Babalar Günü idi.
Uzaklardaydım ama babam için yazdığım kısa bir yazıyı bir şekilde paylaşacaktım.
Yapamadım.
Çünkü o gün bir babadan, oğlunun öldüğü haberini aldık.
Sabah çalan telefonu, ”oğlum babalar günümü kutlamak için arıyor herhalde” diye açan bir baba.
İçim sızladı. O babanın acısı nasıl diner, diye düşünmekten kendimi alamadım. Sonra aklıma geride kalan 4 yaşındaki ufaklık geldi. Babasız geçecek koca bir ömür var önünde. Her babalar günü, onun için iki kere acı olacak. İki kere daha fazla nefret edecek bu anlamsız(!) günden. Hem babasız olduğu için hem de babasını o gün kaybettiği için.
Babanın varlığı her an anlaşılmaz. Ancak yokluğunda fark edersiniz kalbinizdeki büyüklüğünü. Annemiz her şeyimizdir ya… babaya sıra gelmez gibi görünür. Aslında öyle değildir. Hiç hem de.
Baba dağ gibidir çünkü, yıkılmaz. Hep oradadır. Bakmasan da biliyorsundur, oradadır.
Baba koca bir çınardır çünkü, ölmez. Seni her an koruyacak olandır.
Baba pazar sabahlarının tek anlamıdır. Sıcak ekmek ve klasik müzik demektir.
Benim için baba güven kelimesinin tam karşılığıdır çünkü. Bilirim, bu dünyada bir babam varsa bana hiç bir şey olmaz. Bilirim. Bilirim.
Peki ya babasız büyüyen onlarca çocuk… onlar ne yapacak?!?
Şimdi fark etmeyecekler belki. Hayatlarında hep bir eksiklik olacak ama… küçücükken bile.
Çünkü baba kocamandır. Hele hele biz kızlar için ilk büyük aşktır baba.