Anne olmak...
Doktor, avukat olmak gibi bir şey değil ki… bitmeyen bir mesai.
Emekli de olamazsınız. Hayat boyu annesinizdir. Bir tanesinizdir. Bebeğiniz içinizde oluşmaya başladığı günden itibaren artık başka bir şey düşünemezsiniz. Sadece onun sağlığı, mutluluğu ve rahatı için yaşarsınız artık. Onun tırnağı kırılsa sizin canınız yanar. Çünkü o sizin parçanızdır. “Canımın içi” o’dur.
Hamile kaldığımı öğrendiğim gün tüm hayatım tamamen değişti. Dünyaya bakışım bile farklı. Sabırlı olmayı öğrendim önce. Üstelik kendimi hiç olmadığım kadar da güçlü hissediyorum. Bu dünyada kimse beni üzemez, hiç bir şey beni yıkamaz. Ben anneyim çünkü. Bebeğim için her şeyi, herkesi bir kalemde silip atabilirim ben.
Onun için değer.
Her gece yatağına yatırmadan önce kulağına fısıldıyorum oğlumun, “sen balsın, sen kaymaksın, sen en sevdiğimsin, sen bi'taneciksin” diye. Her gece hem de. O da minicik elleriyle yüzümü okşayıp gözlerini kapatıyor. İlk aylarda ne dediğimi anlamıyordu belki ama eminim hissediyordu. Şimdi ise kendi istiyor bu uyduruk ninniyi söylememei. Onu ne çok sevdiğimi bilerek güven içinde uykuya geçiyor.
İstiyorum ki, çocuğumun gülen gözleri hiç hüzünlenmesin, bir damla yaş akmasın.
Üzerinde kara bulutlarla yaşamasın.
Hayat onu iyi insanlarla karşılaştırsın. Şansı açık olsun. Ömür boyu benimle yaşamayacak elbette ama isterim ki, kalbinin bir köşesinde de bir yerim her zaman olsun. Benim kalbim zaten onun.
Anne olmak 1-2 cümleyle de anlatılmıyor ki… İçimdeki çoşkuyu, sevgiyi, endişeleri hatta hüzünleri hangi kelimelerle anlatabilirim. Yazmaya başlayınca, dolup taştım birden. İçim pır pır etti yukarıda uyuyan meleği düşününce.
Anne olmak böyle bir şey işte…