Baştan aşağı bir bilim insanı ünvanını hak eden Çağrı Mert Bakırcı ile kurucusu olduğu Evrim Ağacı ve Evrim üzerine müthiş bir sohbet yaptık. Hiç uzatmadan sizi röportaja alalım :)
1. Öncelikle seni tanıyalım. Çağrı Mert Bakırcı kimdir?
Selam. Ben Çağrı Mert Bakırcı. Türkiye’nin evrimsel biyoloji odaklı en büyük popüler bilim oluşumu olan Evrim Ağacı’nın kurucusu ve idari sorumlusuyum. 2013 yılında ODTÜ Makina Mühendisliği’nden mezun oldum. Şu anda ABD’nin Teksas eyaletinde, Texas Tech University’de Makina Mühendisliği bölümünde doktoramı tamamlamaya çalışıyorum, bir yandan da Biyoloji bölümünden doktora düzeyindeki yandalımı tamamladım. Aynı zamanda üniversitede yarı-zamanlı okutman olarak 2. sınıf üniversite öğrencilerine programlama ve nümerik analiz dersleri veriyorum.
Bölümüm mühendislik olsa da, hem lisans boyunca, hem de doktora çalışmalarım süresince hep evrimsel biyoloji ve mühendislikteki uygulamaları üzerine çalıştım. Şu anda da yapay zekanın bir alt dalı olan evrimsel algoritmalar ile, onların robotik uygulamaları olan evrimsel robotik olarak bilinen bir sahada doktora çalışmalarımı sürdürüyorum.
Bu süreçte evrimsel biyolojiye yönelik 2 adet popüler bilim kitabı yazıp yayınladım. Bunlardan ilki olan Evrim Kuramı ve Mekanizmaları, birçok büyük kitabevinin bilim dalında çok satanlar listesine girmeyi başardı ve 6. baskısını yapmak üzere. Ayrıca bu süreçte Evrim Ağacı çatısı altında binlerce popüler bilim makalesi yayınladık, Türkiye’nin en çok ziyaret edilen popüler bilim siteleri arasına girdik. 2018’e girmemizden 1 hafta kadar önce Türkiye’nin ilk bilim ve evrim odaklı kutulu masa oyununu ürettik, birkaç haftada yok sattı. Türkiye’den çıkıp da Avrupa Evrimsel Biyoloji Cemiyeti’nden iki ayrı proje için destek almayı başaran ilk amatör bilim oluşumu olmayı ve bu cemiyet tarafından “kaliteli bilim içeriği üreticisi” unvanını almayı başardık.
Ayrıca kimilerince çektiğim YouTube videoları nedeniyle “YouTuber” olarak da tanımlanıyorum. Bu ünvana halen alışamadım ve bu ünvana sahip olanlar düzeyinde içerikler üretebildiğimi söyleyemem; ama son birkaç ayda video ağırlıklı bir bilim anlatıcılığı yolunu benimsediğimi söyleyebilirim. Evrim Ağacı YouTube kanalını aktive etmemizden 2-3 ay sonra 100.000 takipçiyi geçerek “YouTube Gümüş İçerik Üreticisi Ödülü”nü almayı başardık. Şu anda hazırladığımız popüler bilim ve teknoloji içerikleriyle hızla büyümeye devam ediyoruz.
Kısaca kendimi ve bütün emeklerimi, bilime hem akademik hem de popüler düzeyde katkı sağlamaya çalışan bir bilimsever olarak tanımlayabilirim.
