Derin bir vadide kurulmuş bir köyün sakinlerinin büyük sorunları varmış. Sık sık vadiyi basan seller evlerini ve sürülerini sürükleyip götürüyormuş. Dağ yamaçlarından düşen kayalar bahçelerini ve yollarını yıkıyormuş. Çocukları bataklıkta boğuluyormuş. Zor bir hayat yaşıyorlarmış ama bildikleri tek hayat da buymuş. Bir gün köylerine sağduyulu bir adam çıkagelmiş.
Sağduyulu adam köylülere, “Sorun seller, heyelanlar veya bataklık değil, sizsiniz. Fazlasıyla alçak bir noktada yaşıyorsunuz” demiş.
“Fazlasıyla alçak bir nokta mı?” diye sormuş köylüler.
“Evet anlamaya çalışın. Yaşadığınız alçak seviye yüzünden başınız bir türlü dertten kurtulmuyor. Burada yaşadığınız sürece bu dertler hiç peşinizi bırakmayacak. Kendinizi yükseltin. Böylelikle artık başınıza kazalar gelmeyecek.”
Köylüler hep bir ağızdan “Bize nasıl yapılacağınız göster!” diye yalvarmışlar.
Böylelikle sağduyulu adam onlara evlerini vadi seviyesinin üzerinde, dağın yamacına nasıl inşa edeceklerini göstermiş. Kimileri vadinin biraz üstünde yeni evler inşa etmiş. Daha bilge olanlar yeni evlerini dağın yüksek yamaçlarına kurmuşlar.
“Artık sorunlardan arınmış bir yaşama sahipsiniz. Yaşadığınız mekanın yerini değiştirerek sorunları ortadan kaldırdınız” demiş sağduyulu adam.
“Evet” demiş birisi. “Şu an her şey ne kadar da açık.”
“Merak ediyorum…” diye eklemiş bir başkası, “Acaba neden bunu daha önce düşünemedik?”
İşte aynen Albert Einstein'in dediği gibi “Hiç bir problem onu yaratan aynı bilinç seviyesinden çözülemez.”
Çoğunlukla bana herhangi konuda danışan birine derim ki kendini yükseğe koy ve kuş bakışı bakmaya çalış... Ne görüyorsun?
Bazen soruna o kadar takılır kalırız ki basit bir çözümü vardır göremeyiz.
Bazen de gerçekten olaylar bizim kontrolümüzün dışındadır ve gereksiz bir çabayla sürekli onarmaya çalışır dururuz. Halbuki onarılacak hali kalmamışsa yıkıp bir başka yerde, yeniden başlayacak cesarettir bize lazım olan..
Ne diyordu Şems:
“Sen darda olduğun vakitlerde, sana bahşedilmiş olanlarla elinden geleni yaparsın, en güzel çareleri düşünürsün, uygularsın. Fakat yine bir şeyler olmuyorsa, kendini yerden yere vurman iyi bir durum değildir. Direnmekle, kendi iç huzurunu bozarsın. Sabırla uygula sana verilmiş olanları, o anki imkânlarınla. Teslim ol demek, elin kolun bağlı otur demek değildir, sadece her imkânlarını denediğin halde olmuyorsa, onda senin için belki daha değişik güzellikler olacaktır veya senin için hayırlısı neyse o olacaktır.
Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın.
Düzenim bozulur, hayatımın alt üst olur diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?”