Eskiden sanki DNA larımızın kontrolünde olan şeylermiş gibi hastalıkları onların yarattığını düşünürdük. Bu nedenle birisinin ailesinden çok sayıda kişi kalp nedeniyle ölmüş ise onların kalp hastalığına yakalanma olasılığı oldukça yüksek zannederdik.
Ancak epigenetik bilimi sayesinde artık hastalıkları yaratanın genler değil onları programlayan ortam olduğunu biliyoruz.
Örneğin herhangi bir hastalığı karşı genetik bir yatkınlık sahip olan kişilerin genleri hastalığı ifade etmek yerine sağlığı ifade ederse o kişiler söz konusu hastalığı geliştirmezler ve sağlıklı kalmaya devam ederler.
Mesela yeni şeyler yaparak veya yeni bilgiler öğrenerek deneyime bağımlı genleri harekete geçiririz. Bu genler kök hücreleri hasar görmüş hücrelerin yerine geçmek için bedenin ihtiyacı olan türdeki hücrelere dönüşmeleri yönünde talimatları vermekten sorumludurlar.
Dolayısıyla duygularınızı değiştirdiğinizde genlerimizin ifadesini de değiştirebilirsiniz çünkü DNA nıza yeni kimyasal sinyaller göndermektesinizdir ki, o da genlerimize farklı proteinler öğretmesi için talimatlar verecektir.
2016 kışında Washington Tacoma'daki ileri seviye eğitim programımız da ekibimle birlikte yüksek duyguların bağışıklık işlevi üzerindeki etkisini inceleyen bir çalışma gerçekleştirdik. Bunun için 117 gönüllüden eğitim programının başlangıcında ve sonunda yani 4 gün sonra tükürük örnekleri aldık. Bağışıklık sisteminin bir ölçüsü olan Immünoglobulin A (İgA) seviyesini ölçtük.
İgA inanılmaz güçlü bir kimyasaldır, o bağışıklık ve savunma sistemlerinden sorumlu en temel proteinlerden birisidir.
4 günlük eğitim programımız esnasında öğrencilerimizden her gün 3 defa 10'ar dakika boyunca Sevgi, Sevinç, esinlenme ya da Şükran gibi yüksek duyguları yönelmelerini istedik. Duygularımızı yükseltebilirsek bağışıklık sistemimizi güçlendirebilir miydik merak ediyorduk.
Sonuçlar bizi hayrete düşürecekti. Ortalama IgA seviyeleri %49,5 yükselmişti.
Sadece birkaç gün için bile olsa yüksek duygu haline geçmiş olmakla bedenleri yeni bir ortam içinde olduklarına inanmaya başlamıştı ve böylece onlar yeni genlere sinyal gönderip genetik ifadelerini değiştirebilmişlerdi.
Bu size tedavi edecek bir ilaç ya da dış kaynaklı herhangi bir maddeye gereksinim duymayacaksınız anlamına gelir. Birkaç gün için içinizde yukarı yönlü düzenlenmiş IgA yapan genlerinizin gücüne sahip olacaksınızdır.
Her gün 5-10 dakika boyunca Sevgi, Sevinç, Esin ve Şükran duygularının yüksek haline girmek kadar basit bir şey sağlığınız ve bedeninizde önemli epigenetik değişimler yaratmak için yeterli olacaktır.
Beyni ve bedeni sadece düşüncelerle değiştirebilme yeteneğimiz var.
Bir şey düşünmeye başladığınız andan itibaren beyninizde belli kimyasal sinyaller salgılamasına neden olan biyokimyasal bir reaksiyon başlatır.
Dikkatinizi zihninizdeki belli bir hayale odaklar ve bunu sürekli tekrar ettiğinizde, beyniniz ve bedeniniz dış dünyada olup bitenle içsel dünyamızda olup biten arasındaki farkı bilmeyecek.
DNA'mız bir yazılım programıdır.. Tıpkı bilgisayar yazılımları gibi. Bir virüs bulaşıp resimler silindiğinde geriye sadece sayı, işaret ve harfler kalır ekranda.
Hastalıklar işte aynen virüsün bilgisayarı kilitlemesi gibi yazılıma saldırıp bozuyor.. Yazılımın yeniden düzenlenmesi ise düşünce şeklini değiştirmekle mümkün.
Japoncada, “hastalık zihinden ileri gelir” diye bir özdeyiş vardır.
Başka bir ifadeyle, düşünce tarzımız bizi hasta edebilir ya da tam tersine iyileşmemize yardımcı olabilir.
Mutluluğu yöneten genler; herkesin içinde gizlidir ve sadece devreye alınmayı bekler.
Bize düşen görev, onları harekete geçirmek ve yaşantımıza fayda sağlayacak biçimde çalışmalarını sağlamaktır.
Kaynak:
Doğaüstü Olmak /Joe Dispenza
Genlerinizi Uyandırın/ Dr Kazuo Murakami
Nur Demir
Sevgiler tüüm kalbimden:)
İnstagramda: Nrlblog
Facebookta: NRL