23.10.2013 - 23:15 | Son Güncellenme:
İnsan söz konusu olduğunda ilk hesaba katmamız gerekenkavramlardan biri "ünsiyet”tir. Çünkü ünsiyet kelimesi ile insan kelimesietimolojik(kelime köken bilimi) anlamda yakın temas halindedirler; ikisi eşkökenlidir. Ünsiyet kelimesi içerisinde yakınlık, dostluk anlamlarını da taşır.Bu açıdan bakıldığında insan dediğimizde aynı zamanda ünsiyet sahibi birvarlığı; yani yakınlık kuran, dost olan bir varlığı da kastetmiş oluyoruz. Bu,ünsiyet oluşturmanın (yakın ilişki kurmanın) insan olarak bizim ismimizde kayıtlıolduğu anlamına gelir. Ben bunu, insanın varoluşsal olarak ilişki kurmaya,yakınlık oluşturmaya mecburiyeti olarak algılıyorum: "varoluşsal ilişkiihtiyacı”. Varoluşsal ilişki ihtiyacı, insanın ancak ve ancak sahici, doyumverici, yakınlık içeren bir ilişki kurduğunda/kurabildiğinde "insan”olabileceğini ifade eder. Ünsiyet kuramayan bir varlık olarak insan, hep biryanı eksik kalacaktır. Ünsiyet, yakınlık, ilişki insanın bu anlamda tamamlayıcıunsurlarından biridir.
Kadın ve erkek, eril ve dişil, anima ve animus insanlığınfarklı (tamamen ayrı değil) iki yanı/yüzüdür. Bu iki yan, kendini anlamak vetamamlanmak için kendisi dışındaki yana (eril dişile, dişil erile) ihtiyaçduyar. Bence bu da varoluşsal bir durumdur; çünkü insan böyle (farklı)yaratılmıştır. Tüm insanların eril ya da dişil olduğu bir dünyayı şu ankialgımızla anlama şansımız pek yok. Dolayısıyla biz insanoğlu olarak başka birmecburiyete daha tabiyiz: "varoluşsal öteki yan ihtiyacı”. Varoluşsal öteki yanihtiyacı, bizim tam bir "insan” olabilmemiz için insanlığın öteki yanı ile dedoyum verici bir ilişki kurmaya/kurabilmeye ihtiyacımız olduğunu dile getirir.Öteki yan/karşı cins ile doyum verici bir ilişki kurmak, öteki yana ihtiyaçduymak kendi cinsimize olan ihtiyaçtan daha fazladır. Çünkü bizde olmayanlarhem cinsimize oranla karşı cinste daha fazladır. Adem yeryüzüne inmeden önce,bulunduğu yerde kendisine bir arkadaş istemiş ve ona Havva arkadaş kılınmıştır;başka bir Adem değil!
İnsanoğlunun yaşadığı pek çok önemli probleme, uygun şekildegideril(e)meyen "varoluşsal ilişki ihtiyacı” ve "varoluşsal öteki yanihtiyacı”nın sebep olduğunu düşünüyorum. Öfkemiz, hırsımız, kavgamız,incinmişliğimiz, kırılmışlığımız, yalnızlığımız vb. bu temel insani ihtiyaçlarımızıyeterince gideremediğimiz için ortaya çıkıyor. Bu durum, doyum verici birilişkinin pek çok problemimize çözüm kaynağı olduğu anlamına da gelmektediraynı zamanda.
İlişki terapisi "doyum verici bir ilişki gerçekleştirmeyedönük psikoterapötik çaba”yı ifade eder. İlişki terapisi çok genel anlamda birinsani ilişkiyi çağrıştırabilir; arkadaşlık ilişkisi, ebeveyn-çocuk ilişkisi,gelin-kaynana ilişkisi, işçi-iş veren ilişkisi vb. Tüm insani ilişkiler içindüzeltme çabası güdülebilir; ancak ilişki terapisinde kastedilen kadın ve erkekarasındaki özel, duygusal, yakın ilişkidir. İlişki terapisinde temel amaç doyumverici, tatmin edici bir kadın-erkek ilişkisi tesis etmektir. Bir ilişkinindoyum vericiliğini tarafların ilişkiden beklentileri ve ilişkiden elde ettiklerioluşturur. Beklenti ile elde edilen arasındaki fark ne kadar az ise ilişki okadar doyum verici demektir. Bu açıdan bakıldığında her ilişki özeldir veözneldir. Dolayısıyla tüm insanlık için katı, standart bir "ilişki terapisihedefi” ya da "doyum verici ilişki kriterleri” belirlemek çok zordur.
