Başlığı yazarken benim de suratımda sırıtma şeklinde bir ifade vardı.
Zeka oyunları, hafıza kartları, zeka geliştiren-eğitici oyuncaklar… Komik geliyor ne yapayım. Bizim yaş grubumuz ve bizden yaşlılar, üzerlerinde 3+, 6+, 0-3 ay yazan oyuncaklarla büyümedi. Büyümedim. Sokak çocuğuyduk biz. Kızların bebekleri, çay takımları, ipleri olurdu; erkeklerin de arabaları, su tabancaları, misketleri. Kitaplar sadece masallar içindi. Uyku öncesi eğlenceydi Ayşegüller, Hansel & Grateller. Dokun-öğren, bas-ingilizce konuşsun, hafızanı geliştirsin, IQ’nu yükseltsin oyuncaklarım olmadı. Biz zaten ağacın kendisine, sokaktaki kedilere dokunuyorduk; çiçekleri koklayabiliyorduk, dalından meyve koparıyorduk. Akşama kadar koşturuyorduk. Her yer oyun alanıydı bizim için. Anneler camlarda, balkonlarda kontroldelerdi sadece.
Oysa şimdi düzen değişti. Kimse çocuğunu sokaklara salacak kadar çevreye güvenmiyor. Eh, evde yapılacak bir sürü iş varken veya çalışıyorsa da çocukla tüm gün sokaklarda mı gezecek anneler? Evde vakit nasıl geçer sorusuna tüketim toplumunun cevap vermesi zor olmamış: Eğitici-öğretici oyun ve oyuncaklar.
Ben, oyuncakları olmazsa olmaz kategorisine sokanlardanım. Çocuk gerçekten de bir şeyler öğreniyor. Ancak bebekler, arabalar, bloklar, basınca ses çıkaran basit ama ilgi çekici olanlarından bahsediyorum. Yüzlerce lira verip de alınan, bir iki ay içerisinde tozlanmaya bırakılan elektronik, teknoloji ürünü, süper oyuncakların diğerlerinden daha fazla bir şey vermeyeceğini düşünüyorum.
Almıyor muyum? Bunlardan minimumda alıyorum. Aldığım iki tane sesli-eğitici oyuncakların ikisini de Koray hala çok seviyor. Onun dışında figür hayvanlar, bir otomobil galerisi açacak kadar araba ve ahşap blokları var. Tabi bir de yeni Legoları. Kitaplar diyeceksiniz? Evet var. Her çeşit, her tür var. Zaten ben olmasa da olur diyorum 2 yaşında bir çocuğun bu kadar eğitici kitabı. Minicik bir de kitaplığı oldu. Ben aldım, babası aldı, anneanne aldı, o aldı, bu aldı, hediye geldi. Ama o hep aynı kitapları açıp inceliyor. 3 yaş civarı kitaplara daha çok ilgi ve ihtiyaç duyabilir tabi.
0-3 yaş oyun çocuğu, oturup da bir şey öğretemezsiniz veya öğretmek için zorlamamalısınız. Çocuğun ilgisi varsa öğrenir. Geçen gün kendime kitap almaya girdiğim kitapçıda Koray’ın gözü kutu oyunların olduğu rafa takıldı. Üzerinde benim en sevdiğim çizgilerde yani büyük, çok detaylı olmayan renkli çizimlerle bir çiftlik resmi olan kutu. İlgisini çekti diye düşünerek 'alalım bari' dedim. Değişiklik olsun. Belki bir şey ‘öğrenir.’ Eve gittik. Oyun kartlarını kutudan çıkardık. Ben bir heves diziyorum. Peki bizim oğlan bu oyunları görünce ne yaptı? Kutunun kendisiyle daha çok ilgilendi. Oyun kartlarını kendi istediği düzende yerleştirdi. Ben doğrusunu yapmaya çalıştıkça bana kızdı. Üzerlerindeki resimlerin ne olduğunu sorduğumda tek tek söyledi ama. Hiç değilse bunu yaptı. Bir kaç deneme daha yaptık. İstemedi.
Sanırım Koray'a göre bunlar zaman kaybı. O daha hareketli oyunlar ve oyuncakları seviyor. Karakteri uzun bir süre sabit kalmaya uygun değil. En azından şimdilik. 3 yaşından sonra daha çok ilgilenir bu tip oyunlarla, dediler. Bizimki hala keşif döneminde. Bitmek bilmeyen ve taşan bir enerjisi var. Atlasın, zıplasın, tırmansın en iyisi o. Tüm bunları yaparken de bir sürü şey öğreniyor eminim.
Oyun kartlarına, zeka açıcı oyuncaklara elbet sıra gelecek...
Irem Erdilek