Bu soru, kulağı bir şekilde tıkanan hastaların, internet ve sosyal medyada birbirlerine veya buldukları hekimlere sıkça sordukları bir sorudur. Ve peşinden “şu damlayı damlatmak iyi midir?”, “bu ilacı kullanayım mı?” gibileri de gelir. Kulak tıkanıklığının sebebi olarak, çoğu insanın aklına ilk başta kulak kiri geldiği için, hemen basit çözümler aranır. Kulak kiri (serümen, tıkaç, buşon) sıkça görülmesine karşın, kulakta tıkanıklık belirtisi veren başka önemli kulak hastalıkları da vardır.
Kulak tıkanıklığını bir çeşit duyma azlığı olarak ifade edebiliriz. Bu belirtiye uğultu, hışırtı veya çınlama gibi sesler eşlik edebilir. Tıkanıklığın sebeplerini anlayabilmek için işitmenin nasıl gerçekleştiği üzerinde hafifçe durmak gerekir. Çevredeki sesler sağlıklı insanlarda, dışarıdan fiziksel olarak görülebilen kulak tarafından toplanır; kulak kanalı (dış kulak yolu) vasıtasıyla kulak zarına iletilir. Ses dalgaları kulak zarını titreştirir; bunun ardında yani orta kulakta bulunan çekiç, örs ve üzengi adını verdiğimiz kulak kemikçikleri titreşimin iç kulağa iletilmesini sağlarlar. İç kulak salyangozu (kohlea) aldığı mekanik iletiyi sinirsel uyarılara dönüştürür; frekanslarına uygun bölgelerinden kaynaklanan sinir lifleri biraraya gelerek işitme sinirini oluşturur ve sinyaller, beyin sapı üzerinden ilgili beyin bölgesine (temporal loba) ulaştırılır. Duyma sürecinin iç kulak salyangozuna kadar olan bölümüne “iletim tipi”, bundan sonrasına ise “sinirsel tip” (sensörinöral) işitme denir. Kulak tıkanıklığı olarak hissedilen, iletim tipi veya iç kulak tipi bir duyma kaybı olabilir.
Buna göre “kulağım tıkandı” diye başvuran bir kişide, kulak kanalını tıkayan kir, birikinti, enfeksiyon veya bir yabancı cisim vs. olabilir. Kulak zarında kanama, delinme, yırtılma, enfeksiyon, kulak zarı ardında basınç bozukluğu (östaki sorunu), sıvı veya iltihap toplaması, kemikçiklerde kireçlenme, kopma, erime vs. olabilir. Ya da kulak salyangozunun hastalıkları (viral, bakteriyel, akustik travma, ilaç yan etkisi, sistemik hastalıkların etkileri, iç kulak sıvısı artışı veya kaçağı ile ilgili durumlar, yaşlanma vs.) olabilir. Ayrıca işitme siniri, beyin sapı ve beyin bölgesi ile ilgili damarsal bozukluklar, felçler veya tümörler vs. bile olabilir. Bunlardan başka olasılıklar da vardır. İltihaplı durumlar genellikle ağrılı olsa da diğer çoğu hastalık ağrısızdır ve ilk belirti kulak tıkanıklığıdır. Herkesin ilk aklına gelen “kulak kiri tıkamıştır” olsa da biz doktorlar için esas sorunun mutlaka açığa kavuşturulması gereklidir.
Kulaktan dolma önerilerle, örneğin kulak zarı hasarlı bir hastaya gliserinli damla verilmesi halinde, bu sıvı kirle karışarak, delik olan bölgeden orta kulağa ve kemikçiklere yayılabilir; tıkanıklığın artmasına hatta iltihaplanmaya yol açabilir. Bir başka örnek olarak, “ani işitme kaybı” denilen acil olduğunu kabul ettiğimiz bir hastalıkta, teşhisin hemen belirlenmesi ve tedavinin üç gün içinde başlanması istenir. Tıkanıklığının kire bağlı olduğu sanılarak geçiştirilmesi veya faydasız damlalarla zaman kaybedilmesi, duyma kaybının kalıcı olmasına yol açabilir. Burun tıkanıklığı olanlarda ya da nezle-grip sırasında orta kulakla ilgili sorunlar yaşanabilir; orta kulak basıncı bozulabilir veya kulak zarının ardında sıvı toplanması (efüzyonlu otit) meydana gelebilir. Bunlarda kulak kanalına yapılan uygulamalar anlamsızdır. Bu şekilde sayısız örnek verilebilir.
Yaz aylarında deniz ve havuzlara girilmesiyle birlikte kulak kiri ıslanıp şişebilir veya kulak kanalı enfeksiyonları (yüzücü kulağı) olabilir. Yukarıdaki olasılıkların da bunlarla beraber veya tek başlarına bulunabileceği akılda tutulmalıdır. Kulağı tıkanan bir kişinin mutlaka bir doktora, mümkünse KBB Uzmanına başvurması gerekir. Tahmin yürütmek yerine, kulak kanalı muayene edilerek görülmelidir. Kulak kiri veya iltihaplanma varsa bunlar mikroskop altında aspiratörle (vakumla) temizlenebilir ve ardındaki kulak zarı gözlenebilir. Bu şekilde kulak zarı ve ardı değerlendirilebilir; orta kulak basıncı ve işitme ile ilgili testler yapılabilir. Böylelikle kulak tıkanıklığının sebebi bulununcaya kadar araştırmalar ilerletilebilir ve zamanında, doğru tedavi planlanabilir.