Her psikoterapi ekolü ve her psikoterapist belirliparadigmaları esas olarak kabul eder. Bu esaslar pratiğin/uygulamaların özünüoluşturur; uygulamalara şekil verir. İlişki terapisi ile ilgili temel paradigmalarımızışöyle ifade edebiliriz:
İnsanın ilişkiyeihtiyacı vardır: Yazının giriş kısmında da belirtildiği üzere kadın erkekilişkisi insanlar için bir lüks değil; varoluşsal bir ihtiyaçtır. İnsanın doyumverici bir kadın erkek ilişkisi yaşadığı oranda kendisi(ünsiyet sahibi birinsan) olabilir.
İlişkiler insaniihtiyaçlarımızı gidermek için gerçekleştirilirler: Tüm insani eylemler birihtiyacı gidermeye dönük gerçekleştirilirler. Söz konusu ihtiyaçlarınbilincinde olup olmamamız bu durumu değiştirmez. Dolayısıyla bir ilişkidenmemnun olmadığımızı söylediğimizde, o ilişki içerisinde bazı temelihtiyaçlarımızın karşılanmadığı ifade ediyoruzdur. Bu temel insaniihtiyaçlarımıza dair pek çok kuramcı pek çok farklı kategorizasyon yapmıştır.Güven (insanlara ve dünyaya), sevilme, sevme, ait olma, önemsenme, kabuledilme, beğenilme, güçlü olma, doğal/spontan olma, yapabilirlik, eğlenebilme,özgür olma, hayatta anlam bulma vb. bu temel ihtiyaçlar arasında merkezikonumda yer alır. Bu ihtiyaçlar giderildiği oranda ilişki doyum verici olur.İlişki terapisi bir anlamda, ilişki içerisindeki insanların bu ihtiyaçlarınıuygun yollarla gidermelerini sağlamaktır.
İlişkiler psikolojikproblemlerin oluşumunda ve sağaltımında rol alırlar: W. Glasser mutsuzinsanların en büyük ortak özelliklerinden birinin, önemsedikleri bir insanlaproblemli ilişki yaşamaları olduğunu söylüyor. Yaşanamayan doyum vericiilişkilerin olumsuz sonuçlarını danışanlarımızda sıklıkla gözlemleyebiliyoruz.İlişkilerde aldatılma, önemsenmeme, sevilmeme, dikkate alınmama, özgürlüklerinkısıtlanması vb. insanlarda mutsuzluk, ümitsizlik, karamsarlık, anlamsızlık,çaresizlik gibi katlanılması zor duygular ortaya çıkartıyor. Bununla birlikte,doyum verici bir ilişkinin psikolojik ve fizyolojik sağlık üzerindeolumlu/iyileştirici etkileri olduğu yapılan araştırmalar sonucundagörülmektedir. Doyum verici bir ilişki ile birlikte insanların daha sıcak, dahaanlayışlı, daha mutlu vb. olduklarını günlük hayatımızda dagözlemleyebiliyoruz. Bu durumu bir Anadolu sözü çok güzel ifade eder: "İnsaninsanın zehrini alır!” Bu bakış "İnsan insanın kurdudur!” bakışıyla tabantabana zıttır. Ortaya çıkardıkları sonuçları dikkate aldığımızda hangiyaklaşımı benimsememiz gerektiği daha bir önem kazanır!
