04.07.2018 - 13:55 | Son Güncellenme:
Östrojen nedir?
Kadınlık hormonu olarak bilinmekle birlikte hem kadınlarda hem de erkeklerde bulunur. Kadınlarda düzeyi çok daha yüksektir. Kolesterolden sentezlenen bir hormondur ve ana kaynağı yumurtalıklardır. Östrojen aynı zamanda yağ hücreleri ve böbrek üstü bezlerinde de üretilir. Gebelik sırasında plasenta östrojen, özellikle de östriol üretir. Temel olarak vücutta 3 tipi vardır: E1 (östron), E2 (östradiol), E3 (östriol) ve östradiol en güçlü östrojen tipidir.
Ergenlik döneminin başlaması ile beraber meme, pubik ve koltuk altı tüylerinin büyüme ve gelişmesinde rol alır. Adet döngüsü ve üreme sisteminin düzenlenmesi ile ilgili hayati öneme sahiptir. Adet döngüsü sırasında döllenme, döllenmiş yumurtanın rahime yerleşmesi ve erken dönem embriyonun beslenmesi için uygun ortam yaratır. Adet döngüsünün ilk kısmında rahim iç kalınlığının artmasını sağlar. Eğer o ay döllenme olmaz ise östrojen seviyeleri hızla düşer ve sonrasında adet kanaması başlar. D vitamini, kalsiyum ve diğer hormonlar ile beraber çalışarak kemiklerin yapılanması ve sağlamlaşmasında görev üstlenir.
Orta yaşlardan itibaren östrojen düzeylerinin düşmesi ile beraber kemik yapılanması yavaşlar ve menopoz sonrası dönemde kemik yıkımı yapımından fazla olmaya başlar ve bu nedenle kemik erimesi riski artar. Kan pıhtılaşmasında, vajen duvarlarının elastikiyet ve güçlülüğünde, vajinal lubrikasyonda rol oynar. Cilt, saç, müköz membranlar ve pelvik kasları da etkiler. Cildin kalınlığını, kolajen içeriğini ve kalitesini arttırır, vücut tüylerinin daha ince ve az görünür olması ve saçların daha kalıcı olmasını sağlar. Karaciğerde kolesterol üretimini düzenler, kalp ve damar sağlığına yardım eder.
Östrojen fazlalığı neden olur?
Yüksek östrojen düzeyleri kendiliğinden oluşabileceği gibi dış etkenler nedeniyle de olabilir. En sık görülen sebepler polikistik over sendromu (PKOS) ve dışardan östrojen içeren ilaçların alınmasıdır. Doğal sebepleri değerlendirirsek yetişkinlik döneminde adet döngüsü boyunca östrojen düzeyleri günlük olarak değişir; adet döngüsünün ilk kısmında yüksek seyreder, yumurtlama sonrası baskın hormon progesterondur. Gebelik oluşursa östrojen düzeyi artmaya devam eder. Östrojen ve progesteron hormonu birbirlerinin etkilerini dengeleyen iki hormondur. Düzensiz ve yumurtlamanın olmadığı adet döngüleri progesteron tarafından karşılanmamış yüksek östrojen sebebi olurlar.
Kişilerin yaşam biçimi değerlendirildiğinde düşük lifli beslenme, stres, sigara içilmesi, alkol kullanımı ve aşırı kafein tüketimi yükselmiş östrojen düzeyi sebebi olabilir. Dış etkenlere göz atarsak hormon replasman tedavileri, steroid ilaçlar, fenotiazinler buna sebep olabilir. Bir diğer etken ksenoöstrojen dediğimiz östrojeni taklit eden çevremizde bulunan insan üretimi kimyasallardır. Ksenoöstrojenler bazı güzellik ürünlerinde, böcek ilaçlarında ve plastiklerde bulunabilir; bunlara örnek olarak paraben, ftalatlar, triclosan ve benzofenonlar sayılabilir. Ksenoöstrojenlere devamlı maruz kalmak vücudumuzda ciddi östrojen düzeyi yüksekliğine sebep olabilir. İnsülin direncinin olması vücut yağ oranını arttırmak suretiyle ve karaciğer fonksiyon bozuklukları yıkım hızını düşürerek östrojen düzeyi yükselmelerine neden olabilir. Granüloza hücreli yumurtalık tümörleri östrojen salgılayabilmektedir.
Östrojen azlığı nasıl meydana gelir?
Östrojen düzeylerinin düşük düzeyde seyretmesi doğal nedenlerden olabileceği gibi farklı sebeplerle ilgili de olabilir. Örneğin gebelik süresince yüksek olan östrojen düzeyleri doğum sonrası dönemde birden düşer. Menopozal dönemde yumurtalık kaynaklı östrojen üretimi azalır ve sonlanır. Yaşam düzenimiz değerlendirildiğinde düşük yağ içerikli diyet, aşırı stres, anorexia nervosa, aşırı diyet uygulanması ve aşırı egzersiz düşük östrojen düzeyi sebebidirler. Cerrahi olarak yumurtalıkların alınması yumurtalık kaynaklı östrojeni bitirecektir. Radyoterapi, kemoterapi yumurtalık fonksiyonlarını bozarlar. Rifampisin, barbitürat gibi bazı ilaçların kullanımı östrojen hormonunun işlev görmesini engelleyebilir.
Karın şişkinliği ve memelerde hassasiyet olabilir
Östrojen hormonu vücudumuzda su tutulmasına sebep olan bir hormondur. Bu nedenle ellerde ve ayaklarda ödem sebebidir. Karın şişkinliği, memelerde hassasiyet, gaz problemleri, yorgunluk, irritabilite, konsantrasyon güçlüğü, duygu-durum dalgalanmaları, libido azlığı gibi problemlere sebep olabilir. Basen ve bacak bölgelerinde yağlanmada artış olabilir. Uzun süren yüksek östrojen düzeyleri meme ve rahim kanserleri ile ilişkilidir ve bunlara sebep olabilir. Safra kesesi taşları, memenin fibrokistik hastalığı ile de ilişkili bulunmuştur. Adet döngüsünde düzensiz kanama sebebi olabilir.
Sırt ve eklem ağrılarına dikkat!
Sırt ve eklem ağrıları, baş ağrısı, migren, sıcak basmaları, uykusuzluk, vajinal kuruluk, libido kaybı, saçların incelmesi, idrar kaçırma, kaslarda zayıflama oluşabilir. Anksiyete, duygu-durum dalgalanmaları, konsantrasyon güçlükleri, yorgunluk ve irritabilite düşük östrojen seviyesi ile oluşabilir. Koruyucu etkisinin azalması nedeniyle kemik erimesi ve kalp-damar hastalıkları görülme sıklığı artar.
Ostrojen seviyeleri düşerse saç dökülmesi meydana gelebilir!
Evet ilişkilidir. Örneğin ergenlik döneminde östrojen düzeylerinin artması ile beraber sekonder seks karakteristiklerinden olan pubik ve koltuk altı tüylerinde belirginleşme olur. Vücutta östrojen seviyelerinin düşmesi ile beraber tüylenme ve saçlar etkilenir, pubik tüyler ve saçlarda incelme ile beraber azalma görülür. Menopoz döneminde de saçlar bu nedenle incelmekte ve seyrekleşmektedir. Östrojen hormonu saç döngüsünde anagen faz dediğimiz büyüme fazı süresini uzatmaktadır. Dolayısıyla saçların dökülme süresi gecikmektedir. Gebelik döneminde oldukça fazla artan östrojen düzeyleri nedeniyle her zamankinden daha kalın, güçlü, sağlıklı görünümlü saçlar oluşacaktır. Ancak doğumdan sonra östrojen düzeylerinin birden düşmesi ile beraber 1-5 ay kadar sürebilen geçici bir saç dökülmesi dönemi yaşanabilir. Ancak çok net olarak bilinmelidir ki saç dökülmesi vitamin eksiklikleri, demir eksikliği, hormonal dengesizlikler, çeşitli hastalıklar gibi çok fazla sebepten kaynaklanabilmektedir ve sebebinin araştırılması gerekir. Günde 50-100 tel saç dökülmesi normal olarak kabul edilmektedir.
Serpil Dokurel - PembeNar Özel
Düşük östrojen seviyeleri tedavi edilebilir
Düşük östrojen seviyeleri genel olarak yerine koyma tedavisi ile tedavi edilir. Yani vücutta az olan hormon dışarıdan verilmektedir. Verilme yolu topikal, oral veya vajinal yollarla olabilir. Genellikle menopozal dönemde menopozal semptomların önlenmesi için gereklilik olmaktadır. Ancak eskiden sıklıkla başvurulan bu tedavi yöntemine bazı kanser türleri ile ilişkilendirilebildiğinden, damar tıkanıklıkları ve pıhtı oluşumuna neden olabileceğinden dolayı fayda/zarar oranı göz önünde bulundurularak daha az sıklıkla başvurulmaktadır. Örneğin rahmi alınmış bir kadına meme ile ilgili sorunları ve ek risk faktörleri yok ise sadece östrojen içeren preparatlar verilebilir. Rahim duruyorsa progesteron+östrojen içeren ilaçlar tercih edilir. Bu tedavi minimum dozda ve kısa süreli uygulanmalıdır.
Bu nedenlerle etkili ve bu yan etkilere sahip olmayan tedavi arayışları içine girilmiştir. Fitoöstrojen dediğimiz bitkisel kaynaklı ve östrojen benzeri etkiler gösteren bileşikler kullanılabilmektedir. İzoflavon ve lignan olarak iki grupta toplanmaktadırlar. Örneğin soya fasulyesi izoflavondan zenginken; keten tohumu, kepekli tahıllar, bakliyat, sebze ve meyvelerde lignan bulunmaktadır. Sıcak basmaları hususunda etkili oldukları bulunmuştur. Bu ilaçlar ile ilgili çeşitli çalışmalar yapılmışsa da menopozal semptomlar üzerindeki etkileri değişken olabilmekte, uzun dönemde potansiyel yan etkileri konusunda yeterli çalışma bulunmamaktadır.
Östrojen fazlalığı için bu önlemler şart
Östrojen düzeyi yüksekliği sebebi belirlendikten sonra nedene yönelik bir tedavi belirlenmelidir. Örneğin altta yatan bir rahatsızlık mevcut ise o tedavi edilmelidir. Düşük yağ içerikli yüksek lifli gıdalar tüketmek, kilo vermek için egzersiz yapılması, nikotinden ve alkolden uzak durmak, çinko içeren gıdalar yemek yardımcı olacaktır. Soya içeren gıdalardan uzak durulmalıdır.
Op. Dr. Koray Özbay