‘Kadınlar Hülya Avşar olmak istiyor...’

‘Kadınlar Hülya Avşar olmak istiyor...’
Güzellik uzmanı Ayla Okuyan, insanların hem iç hem de dış dünyalarına 'ayna tutuyor.' Ve Türk kadınının güzellik uğruna her şeyi göze almasına biraz şaşırıyor
BULUŞMALAR / AHMET TULGAR

Ayla Okuyan bir güzellik uzmanı... Mesleğini, hem Türkiye’de hem de kozmetik ve moda merkezi Fransa’da icra ediyor. Fakat insanlar onu hep mesleğinden uzaklaştırıp başka bir alana kaydırmaya çalışıyor. Güzellik uzmanı olarak gittiği her çekimde fotoğrafçılar, modacılar onu manken olarak kullanmak istiyor, dergi editörleri ona sayfalarını açıyor. O ise bütün bu tekliflere direnip müşterileriyle birlikte erkeklere tuzak kurmayı sürdürüyor...
* Yaşar Okuyan’la bir akrabalığınız var mı? O da sizin gibi boylu poslu...
Yok, hayır. Bazen olduğunu söylüyorum ama gerekince...
* Günümüzde bir kadının güzel olduğuna nasıl karar veriliyor?
Aslında günümüzde estetik ölçüt kalmadı artık. Bir bütün olarak bakıyoruz. İnsana pozitif elektrik veriyorsa o kadına güzel diyoruz. Yakınlaştığınızda onun hatlarının belki de o kadar güzel olmadığını görüyorsunuz. İnsanları dünyaya bakış açısı güzelleştiriyor.

Şu, ‘iç güzelliği’ meselesi
* Yani önemli olan iç güzelliği...
Kesinlikle.
* Makyajın, ek müdahalelerin işlevi ne?
Biz işte bu iç güzelliğini daha çok ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. İnsanı tanıyıp onun güzel yanlarını vurgulamak.
* Peki, bazen karakter açısından çok mazbut, masum olan bir kadın gelip "Ben böyle olmak istemiyorum, beni fettan bir kadınmışım gibi gösterin" diyor mu?
Oluyor tabii. Ve bunu yapmak mümkün. Eğer istiyorsa öyle görünmek ve siz o ışığı görüyorsanız, gözlerinde yapılabilir. Ama ürkek, sakin bir geçiş sağlayarak onunla beraber yapılmalı bu.
* Tamam iç güzellik önemli de yine de dış görünüşte de kilo, boy gibi bir takım ölçütler oluyor herhalde...
Bunlar teknik normlar. Kilo, boy gibi özellikler bizim nasıl bir makyaj, nasıl bir bakım uygulayacağımızı belirler. Şişman bir kadının makyajı da farklı olur mesela.

Rekabet çok önemli
* Şişman bir kadın ne isterse karşı çıkarsınız?
Mesela kısa saç isteyebilir, o zaman "Ya, bu size yakışmaz" derim. Eğer kendine güveniyorsa, "Hayır, ben böyleyim artık" der, direnir.
* Birine müdahale etmeden önce, onun karakterini nasıl tanıyorsunuz? Çünkü karakterin önemli olduğunu söylüyorsunuz.
Bir tanışma seansı yapıyoruz. Ne istiyor, kendini nasıl hissetmek istiyor, onu öğrenmem lazım. Bazen acelesi olan birisi geliyor, "Hemen hazırlanmam lazım, bu akşam dışarı çıkacağım" diyor, o zaman soruyorum "Bu akşam kendinizi nasıl hissetmek istiyorsunuz" diye. "Seksi mi olmak istiyorsunuz?" Belki sevgilisiyle çıkacak. "Hayır, sevgilime masum görünmek istiyorum" diyor. O seksi kadını birden masum yapıveriyorsunuz.
* Yani burada erkeklere tuzaklar hazırlanıyor...
Kadınlar belki ilk önce kendileri için ama bir yerde de karşı cins için hazırlanıyorlar.
* Kadınlar en çok kendileri için mi süslenirler?
Bütün Türk toplumunda maalesef ilk önce rekabet söz konusudur. Önce başka kadınlar için, sonra kendileri için, sonra da erkekler için süsleniyorlar.
* Müşterileriniz en çok hangi ünlü kadın gibi görünmek istiyorlar?
Hülya Avşar, kaş göz açısından Ebru Gündeş ve Seren Serengil. Ama ben zaten burada onlara dünyanın en güzel kadınıymış gibi davranıyorum. Burası aynı zamanda bir psikolojik tedavi merkezi işlevi görüyor.

