Bir Annenin 'Ateş'le İmtihanı

İki gündür sınandığımı hissediyorum. Hem annelik, hem eş hem de insanlık vasıflarım adına.

Bana göre daha sık hastalanan ve çabuk ateşlenen bir kocam var. Öyle sıradan ilaçlara, ev yapımı limon-bal-sıcak su olayına da pek inanmadığından ikinci gün antibiyotik almaya kalkar. Ben itiraz ederim, o bir şeyler söyler, ben kızarım, o daha çok kızar, bu sefer ateşi çıkar gibi olur, ben 'iyi aman al antibiyotiğini' derim. Bu arada o da boş durmayıp 'sen de hasta olacaksın bak görürsün' gibi şeyler söyler ama ben çoktan kulaklarımı onun huysuz hasta sözlerine tıkamış olurum. Şu son 10 sene içerisinde sadece bir kere evet sadece bir kere çok ciddi bir grip geçirdim. O zaman da antibiyotik değil ateş düşürücülerle dolu bir serum yedim 2 gün. Böyleyim ben.

Haberin Devamı

Koray'ı da kendim gibi büyütmeye kararlıyım. Az giydiririm. Doğduğundan beri her gece yatmadan önce banyo yaptırırım, serin su içiririm, fanila filan hayatta giydirmem. Daha doğrusu terlemesine izin vermem. Çocuk terlemezse hasta olmaz, diye düşünüyorum ben. İlaçlara karşı zaten alerjim var. Antibiyotik türevi babamın tabiriyle 'zehir' ilaçlarla mümkün olduğunca geç tanışmasını sağlamaya çalışıyorum.

- -

Pazar günü kesik kesik öksürmeye başlayan babamız, ertesi sabah yataktan perişan kalktı. Biraz da oğlana geçmesini engellemek düşüncesiyle soluğu eczanede aldı. Elinde antibiyotiği ile(elbette doktor kontrolünde) bizden ayrı yaşamaya karar verdi. Yatağını alt kata taşıdı. Ne var ki çoktan bulaşmış oğluma hastalık. 39 derece ateşle uyandık sabaha karşı ve bir türlü verdiğimiz ateş düşürücüler kar etmiyordu. 39'un altına indiremiyorduk ateşini. Çare yok soğuk suya sokacaktık. Kucağımdan indirmeden küvete girdim onunla. Serine yakın suyu ayaklarına tutmaya başladığımda bana öyle bir bakış attı ki... 'Neden?' diye soruyordu gözleri. Ve bizim zavallıcık ilk defa ağlamaya başladı. 'Anne, aç sıcak, anne' diye tir tir titriyordu. Babası bir taraftan sakinleştirmeye çalışıyor, Koray da ona yalvaran gözlerle bakıyordu. Suyu yavaş yavaş bacaklarına, kollarına, koltuk altına doğru dökmeye çalışıyordum. 'Koray lütfen ağlama, lütfen lütfen' diyordum ama beni, bizi, neden bunları yaptığımızı anlaması çok zordu. Babasının ellerini tutuyordu. Bir baktım onun da gözlerinden yaşlar süzülüyor. 'Bari sen yapma' dedim. 'Senin ağladığını görmesin, sen babasısın, kahramanısın, kurtarıcısısın, lütfen ona bunu belli etme' dedim. Dedim ama o an yaşadıklarım kelimelere sığmaz.

Haberin Devamı

Kocaman bir havluya sarıp sarmaladığı oğlunu yatağına götürdü babası. Isıtmamak da lazım ama içimiz el vermiyor. Kalbim daha hızlı atmaya başladı sıkıntıdan ve üstelik sadece yarım derece düşürebilmiştik ateşini. Bütün bu gözyaşları yarım derece içindi. 'Olsun' dedim. İndi ya. Ağlamaktan, ateşten ve uyku yapan ateş düşürücü yüzünden ayakta zor duran, bir yandan da hala titreyen ufaklığım 'anne kucak' diye inledi. Kucağıma aldım, uyku müziğimizi açtım. Dans ede ede, etrafımda döne döne sakinleştirdim onu. Koray'ın rahatladığını gören Sarp'ın gözündeki son damla da aktı. Geldi oğlunu öptü, benim alnıma bir öpücük kondurdu.

