Yaşlanmayı Reddet
Uzun süredir farklı mecralarda köşe yazılarıyla, insanlara ulaşmaya çalışıyorum. Söz uçar, yazı kalır cümlesine çok inanırım. Amacım aslında kendimi, işimi, estetik cerrahiye, güzelliğe dair düşüncelerimi anlatabilmek… Şimdiyse, tüm bunlar yaklaşık 2 senedir üzerinde çalıştığım bir kitapta buluştu. Kitabımın adı: Yaşlanmayı Reddet!
Bugün herhangi bir kanalı açsanız, biraz internet sitelerinde dolaşsanız, dilediğiniz bilgiye, anında ulaşabilme şansınız var. İnsanoğlu 50 bin yıldır dünyanın üzerinde ve son 50 sene ise, daha evvelde olmayan muazzam bir bilgi yüklemesine maruz kalıyor. Düşünün, ulusal bir gazetenin sadece bir gün baştan sona, her sayfasını okusanız, 15. yy ’daki bir insanın ömrü boyunca edindiği bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Bu sefer yeni bir olgu çıkıyor ortaya: “Ne kadar doğru, ne kadar bilimsel, ne kadar anlaşılır?”.
Biz doktorlardan beklenen ise, anlaşılır dilde, bilimsel alt yapılı ve doğruluğu kanıtlanmış bilgiyi merak eden kitleye ulaştırmak. Diğer yandan, doktorun hayat görüşü ve bakış açısı da devreye girince ortaya doğru bilginin süzgecinden geçmiş, fakat başka hiç kimseninkine benzemeyen fikirler ortaya çıkar.
İşte “Yaşlanmayı Reddet” böyle bir kitap. Benim hayat görüşümü, benim düşüncelerimi, benim güzelliğe, estetik cerrahiye bakış şeklimi anlatan bir kitap.
Kitabı okumamış ama sadece arka kapağından elde ettiği fikirle, bazı eleştiriler yapan insanlar oldu.
Unutmayın, çirkin insan yoktur, herkes güzeldir; güzeli korumak ve yaşlanmayı reddetmek sizin elinizde.
Haksızda sayılmazlar. Düşünsenize, bir estetik cerrah herkesin güzel olduğunu söylüyor, kusur güzeldir diyor, Altın Oran kavramını dışlıyor. Oysaki benden beklenen bazı kalıp cümleler var:” Yüzünün bedenine oranı şu olmalı, yanağın bilmem nerenin şu kadarı olmalı, gözün kaşın böyle olmalı, karnın dümdüz olmalı, kolların sarkmamalı…” Böyle bir dünya yok! Hatta iyi ki yok zira bu şekilde bir düzen olsa idi, inanın bana korku filmi gibi olurduk.
Ben kitabımda işte kendimce bilimsel bilgi süzgecinden geçirdiğim bir görüşü anlatmaya çabalıyorum. İç güzelliğin öneminin tartışılmayacağı bir gerçek! Fakat ne olursa olsun, genç ve bakımlı olmak, bunu başarabilmek bize içgüdüsel olarak verilmiş bir duygu. Var olanı, bahşedileni korumak istiyoruz. İşte kitapta bunu da anlatıyorum. Nelere dikkat edilmesi gerektiğini, ne zaman, nasıl ve kimden yardım alınması gerektiğini söylüyorum.
Son derece farkındayım, kitabın adı çok aykırı:” Yaşlanmayı Reddet”
Güzellik ne kadar göreceli olursa olsun, yaşlanma tam tersi bir kavrama işaret ediyor. Çoğunlukla 50 yaşlarında bir kadına, ne kadar güzel olduğunu söylediğinizde size: “ Beni bir de, eskiden görecektin” der. Neden yapalım ki bunu. 50 yaşında seni bu kadar güzel kılan şey, kaşın gözün burnun değildir aslında… Yılların, yaşanmışlıkların ve bilginin erdemli halidir. İşte buna bedenin de eşlik etmesi gerekir. Bu kadın demek ki dış görünüş olarak kendini iyi hissetmiyor, bu sebeple bu cümleyi sarf ediyor.
Yaşlanma fizyolojik bir süreç, evet. Fakat alınabilecek önlemlerle yaşının iyisi olmak mümkün. İşte kitabın bir diğer önemli noktası da bu zaten. Mesleğimi “Güzellik Koruyucusu” olarak ifade ediyorum. Bu sebeple Yaşlanmayı Reddet diyorum.
Kitabın son satırlarını okuyup, kapattığınızda, şu cümleyi sarf edebiliyor, içinizden çığlıklar ata ata: “ Evet! Ben bunu başarabilirim, hayat çok güzel ve bu beden bana bir armağan, korumaksa benim görevim!” diyebiliyorsanız, ne mutlu bana!
Bedeninize ve ruhunuza iyi bakın!
Op. Dr. Bülent Cihantimur
Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı