Burun ve sinüslerden kaynaklanan baş ağrılarına “rinojenik baş ağrıları” diyoruz. Hastalardan aldığım sorulardan edindiğim izlenime göre, sinüzitin baş ağrısı nedeni olabileceği, toplumun büyük çoğunluğu tarafından bilinen bir durumdur. Sinüslerle ilgili ağrılar yüzümüzde, alın bölgesinde, gözlerin arasında veya arkasında, başın ortasında, elmacık kemiklerinde veya üst dişlerde hissedilebilir. Bunlar akut iltihaplı sinüzitlerde görülebilir. Hatta öne eğilmekle, ağrıda veya yüzdeki basınçta artma olabilir. Akut sinüzitler 1 ila 3 hafta sürebilir. Ancak sinüzit hastalığının her çeşidinde ağrı olmayabilir ya da hafif şekilde olur. Kronik sinüzitlerde, sinüs kanallarının anatomik olarak veya mukoza şişmesi nedeniyle kapalı olduğu durumlarda, sinüs boşluğuna hava girip çıkamayabilir. Bu durumda sinüsün içinde vakum veya basınç oluşabilir. Buradaki ağrının şiddeti iltihaplı dönemlerde olduğundan genellikle daha az olur; ama uzun süreli ve tekrarlayıcı olabildiği için daha sinir bozucudur.
Burun kökenli diğer bir ağrı sebebi “mukozal temas baş ağrısı” olabilir. Örneğin burun içindeki bir eğriliğin (deviasyon) sivri ucu burun etlerine (konkalar) temas edebilir; bu temas alanındaki sinirlerden yayılan uyarılarla ağrı hissedilebilir. Burun içindeki yapıları kaplayan mukoza örtüsünün şişmesine yol açan pek çok durum bu teması arttırabilir. Diğer bir deyişle, burun tıkanıklığına da yol açan koşulların bazılarında, bu şekilde mukozal temas baş ağrısı olabilir. Yani alerjik nezle, konka hipertrofisi (burun eti büyümesi), ısı değişimleri, hava kirliliği, sigara kullanımı, sinüs sorunları, polipli sinüzit (nazal polipozis), üst solunum yolu infeksiyonları gibi pek çok farklı durum bu tip ağrıları başlatabilir. Bu sinirsel uyarılar bazen migren hastasının atağını da tetikleyebilir. Migren hastalığı Nöroloji branşının tedavi ve takibini gerektirir. Burundaki sorunun tedavisi, belki rinojenik migrenin şiddetini ve sıklığını azaltabilir.
Diğer yandan burun tıkanıklığı olanlarda, özellikle gece yatar vaziyette, burundaki şişmelerin daha da artmasıyla, oksijensizlik ve uykusuzluk görülebilir. Bu durumlar da baş ağrısına yol açabilir. Burun solunumu, doğal ve sağlıklı olan solunum şeklidir. Nefes burundan alınmalı ve burundan verilmelidir. Ağız solunumu yapanlarda uzun vadede solunum ve dolaşım sistemi ile genel sağlık olumsuz etkilenebilir.
Burun içinde büyüyen, yer kaplayan, bası oluşturan, kemik kıkırdak yapıları tutan/haraplayan, mukozayı hasarlayan bazı hastalıklarda da burun kökenli baş ağrıları olabilir. Bu hastalıklar, çeşitli kitleler, lezyonlar, iyi veya kötü huylu tümörler ve kanserler dahi olabilir. Burada sinüs içi basit kistlerle (retansiyon kistleri) karışabilecek inverted papillom dediğimiz, kanser olmayan fakat yayılma özelliği gösteren hastalık önemlidir. Retansiyon kistlerinde çoğu kez tedavi gerekli olmazken, sinüs filminde veya endoskopik muayenede yüzeyindeki düzensizliklerden tanıyabileceğimiz inverted papillomun ameliyatla temizlenmesi gerekir.
Baş ağrılarının nörolojik hastalıklara bağlı olanları da vardır. Yukarıda bahsi geçen migren hastalığında olduğu gibi, primer tipteki baş ağrıları ile Nöroloji branşı ilgilenir. Ama karışıklığa yol açabilen durumlar da vardır. Örneğin küme tipi baş ağrısı (cluster) Nörolojinin ilgi alanındadır fakat göz çevresinde ağrı, burun tıkanıklığı ve gözlerde yaşarma gibi belirtileri ile burun kökenli ağrılara benzer.
Ayırıcı tanı için ve burun-sinüslerle ilgili hastalıkların teşhisinde Kulak Burun Boğaz Uzmanının görüşü gereklidir. Endoskopik burun içi muayenesi yaptığımızda, burun içi anatomisini, mukoza sağlığını, doku şişmelerini, iltihap veya kitle olup olmadığını ve temas noktalarını görebiliyoruz. Örnek vermek gerekirse, burunda orta meatuslardaki (orta pasajlar/sinüs girişleri) darlıklar veya polip gibi oluşumlar görüldüğünde sinüslerin sağlığının bozuk olabileceği anlaşılır. Buralardaki iltihaplı akıntıların, sinüslerin akış yollarından geldiği görülerek teşhis edilebilir. Bu bulgulara rastlayabilmek için, değerlendirmelerin belirli aralıklarla tekrarlanması gerekli olabilir. Şüphede kaldığımız durumlarda tomografi veya MR gibi görüntüleme yöntemleriyle sinüslerin içini, komşu organ ve yapıların durumunu değerlendirebiliyoruz.
Bu şekilde rinojenik baş ağrılarının sebebini teşhis ettikten sonra, mukoza ve yumuşak doku şişmelerine yol açan hastalıklar ve iltihaplı durumlarda önce çeşitli ilaçlarla tedavi uyguluyoruz. Bunlardan hastaların büyük bir kısmı fayda görebiliyor; ağrıları azalabiliyor veya geçebiliyor. Düzelmeyen vakalarda, durum eğer deviasyona (burun eğriliği) bağlıysa, septoplasti ameliyatı ile; kronik sinüs sorunlarına bağlıysa, sinüs kanallarının endoskopik sinüzit ameliyatıyla açılması ile; kitle veya basıya bağlıysa, bunların çıkartılması ile faydalı olabiliyoruz. Bu tedavilere rağmen sonuç alınamayan bazı vakalarda, yine Nöroloji branşının görüşü veya Algoloji (ağrı bilimi) branşının desteğine başvurabiliyoruz.
Baş ağrısı olan bir hastada ağrının yeri, şiddeti ve şekli yönlendirici olmalıdır. Baş ağrısının kaynağına ve sebebine yönelik algoritmik bir yaklaşımla teşhis ve tedaviler belirlenebilir. Bunlar, ilgili branşların uzmanları tarafından uygulanabilir. Araştırmaların eksiksiz olarak yapılması, bulguların tanınması ve doğru yorumlanması, çözüme ulaşılmasında önem taşır.