ki güzellik ve büyü gençken işe yarıyormuş! Javier Bardem ise yine aynı. Bildiğiniz aşk çocuğu. Vicky Cristina Barcelona’daki oyunculuğunun aynısı oynuyor. Yani çok zorlanmadan parasını alıyor…
Görüntüler belgesel tadında
Liz’in yolculuğa çıktığı İtalya, Hindistan ve Bali şehirleri izleyenlere belgesel tadında veriliyor. Filmin yönetmeni Ryan Murphy belli ki elinin altında olan tüm teknik imkânları milletin gözüne sokmak istiyor. Ya da tur şirketleriyle gizli bir anlaşma yaptı çünkü filmi izledikten sonra o yerleri görmek istiyorsunuz! Pizza ve makarna için de aynı durum geçerli.
Dario Marianelli’nin imzasını taşıyan müzikler adeta insanın ruhuna işliyor.
Devamlılık hataları pek göze çarpmayan, geçişleriyle gözünüzü yormayan, anlatmak istediğini yani leblebiyi, leb demeden anladığınız ve sizi düşünmeniz gibi bir lüksle çok yormayan romantik bir film…
Üzgünsen yemek ye!
Ye Dua Et Sev’in senaryosu Elizabeth Gilbert'in filmle aynı ismi taşıyan kitabından beyazperdeye uyarlandığı için söyleyeceğim tek bir şey var: Kitap yazarları olmasa Hollywood nasıl hayal satardı?
Ancak göze çarpan ayrıntılar insanı gülümsetiyor. Aşkını kaybeden her kadın ne yapar? Tabii ki üzüntüden yemek yer. Peki sonra? Sonra, yemek yemeyi bırakmazsa şişmanlar…
Sevdiğin kişi seni boşar ya da terk ederse ondan ayrıldıktan sonra kimle çıkarsın? Tabii ki onu sana hatırlatan kişilerle. Peki siz bunu nasıl anlarsınız? Sevdikleriniz çıktığınız kişinin kocanıza ya da eski sevgilinize benzediğini söylediğiniz zaman…