Geçenlerde önce yeni doğum yapmış olan, sonra da kızı henüz 2.5 aylık iki arkadaşımla buluştum aynı gün içinde. İki ayrı portre. Hem üzüldüm hallerine, hem güldüm. Ardından kendimi hatırladım ve gülmekten vazgeçtim. Çünkü insanın kendini en berbat hissettiği dönem yeni doğan bebeğine ve yeni yaşamına alışma dönemi olan ilk 3-4 ay. Üstelik ben öyle tecrübesiz de sayılmazdım. Küçük kuzenlerim elimde doğdu. Hatta şu an 10 yaşında olan, az kaldı elime doğuyordu. Hastaneye zor yetiştirmiştik kuzenimi. Onları yıkadım, besledim, uyuttum. Onlarla parka gittik, resim yaptık, beraber tatillere çıktık. Kısaca hem bebek bakımı hem de çocuk gelişimi hakkında bilgisiz değilim. Eh rahat biriyimdir de. Gereksiz panik yapmam, pimpirik hiç değilimdir. Çocuk düşe kalka büyümeli, çıplak ayak yürümeli bana göre.
İyi de yeni doğan oğlum ikinci gece saat başı uyanmayacaktı ki. Kimse bir şey dememişti. Meme uçları da acıyormuş, biliyorum onu anlatmışlardı ama ben böyle acı görmedim Sanki derimi yüzüyorlar. Gözümden yaş gele gele emzirdim. Topu topu 10 gün sürdü bende meme ucu arızası. Sonra unuttum. Asıl bu uyku konusu dağıttı beni. Gündüz de pek bir başarı elde edememiştim. Bizim oğlan 2 saatte bir uyanıyor. Ben per perişan. Annem oğlanın odasında yatıyor, gece uyandığında yanıma getiriyordu. Ayak seslerini duyunca irkiliyordum bazen çünkü ben bir önceki uyanıştan sonra henüz dalamamıştım bile. Sürünerek kalkıyordum.
Böyle on gün, on beş gün, yirmi gün geçti. Annem 33.gün ‘ben bir babana da bakayım’ dedi ve bir kaç günlüğüne evine döndü. Annemi yolcu ettikten sonra kocamın da evden çıkıp işe gittiği o pazartesi sabahını unutamıyorum. Kendimi hiç o kadar çaresiz hissetmemiştim. Hayır ‘bu bebeğe nasıl bakacağım’ diye ağlamıyordum. Uykusuzdum ve enerjim yoktu. Bu arada ben uykuyu hiç sevmem, ortalamanın altında uyurum, sabah erken kalkarım falan filan… Koray kucağımda bir türlü uyumuyor. Gazlı Bebek’ti onun adı. Emzirdikten sonra yarım saat gaz çıksın diye dolanıp dururduk. Dakikalarca da gaz masajı yapardım. ‘Rahatladı, uykuya geçti, derinleşti’ diyorum salondaki koltukta hazırladığım yere yatırıyorum. Ben daha kendime gelemeden başlıyor vızıklamaya. Ağlamıyor da vızıklıyor. Memmuniyetsiz belli. ‘Sütüm mü yetmiyor acaba?’ diye düşündüm. Olur ya çocuk doymuyor, sık sık uyanıyor. Doktorda aldım soluğu en sonunda. Kilosu-boyu gayet iyiydi tabi ki. ‘Derdi sensin İrem’ dedi o gün Deniz Hanım.
Nasıl yani hep tepemde mi olacaktı bu velet? İyi de ben yarım saat banyo keyfi yapmak istiyorum. Gece hiç uyanmadan 4-5 saat uyumak, gündüz de 2 saat ayaklarımı uzatıp boş boş bakmak istiyorum tavana. İşte o zaman anladım anne olmak böyle bir şeydi. Uykusuzluğa alışacaksın biiirr. İkincisi de artık tek başına değilsin. Kendinden önce ve de daha fazla düşünmen gereken bir minik canlı var hayatında. Senin uykusuzluğun, hastalığın, keyfin vız gelir ona.
‘ Muhteşem bir şey değil mi?’ diye soruyorlardı oldukça tecrübeli, çocukları 10 yaşının üzerinde olan hafızalarının o kısımlarını yitirmiş anneler. Muhteşem olan şey kokusuydu en çok, minicik burnu, kocaman elleri, ekmek kıvamındaki ayakları ama ben anneyim diyebileceğim pek bir şey yapmıyordum ki. Mandıradaki ineklerden hallice bir canlıydım. Süt verme dışında gaz çıkartma, banyo yaptırma, alt değiştirme ve uyutma gibi fonksiyonlarım vardı.
Kendimi en mutlu hissettiğim anlar annemin kapıda belirdiği zamanlardı. Kuzenlerim, yengem, arkadaşlarım hepsi yardım çağrım için hazırda bekliyorlardı ama ben çalışmayan, ev işleri için de bir yardımcısı olan genç bir anne olarak kendi bebeğime bakamayacak mıydım? Bunu kabullenemiyordum. Bir tek annem lafımı dinlemeden, beni kurtarıyordu o hastalıklı ruh halinden. ‘Kızım sen de git yat, uyu’ diyordu herkes bir ağızdan. Çok kızıyordum bu söze. Hem uykuya çabuk geçemiyordum, hem de 1 saat hatta yarım saat bile olsa kollarım, memem, kucağım boş kalsın istiyordum. Gazeteye bakayım, iki yudum kahve içeyim diyordum. Büyükler ise ‘git uyu’ diye diretiyorlardı.
