Zordur.
Bebeği kaybettiğiniz haftaya göre acısı, yüreğinizdeki sızısı o kadar derindir.
İlk öğrendiğinizde bir şok yaşarsınız. Hele ki kalp atışlarını daha önce duymuşsanız… bir sonraki kontrolde doktorunuzun suratındaki endişeli ifadeden anlarsınız ters giden bir durum olduğunu. ”Tanrım, lütfen lütfen…” diye yakarırsınız. Normalde odayı inletmesi geren pıt pıt pıt sesi yerine kocaman bir boşluk vardır. Başınız döner, mideniz bulanır.
Ağlarsınız, çok hem de… sonra sakinleşip mantıklı olmaya çalışırsınız. ”Bir daha deneriz, herkesin başına geliyor, ne var ki?!?” dersiniz.
Çoğu zaman nedenini de bilemezsiniz. Araştırmaya kalkar, internet canavarı olup çıkarsınız. Kafanız daha da karışır, binbir türlü hastalık teşhisi koyarsınız kendinize. Sonra bir ağlama hali gelir. İsyan belki de inkar. ”Bir doktora daha görünmeli” diye düşünürken aklınıza o sessizlik gelir. Kalp atışını beklerken içinde boğulduğunuz sessizlik. Yok, gitti, biliyorsun, bu sefer olmadı…
Atlatmak, yaşama devam etmek lazım. Bir an önce hem de.
Kocanın desteği, yakınların, arkadaşların varlığı önemlidir. Ancak yakın zamanda düşük yapmış bir kadına en son söylenecek söz ”biliyor musun, benim başıma neler gelmişti…” ile başlayan veya ”ilk düşük yapan sen değilsin ki canım” cümleleridir. Çünkü herkesin acısı kendinedir. Elbette çok daha büyük sıkıntılar çeken, tedavisi imkansız hastalıklarla uğraşanlar var ama onları örnek göstermek ilk aşamada çok sakıncalı.
Düşük yapan kadın;
Nerede hata yaptım? diye sorar kendine.
Kızgındır. Herkese, her şeye, yolda sokakta gördüğü hamilelere.
Depresyona girer. Ağlar. Ağlar. Ağlar.
Oysa hata ne kadındadır ne de erkekte. Hele ki erken dönemdeki düşüklerde, bunun doğal seleksiyon olduğunu söylemişti doktorum bana. Kızgınlık hissi bir süre devam eder. Normaldir. Çıkış yolu bulamaz insan çünkü. Olur olmadık zamanlarda ağlar. Tutamazsınız kendinizi. Olsun, ağlayın. Saatlerce ağlayın. Kimsenin sizi susturmasına izin vermeyin. Ben size bir şey diyeyim mi, ne kadar çok ağlarsanız, depresyondan o kadar çabuk çıkarsınız.
Geçecek, bu da geçecek.
Düşük sonrası, biraz iyi hissettiğinizde şunları hatırlayın:
Hamile kalabileceğinizi biliyorsunuz. Öyleyse hazır olduğunuzda tekrar deneyebilirsiniz.
Erken dönemde bir düşükse; bebek çok daha büyük olduğunda da düşük yaşayabileceğinizi düşünün.
Beklenmeyen ve geç dönemde bir düşükse; bebeğin büyük sıkıntılarla doğabilme ihtimalini düşünün.
Biraz kaderci olmakta yarar var bu dönemi kolay atlatabilmek için. ‘‘Her şeyin bir nedeni vardır, hayırlısı bu heralde” diye düşünün.
Ne zaman, ne şekilde olursa olsun zordur, üzücüdür. Bir kadın için kabullenmesi güçtür. Peki ya kocalar? Onların neler hissettiğini kim biliyor? Kim soruyor? Tahmin ettiğinizden de zordur onların durumları. Hem eşlerine hem de kaybedilen bebeğe üzülürler. Hem destek olmak zorundadırlar hem de desteğe ihtiyaçları vardır. Kocalarınızı yanınızdan uzaklaştırmak yerine bu acıyı beraber yaşamayı deneyin. Her şey daha güzel olacak. Emin olun.
Irem Erdilek