Haberin Devamı

Bir kaç saat sonra 40.6'yı gösteriyordu termometre. 'Olamaz' dedim. 'Olamaz, imkansız'. Ama doğruydu. Kendimi de ölçtüm çünkü. Termometre doğru gösteriyordu. Koray'ı yataktan kaptığım gibi bu sefer daha da soğuk suya soktum. Bir an bile tereddüt etmeden. 'Ağlama, ağlama ne olur ağlama' diye belki yüz kere tekrarladım ama anlamıyordu. Baygın halde yattığı yataktan annesinin onu neden götürüp buz gibi suya soktuğunu anlayamıyordu. Üstelik ateşi çıkan bilir; o su çok soğuk olmasa bile insanın dayanması zordur. İğneler batıyor gibi hissederdim ben. Kim bilir oğlum neler hissediyordu, aklından ne geçiyordu? Ben onu ağlatıyordum. Acaba böyle mi zannediyordu?

Baygın ama ateşi fark edilir şekilde düşmüş olarak aramıza aldık yine. Sayıklıyordu. Sanırım babasıyla uydurdukları 'domatesin sapı' şarkısını mırıldanıyordu. Dokunmaya çekiniyorduk vücudunun ısısını arttırmayalım diye. Islak havluları etrafına serdim. Onu uyandırmadan, ürpermemesine uğraşarak ateşini biraz daha düşürmeye çalışıyorduk. Çaresiz durumdayız. Tekstilci kocam 'buldum' diye yerinden fırladı. Bir kaç dakika sonra elinde kumaş parçalarıyla geldi. Soğuk kumaş bu dedi. Yok nanoteknoloji ürünü bir şey değil :) Floş kumaştan bahsediyor. Gerçekten de serinlik hissi veriyor. Koray'ın üstünü örttük. Kumaş ısındı 10 dakika içinde. Bu arada kumaşları buzdolabına koyma fikri geldi aklıma. Fikir güzeldi de bizim soğuk kumaş daha da soğuduğundan Koray bir sinirle ağlamaya başladı. 'Bravo!' dedim kendi kendime.

Neyse ki uykuya çabucak döndü. Islak havluları yeniden yerleştirip ortalığı daha fazla karıştırmamaya karar verip usulca yanına uzandık. 'Anne baba' diye neşeli bir sesle uyandığımızda saat 7.00'dı.

- -

O gece hiç bitmeyecek gibi gelmişti. Yaşadığım en kötü şeydi. Benim ilaç vermeme inadım yüzünden ateşi bu kadar yükseldi diye düşünmeye başlamıştım bir an. Daha sonra Hızla düzelmeye başladı. Yüzünün rengi değişti, al al yanakları sakinledi. Buz kesmiş ayakları normal ısısındaydı artık. Kazanmıştık savaşı. Kazanmıştık ama;

Nasıl bir anneydim ben? Çocuk ateşli hasta. Vücudu kendi kendine savaşmayı öğrensin diye 40 derece ateşe, buzlu sulara dayanmasını bekledim ve üstüne üstlük bütün gece ağlamasına izin verdim. Ne o antibiyotik almayacak. Değer miydi?

Nasıl bir eştim ben? Oğlunun çektiği sıkıntıya dayanamayıp ağlayan adama kızıyordum.

Sadece annelik tarzım değil benim 'doğal'lık. İç güdülerime güvenirim. İnsanın bedenine bir şans vermesi gerektiğini düşünüyorum. Hastalıkla savaşırken de ilk fırsatta ilaçlara uzanmak yerine kendi içimize dönmeliyiz. Denge yaşamımızın her anında olmalı. Bir çocuk yetiştiriyoruz üstelik. Henüz ilk hastalığında vücudunu 'zehirle' doldurmak yerine kendi gücünü göstermesi için uğraşmalıyız. Ya gerçekten ilaca ihtiyacı olduğunda yetmezse verilenler?

Hastalandığında da ağlamıyorum. Ağlamayacağım. Oğlum benim ağladığımı görmeyecek. Annesinin üzgün, çaresiz olduğunu anlamasına bu yüzden de kendini güvensiz hissetmesine asla izin vermeyeceğim. O, benim kollarımda huzuru, mutluluğu, güveni bulmalı.

www.slingomom.com