Türkçe'ye 'Doğal Ebeveynlik' olarak çevrilen Attachment Parenting yaklaşımını duymuşsunuzdur. Duymayanlar da aslında biliyorlardır çünkü öyle yüzlerce araştırma sonucu ortaya çıkmış, anlamak için onlarca kitap okuma gerektiren bir ebeveynlik tarzı değil. Sadece ismi yeni konmuş. Ancak doğal ebeveynlik bazen yanlış anlaşılabiliyor. Çünkü doğal olmak disiplinsiz olmak, çocuğa kurallar koymamak gibi algılanabiliyor. Aslında amaç çocuğunuzla mümkün olduğunca sevgi dolu, onu ne istediğini anlamaya çalıştığınız bir disiplin yaratmak. Doğal Ebeveynliğin bugünkü tanımını yapan Amerikalı ünlü pediatrist Dr. Sears bu yaklaşımın ne olmadığını bir kaç cümlede açıklamış kitaplarında. Bana göre olması gereken zaten bu tip bir ebeveynlik. Neden mi?
Doğal ebeveynlik;
Ebeveynlikte yeni bir stil değil. Tam tersine bebek bakımında en eski yaklaşımlardan biri. Aslında anne babalar yüzyıllardır bebeklerine bu şekilde bakıyorlardı ta ki çocuk bakımı uzmanlarının sahneye çıkıp anne babalara, bebeklerini gözlemleyip ihtiyaçlarını anlamak yerine, kitapları okuyarak onları büyütmeleri gerektiğini söyleyene kadar. Denizin ortasında terk edilmiş bir adada bebeğinizi doğurduğunuzu düşünün. Ortada ne bir kitap, ne uzmanlar ne de her işe burnunu sokan akrabalar var. Tam bu noktada doğal bir refleksle bebeğinizi kucağınıza alacaksınız ve yüzyıllardır diğer kültürlerin yaptığı gibi bebeğinizi anlayarak, isteklerine anında cevap vererek, onu kucağınızda uyutarak, onu bol bol emzirerek büyüteceksiniz. Ben oğlumu kucak bebeği yapmıştım. Tamamen iç güdülerime göre davranarak hem de. Hiç bir kitaba bağlı kalmadan.
Her şeye göz yummak demek değil. Bebeklerimizin ihtiyaçlarına anında cevap vermenin ve her an yanlarında olmanın, onu şımartacağı ve bebeğimizin bizi istediği şekilde yöneteceği endişesi taşırız veya birileri bize bunları söyler. Aslında tam da bu noktada ”doğal ebeveynlik’’ bize yol gösteriyor. Yani bebeklerimizin ihtiyaçlarını anlayarak, neye, ne zaman ‘evet’ veya ‘hayır’ dememiz gerektiğini bileceğiz. Bazen çocukların ihtiyacı olan her şeyi vermek, onların istediği her şeyi vermekten çok daha kolaydır.
Bebeğinizin ağlamalarının nedenini bilmekten daha güzel ne olabilir? Ağlamak bebeklerin ilk iletişimi değil mi? Ben oğlumu nasıl görmezden gelirim. Onunla birlikte ben de büyüyorum. Onu anlamaya, daha yakından tanımaya çalışıyorum. Böylece gerçekten neye ihtiyacı olduğunu biliyorum. Bu demek değil ki onun her dediği oluyor evde. 7 günlükken ağladığında hemen cevap veriyordum. 7 aylık olduğunda bir iki saniye duraklamak gerekiyor neden ağladığını anlayabilmek için. 2 yaşında ise konuşmaya çalışıyorum. Derdini kelimelere dökmesini bekliyorum susturmak yerine.