Problemli ilişkiler dahadoyum verici hale getirilebilir: Her ilişkinin daha doyum verici hale gelmeşansı her zaman vardır. Ancak buradaki temel şart ilişkiyi oluşturan taraflarınbunu istiyor olmalarıdır. Genelde insanlar ilişkilerde bekleyen, isteyen rolünüüstlenirler. Her iki taraf da vermeden istediği sürece hiç bir taraf hiçbir şeyelde edemez. Bu yüzden ilişki terapisinde ilk fark ettirilmeye çalışılan şeyproblemlerin çözümü için her iki tarafın da aktif rol almasının gerekliliğidir.Şayet kadın ve erkek "ben bu ilişkiyi daha iyi hale getirmek istiyorum” derseilişki terapisinde yol alınabilir. W. Glasser bu durumu "çözüm dairesinegirmek” şeklinde ifade eder. Terapist bu noktada, tarafların aşamadığınoktaları görmelerinde ve etkin çözüm yolları üretmelerinde kendilerineyardımcı olur.
Problemli ilişkilerdeher iki tarafın da rolü vardır: Pek çok insan, doyum vermeyen bir ilişkidekendini kurban olarak algılar. Tüm yaşananlarda kendisinin hiç bir etkisininolmadığını ve olamayacağını, kötü bir kaderi yaşadığını vb. düşünür. Oysa aslaunutulmalıdır ki hiçbir şey yapmamak da bir şey yapmaktır. Tabi ki kişilikbozukluğu olan bir insanla bir şekilde ilişki içinde olma ihtimalimiz vardır;ancak bu durumda bile ilişkinin oluşumunda ya da sürdürülmesinde bizim etkimizsandığımızdan daha fazladır. Bazen de insanlar ilişkideki problemlerin çözümüiçin çaba sarf etmeyi, karşı tarafı değiştirmek olarak algılarlar. Oysabaşkalarını değiştirme gücümüz yok; başkalarına sadece etki edebiliriz.Tutumları üzerinde kontrol sahibi olabileceğimiz sadece ve sadece kendimiziz.
İlişki terapisinintemel amacı tarafları "terapist eş” haline getirmektir: Herkes bir ilişkiyeinsani ihtiyaçlarını gidermek için girer; ancak bu ihtiyaçların giderilmesi (sevilme,onaylanma, beğenilme vb.) karşı tarafın elindedir. Dolayısıyla bir ilişkinindoyum vericiliğini belirleyen şey, tarafların karşı tarafın ihtiyaçlarını neoranda giderdikleridir. Bu noktada eşler, birer terapist rolü üstlenmelidir.Terapist olmaktan kasıt karşı tarafın ihtiyaçlarını anlamaya çalışmak ve oihtiyaçları gidermesinde kendisine yardımcı olmaktır. Bir insana yardımetmenin, insanın "zehrini almanın” da başlı başına iyileştirici bir etkisivardır. Her iki taraf karşısındakinin ihtiyacını gidermeye çalışırsa, iki tarafda doyum elde eder. Ancak her iki taraf da sadece beklenti içerisinde olursahiç bir taraf hiç bir şey elde edemez. Bazen de taraflardan sadece birisiverici halde olur; bu ise uzun vadede bıkkınlık, karşılık alamama gibiproblemler ortaya çıkartır.
Terapist eş olmak öğrenilebilir:İnsanlar karşı tarafın ihtiyaçlarını anlama noktasında her zaman yeterliolmayabilirler. Psikoterapist tarafların kendilerine, karşı tarafa veilişkilerine daha farklı ve doyum verici açılardan bakmalarına yardımcı olur.
İlişki terapisi bir süreçtir:İnsan alışkanlıklarının çocuğudur ve alışkanlıkları değiştirmek çok zordur.Zaman zaman danışanların "Ben eşime yardımcı olmak istiyorum; ama elimden başkabir şey gelmiyor!” dediğine şahit oluyoruz. Bu çok anlaşılır bir şeydir. Çünküinsan doğduğu andan itibaren kişisel bakış açıları ve davranış kalıplarıoluşturur zamanla bunlar katılaşır ve değişmezmiş gibi algılanır. Dolayısıyladeğişim de uzun ve zahmetli bir süreci gerektirir. İnsan ise, doyum verici birilişki oluşturmak için yeni şeyler öğrenmekle, problemli bir ilişkininalışkanlığı arasında tercih yapmak durumundadır.