Hani derim ya bir insanı ilk görüşte sevdiniz sevdiniz sevmedinizse çok fazla zorlamayın. Ruhunuzun vardır bir bildiği :)
Etrafımızda bir enerji alanı var işte bu alan yani morfik alanımızda bizimle ilgili tüm kayıtları tutuyor...
Bu en gerçek iletişim aslında. Burada yanlış anlama mümkün değil. Bu yüzden birini görür görmez severiz ya da hoşlanmayız. Yada bazıları hakkında kuşkuya kapılırız.
Ha bu arada bazen birini görüyor ve diyorsunuz ki sanki daha önceden tanıyor gibiyim. Evet aslında onu ruhen tanıyorsunuz. Ve o kişi hakkında ilk olarak ne düşündüyseniz doğru olan genellikle o biliyor musunuz.
Çünkü burada yine bilinçaltımız devreye giriyor. Net bir şekilde hatırlayamasanız da size mesajları veriyor.
Kubilay Aktaş bunu şöyle anlatıyor: Bunlara 'benliğin alıcıları' (self receptors) adı verilir hücre zarında bulunan Bu yapılar niyetlerimiz ve kişiliğimiz ile ilgili bilgileri algılar. Sadece kendi benliğimizle ilgili değil çevreden gelen benlik bilgilerini de yakalarlar. İnsan çevreden gelen tüm etkileri bilinçaltı düzeyde yakalayabilir ve zaman içinde de anlayabilir.
Çevreden gelen her etki, farklı bedenlerde farklı etkiler gösterir. Bunda çevre faktörü, genetik kodlar ve doğum ânındaki kozmik etkiler gibi birçok etken rol oynar ve bunların tümü potansiyellerimizi oluşturur. Her insan bu anlamı ile özeldir. Çünkü evren kendisini tekrâr etmez...
Çevreden gelen her etki, kişiye özgü titreşimler olarak algılanır. Bâzı durumlarda iki kişinin titreşimi birbirine uyar ve halk arasında ‘yıldızın barışması’ tâbirini kullanırız. Bâzen aynı etkilere farklı tepkiler veririz. Burada belirleyici etken esmâlarımızın çeşitliliği, farkındalığımız ve tecrübelerimizdir. Esmâlar ise Rubûbiyet dâiresindeki sıfatlarımızdır.
İki frekansın aynı dalga boyunu paylaşması, ‘birlikte titreşmeleri’ anlamına gelir ve insanlar bu yapıları ile kendilerine yakın insanların titreşimlerini yakalayabilirler.
“Kim hangi yıldıza (titreşime) bağlıysa, onun mîzâcı o yıldızın hükmündedir.” Hz. Mevlânâ
Ve bu anlamı ile aralarında telepatik bir iletişim ağını oluşturabilirler. Burada önemli nokta şudur ki; bizler fiziksel olmayan bir düzlemde fiziksel olmayan bir alan üstünden iletişim kurarız. Bu, şu demek!
Biz zaman ve mekâna bağlı değiliz. İnsanlar çok uzak mesâfelerden birbirleri ile iletişime geçebilirler.
Hepimiz birer telepatız da diyebiliriz aslında.
Mesela Aborjinler bu özelliklerini çok geliştirmişlerdir. Ve onlar çok fazla konuşmazlar çölde düşüncelerle iletişim kurarlarmış.
Nur Demir
Sevgiler tüüm kalbimden:)
İnstagramda: Nrlblog
Facebookta: NRL