Bağımlı olmak değildir. Annelerin de izne ihtiyacı vardır. Bu yüzden ebeveynlik görevinin babalar veya güvendiğiniz birisi tarafından paylaşılması önemlidir. Bu tip ebeveynliği seçen anneler duygularını şu şekilde aktarmışlar: ”bebeğimle o kadar bağlıyız ki birbirimize’’, ‘‘bebeğimle birlikte olduğumda kendimi iyi hissediyorum, yanımda olmadığında ise çok kötü oluyorum’’. Zaten bu tip bir ilişkisi olan anne ve bebekleri dışarıda çok güzel vakit geçirirler ve bundan her geçen gün zevk alırlar. Biz oğlumla her şeyi beraber yapar olduk. En iyi arkadaşım artık o benim. Onunla restoranda yemek yemek, pusetle gezmek, oldukça keyifli. Fakat bazen tek başıma kalmak istiyorum. Bu beni kötü anne yapar mı?
Doğal ebeveynlik zor değildir. Ilk başta bu tarz bir ilişki kulağa kendinden çok fazla vermek gibi algılanabiliyor. Aslında yeni anne-baba olmak tam da bu değil midir? Bebekler alıcıdır, ebeveynler vericidir. Sevgi dolu bir yaklaşımla bu ilişkinin yakın bir zamanda karşılıklı olmasını sağlayacaksınız. Yani siz bebeğinize ne kadar çok ilgi, sevgi verirseniz, o size çok daha fazlasını geri verecektir.
Baskıcı değildir. Çocuğun her an yanında olarak onu kontrol etmek de değildir. Tam tersine, seçimler yapılmasını sağlar doğal ebeveynlik. Anne, bebeği için ne iyin, neyin kötü olduğunu bilir ve seçim yapabilir. Tek çıkış yolu yoktur. Disiplin her zaman vardır ancak çocuğunuzun ihtiyaçlarına göre şekillendirilmiştir. Bebek de annesinin onun her zaman yanında olduğu bilincindedir. Öz güveni yüksektir. Anne çocuğunun bulunduğu çevreyi kontrol altına alır, direkt olarak çocuğunu değil.
Katı bir yaklaşım değildir. Anne, dünyayı çocuğunun gözünden görmeye çalışır. Örneğin, 2 yaşındaki oğlunuz buzdolabından süt kutusunu çıkarırken elinden düşürdü ve her yer süt oldu. Bu durumda ne yapmalı? Hemen bağırıp, azarlamak ne kadar yararlı? Yoksa oğlunuzun yanına gidip yanağına bir öpücük kondurup, sütü döktüğü için zaten mahçup olan miniğinizi ezmek yerine beraberce yerleri temizleyip, bardağı yeniden sütle doldurmasına yardımcı olmak daha iyi olmaz mı? Bu nasıl yapılır diye düşünecek olursanız, şu soruyu sorun kendinize: ”Siz çocuğunuzun yerinde olsanız, annenizin size nasıl davranmasını isterdiniz?’’
Çocuğunuzu şımartmak demek değildir. Yeni annelerin çoğu bebeklerini çok fazla kucakta gezdirmelerinin, ağlamalarına anında cevap vermenin ve hatta birlikte uyumanın onları şımartacağı yönünde endişelerini dile getirirler. Doğal ebeveynliğin prensibinde Şımartmak diye bir kavram yok. Hatta iddia ediyorlar ki bu teoriyi Batı, 20.yüzyılın başında ortaya atmış. Ebeveynler içgüdülerini bir kenara atarak bebeklerini ”uzmanlar’’ın söylediklerine göre yetiştirmeye başlamışlar ve bebekle fazla iç içe yaşamanın onu şımartacağını zannetmişler. Bu ”bebek uzmanları’’ emzirmek yerine formül sütleri önermişler, kucakta mümkün olduğunca az tutmak gerektiğini yazmışlar, ağlamalarına hemen cevap verilmemesini dile getirmişler. Böylece bebekler şımarmayacaktı. Aslında tersine hayat boyu şımarık ve bağımlı çocuklar olabileceklerini göz ardı etmişler.
İnsan iç güdülerine göre ebeveynlik yapmalı. Kitaplar elbette okunacak. Ben de okudum, hala da okumaya devam ediyorum ama benim önceliğim oğlumu anlamak. Onun mutlu, sağlıklı, öz güveni yüksek bir çocuk olmasını sağlamak.