Bebeği doğurmanın en kolay iş olduğundan bundan önceki uyku ve beslenme maceralarımızda sık sık söz ettim. Meğer bunlardan zor bir şey daha varmış: Evde Çocuk Oyalama. Kış günü evde zamanı iyi geçiremediğimizden de bahsetmiştim. Benim sabırsız, bu konuda beceriksiz ve sabit kalmakta problemleri olan bir insan olmamdan kaynaklanıyor.
Bağırmama Rejimi fena gitmiyor. Dün iki kere bağırmışım. Benim için büyük başarı. Fark ettim ki Koray sevdiği oyuncaklara bir kere takıldı mı, uzun süre etrafıyla ilgilenmiyor. En sevdiği oyuncaklar ne mi? Tabi ki arabalar. Her yerimiz, içimiz dışımız araba. Yastıkların altından, montlarımızın cebinden, çantaların içinden, arabada koltukların arasından topluyorum devamlı. Ben de yeni ve değişik oyuncak almayacağım artık çünkü geçen haftalarda hamur oynasın diye dünya para verip bir süre hamur aparatı almıştım; yok hamur fabrikasıymış, yok dondurma yapacakmışız. Bizimki 10 dakika bile ilgilenmedi hiç biriyle. O yüzden ben de araba ve aksesuarlarına, araba ile oynanabilecek oyuncaklara dikkatimi veriyorum bundan böyle.
‘Lego oynamıyor’ diye de şikayet ediyordum, onun da yolunu buldum. Legodan araba yolu, tüneller, park yerleri inşa ediyoruz. Böylece herkes mutlu oluyor. Üstelik benim için de eğlenceli bu hal. Arabaları diziyoruz, yıkıyoruz, uyku saatinde park edip üstlerini örtüyoruz, yarıştırıyoruz. Zaten ben ilk 10 dakika oynuyorum sonra Koray kendisi dalıyor oyuna ve beni unutuyor. Ben de alıyorum bilgisayarımı, diğer iletişim araçlarımı, kitap ve dergilerimi elime. Hem Koray’ın yanındayım hem değilim. O da memnun bu durumdan. Annesiyle birlikte. Başka bir işle de meşgul olsa anne, sorduğu sorulara anında cevap veriyor, üstelik de sinirlenmiyor.
Bu araba konusu bizde ciddi. Geçecek gibi de değil. Genlerde var. Ralli şampiyonu bir dede, tüm çocukluğu motorlu araçların içinde geçmiş neredeyse 5-6 yaşlarında araba kullanmayı öğrenmiş bir baba… Koray ne olacaktı ki?
İnatlaşmak, karşılıklı bağrışmak hiç bir zaman ve hiç bir yaşta işe yaramıyor. Buyrun işte 2.5 yaşındakinde bile etkili olmuyor. En sonunda anne, tıpış tıpış oğlunun dediğine geliyor. Geçen gün yine bu sayfada yani benim Bağıran Anne Olmak İstemiyorum yazımın bulunduğu sayfada 'Çocuğunuzla İnatlaşmayın' diye bir yazı vardı. Daha doğrusu İnatlaşılmayan Bebeklerde ‘Özerklik Gelişiyor’ tam başlık. Verilen bilgiye göre kendini ispatlamasına izin verilen, inatlaşılmayan, baskı uygulanmayan çocuklarda ‘özerklik’ duygusu, kendinden emin olma ve irade gelişiyormuş. Çocuk karar verme ve işbirliği yapma yetisi kazanıyormuş. Tam bana göre bir yazı. Bilmediğimiz şeyler değil. Biliyoruz da uygulaması zorluyor. Yerden 1 metre yüksekliğindeki bir veletle baş edememek komik geliyor kulağa ama sonuç bu işte.
Amaç ise;
Çocuk mutlu, anne mutlu; anne mutlu, çocuk mutlu.
Irem Erdilek