‘Onlar süs değil kıl!’
* Fransa’da ne yapıyorsunuz?
Eşim orada Jean Paco kuaförler zincirinin 6 tanesine ortak ve bunların koordinatörü. Ben de orada Fransız kadınlarına hizmet veriyorum.
* Çok Türk müşteriniz oluyor mu Paris’te?
Hayır, biz çok Türk müşterimiz olsun istemiyoruz. Zaten onlar için Türk salonları açılmış. Oradaki Türkler bizim müşteri profilimize uymuyor.
* Makyaj modası da hızlı değişiyor mu ve neye göre değişiyor?
Aslında bu aynı giyim modası gibi. Orada da mesela kumaş üreticilerinin elinde puantiyeli kumaştan çok oluyor, hemen puantiyeli kumaşın moda olması kararlaştırılıyor. Bu da biraz böyle.
* Erkekler de artık güzellik salonlarına geliyorlar, değil mi?
Tabii. Biz burada erkeklere de hizmet veriyoruz. Artık erkekler ağda bile yaptırıyorlar, göğüs kıllarını aldırıyorlar. Artık bu kılların bir süs olmadığını anladılar.
* İki çocuk doğurmuşsunuz. 30 yaşın üzerindesiniz. Ama çok hoş görünüyorsunuz. Formunuzu korumak için ssiz neler yapıyorsunuz?
Ben sanıyorum yapılması gereken her şeyi yapıyorum. Cildime, saçlarıma bakıyorum, spor yapıyorum. Vücut yer çekimine çok çabuk uyum sağlıyor ve hemen bırakıveriyor kendini. Ama sporla ona karşı gelip "Ben buradayım" diyebiliyorum.

Estetik bağımlılık yaratır! * Şimdi vücudun belli yerlerden alınan yağlarını yüzde belli yerlere zerk edilmesi çok moda. Buna nasıl bakıyorsunuz? Hayatın oluşturduğu çizgileri ortadan kaldıran bir şey değil mi bu? Bir anlamda insanın kendi geçmişine bir saygısızlık...
Bilinçli yapıldığı ve doğru yapan kişiler bulunduğu sürece olumlu bakıyorum. Ama estetik ameliyatlara karşıyım. Lazere karşıyım. Çok küçük müdahaleleri doğal yöntemlerle yapıldığı sürece öneriyorum. Mesela kendi yağ dokusunu alıp yüzüne enjekte ediyorlar. Yüzdeki çizgileri azaltıyor. Fakat bu da zamanla bir saplantıya dönüşüyor. Kliniklerden çıkmayan insanlar biliyorum. Bunun da bir sınırı olmalı, sınıra gelip de devam edildi mi, çirkinleşme başlıyor, çünkü doğal görünüş kayboluyor. Mekanik surat oluyor. Yüzündeki ifadeyi göremiyorsunuz.
* Tabii, bunlar hep ruhun bedenden geç yaşlanmasından kaynaklanıyor, değil mi?
Tabii, ayna karşısında çok vakit geçirenlerde bir süre sonra psikolojik bozukluk başlıyor. Dış görünüşlerine takmış bu insanlara biz müdahale edemiyoruz.
* Türk kadını güzelliği için çok harcama yapıyor mu?
Ben Paris'te de çalışıyorum. Türk kadını çok farklı, o güzel görünmek için her şeyi yapabilir. Ama Fransız kadını daha çok bakımıyla ilgilenir. Hayata bakış açısıyla doğru orantlı olarak doğal güzelliği önemser. Türk kadını abartıyı seviyor ve her şeyi kısa vadede istiyor. Liposuction yani yağ aldırma mesela, yaptırmayan kalmadı. Türk kadını bu iş için ciddi paralar harcıyor.




YAŞAM