İlk 4-5 ay böyleydi. Koray, yavaş yavaş katı gıdaya geçiş yapıyordu. Gaz derdimiz bitmişti. Emekleyeme başladı başlayacak. Döne döne ilerliyordu evde. Gülücükler atıyordu. Oyuncaklar ilgisini çekiyordu. Gün daha çabuk geçiyordu. Yine kısa kısa uyuyordu ama artık anlaşabiliyorduk. Birbirimizin dilini çözmüştük. Gece? Çocuk gece emdiği sürece uyanıyor. Bunu kabul etmek lazım. Gece emmeyi bıraktığınız anda sabaha kadar uyursunuz demek isterdim ama Koray o zaman da deliksiz 12 saat uyumadı. Gece yarısı 1-2 kere uyandı. Bu sefer de beni istiyordu. Bazen yanıma alıyordum bazen de yanına gidip iki pış pış yapıyordum. Gece yanıma alıyor olduğumu da herkese söylemiyordum eleştirilirim diye. Kafa da çalışmıyormuş bende. Başkasına ne ki?!?!
İşte o lohusa arkadaşlarımı ziyaret ettiğimde bir baktım etrafta bir sürü ses, fikir var. Hele yeni annenin başı fena halde dertteydi. Kızcağız ağlamaklı bakıyordu suratıma. ‘Merak etme, bunların hepsi yaşanıyor. Başka çare yok. Nasıl yaşamak istediğine sen karar ver’ dedim. ‘Haberin olsun bu çocuk 1-2 haftaya gaz sancısı çekmeye başlayabilir. Sonra aaa, tüüü nazar değdirdik gaz sorunu yoktu bunun, serzenişinde bulunmayın:) Ha bir de uykuya güle güle diyebilirsin. Umarım kısa sürer’ dedim. Arkadaşımın suratında bunları daha önce ona kimsenin bu şekilde anlatmadığını belli eder bir ifade vardı. İşte o zaman çok güldüm. Sonra kulağına fısıldadım: G E Ç E C E K.
Çünkü bana da ‘Geçecek’ dediler. İnanmadım, kızdım. Meğer gerçekten de geçiyormuş. Şu anda derdimiz başka mesela. Tuvalet konusundayız. Bir de geceleri hala uyanıyor ve yanımızda yatmak istiyor. Yatsın. Biliyorum bu da geçecek.
Bir daha bir arkadaşım yeni doğum yaptığında onu ziyarete giderken ona bir çerçeve hazırlayacağım. İçinde de şunlar yazıyor olacak:
1. SAKİNLEŞ. Yavaştan al. Bebeğin yeni dünyaya panik ve arızalı bir annenin kollarında alışmak durumunda kalmasın.
2. Evle ilgili SORUMLULUKLARINI AZALT. Lütfen bir süre sadece anne ol. Bırak çamaşırlar o gün ütülenmesin veya dolabın üstü tozlu kalsın.
3. UYU. UYU. UYU. Bulabildiğin ilk fırsatta, kısacık da olsa UYU. Bebeğin gözünü yumduğu anda sen de kapat gözlerini. 'Benim hiç hayatım kalmadı' diye ağlayacağına UYU. Bak nasıl enerji ve sütle doluyorsun?!? Gerginliğin de nispeten azalıyor.
4. Her türlü YARDIMI KABUL ET. Bebeğini ver yarım saat bir arkadaşına, annene, komşuna. Onlar sallasın biraz da. Git sıcacık bir banyo yap. Cildine krem sür, saçlarını tara. İnsan gibi görün. Sonra da aynaya bak. Yenilendiğini gör. Anne olmanın insanın beynindeki gizli saklı odacıkların bir kısmını açtığına inanıyorum ben artık.
5. Bebeğin ASLINDA AĞLAMIYOR. Yani ağlıyor da başka türlü derdini nasıl anlatacağını bilmediği için ağlıyor. O yüzden hele hele yeni doğan bebeğin her ağladığında lütfen kollarına al. 'Kucağına alma, alışır' diyenlere de benim telefon numaramı ver. Sırf senin kokuna ihtiyacı olduğu için de ağlıyor olabilir. Çünkü onun kendini güvende ve sevildiğini hissettiği tek yer senin kolların.
6. Hem kendinden hem de bebeğinden fazla bir şey bekleme. DURUMU KABULLEN: Sen yorgun, tecrübesiz yeni annesin, o da henüz nerede bile olduğunu anlayamayan bakıma muhtaç bir küçük bebek.
7. Etraftan gelen eleştirileri veya bebek karşılaştırılmalarını DİNLEME. Her bebek farklıdır. Onlarınki koydun mu deliksiz 8 saat uyuyor olabilir. Olsun senin bebeğin de eminim çok iştahlı olacak. Üstelik kimse bebeğinin olumsuzluklarını paylaşmaz. Hep iyileri söylerler. Deliksiz uyurlar hep, boyları kiloları ortalamanın hep üstündedir. Çok usludurlar, çok zekidirler bla bla bla... iştahsızlıklardan, ağlama krizlerlerinden falan kimse bahsetmez. O yüzden senin moralini bozacak sözlere kulağını tıka ve bu tip insanları da bir süre kendinden uzak tut.
8. ŞÜKRET. Bir çocuk sahibi olabildiğin için.
9. DUA ET. Sağlıklı, mutlu ve şanslı olması için.