2. Evrim Ağacı'nı kurma fikri nasıl ortaya çıktı?
Aslında ben ODTÜ Makina Mühendisliği’nde okurken, bir yandan bölümün dersleri ile boğuşup, yine birkaç arkadaşımla kurduğum ODTÜ Makina ve İnovasyon Topluluğu’nu sürdürmeye çalışrıken, bir yandan da sürekli evrimsel biyoloji üzerine araştırmalar yürütüyordum. Konu hakkında piyasada o zamanlarda var olan kitapların hemen hepsini okudum, biyologlarla fikir alışverişinde bulundum. Aynı zamanda öğrendiğim her şeyi insanlara anlatmaya ve öğretmeye çalıştım. Çünkü bilginin özgür olması gerektiğine ve paylaşıldıkça büyüdüğüne inananlardanım. Bir noktadan sonra bu merakımı, ODTÜ’nün en önde gelen bölümlerinden olan ODTÜ Biyoloji Bölümü’nde, diğer arkadaşlarımla birlikte sürdürmek istedim. Bu nedenle orada gayrıresmî bir yandal/çift anadal yapmaya başladığım sıralarda, Evrim Ağacı’nın kurucuları arasında bulunan birkaç biyolog arkadaşla tanıştım. Fikrimi onlara da açtım, çok beğendiler ve kısa sürede kolları sıvadık. Böylece 5 Kasım 2010 tarihinde, ODTÜ Biyoloji ve Genetik Topluluğu altında, 2-3 arkadaş Evrim Ağacı’nı kurduk. Sadece birkaç hafta içinde onlarca kişiyle birlikte bölümde evrim ve biyoloji üzerine dersler vermeye, kendimizi ve ekibimizi akademik düzeyde bilgilendirmeye, fikir alışverişleri yapmaya, konu anlatımlarına başladık. Herkes donanımlı ve ilgili olduğu için, birbirimizle sınırlı kalmak istemedik. Ülkemizdeki diğer insanlara da evrimsel biyolojiyi ve bu bilim dalından yola çıkarak, modern bilimi anlatabileceğimizi düşünerek bir Facebook sayfası kurduk. Böylece Türkiye’ye açılma serüvenimiz de başlamış oldu. Sonrasında çeşitli illerde seminerler ve dersler verdik. Örneğin İzmir’de 1 hafta içinde 10 civarında lisede ağırlandık. Günümün neredeyse tamamını Evrim Ağacı’na veriyordum; ama buna değdi. Ülkemizin en saygın bilim oluşumlarından birine imza atmış olduk.
3. Evrim Ağacı'nın amacı ve genel yapısını anlatır mısın?
Evrim Ağacı çok dallı, çok parçalı bir yapı. O nedenle birkaç satırda organizasyon şemasını anlatmak epey güç. Ancak bilimin her dalında araştırmalar yürüten birçok kişinin katkısıyla sürdürülen bir proje olduğunu söyleyebilirim. İçimizde lisans, lisansüstü ve akademik seviyelerde olan biyologlar, fizikçiler, mühendisler, jeologlar, hekimler bulunuyor.
Ben Evrim Ağacı’ndaki bütün işleri koordine eden, yol haritasını çizen, gerekli adımları atan ve sürdüren bir pozisyondayım. Ancak bu “idarî” konumda olmamın nedeni Evrim Ağacı’nı benim kurmuş olmam değil. Evrim Ağacı’na en çok vakti şu anda benim ayırıyor olmam. Evrim Ağacı benim çocuğum gibi, “ömürlük proje” denen türden bir girişim. Ancak günün birinde gününün 10 saatinden fazlasını, ya da en azından benim şu anda harcadığım zamandan fazlasını Evrim Ağacı’na ayırmak isteyen bir başkası çıkacak olursa, Evrim Ağacı’nın onun katkılarıyla anılması işten bile değil. Bu bakımdan, oldukça dinamik ve katılımcı bir yapıya sahibiz diyebilirim.
4. Yazarların hepsi bilim insanı mı? Yoksa kullanıcıların içerik üretmesi için açık bir mecra mı burası? Ben de bir şekilde yazar olabilir miyim yani?
Şu anda hem yurtiçinde, hem de yurtdışında akademik kariyerlerini sürdüren birçok yazarımız var. Yazarlarımızın büyük bir kısmı ya akademisyen ya da akademisyen olma yolunda adımlar atan kişiler: özellikle yüksek lisans ve doktora öğrencileri. Hatta profesörlerimiz de kimi zaman halka iletmek istedikleri bilimsel metinlerini Evrim Ağacı aracılığıyla duyurmayı tercih ediyorlar. Bu bakımdan, Evrim Ağacı’nın, ülkemizde gelişen modern bilimin güvenilir bir kalesi olduğunu söyleyebilirim.
Öte yandan Evrim Ağacı, katkı sağlamak isteyen herkesin katkı sağlayabileceği dev bir bilimsever ağı aslında. Bu bakımdan diğer oluşumlardan birazcık ayrılıyor. Bize herkes, her an yeni içerikler üretip gönderebiliyorlar. Biz de, belli kurallara tabi olmak kaydıyla, bu içerikleri yayınlıyoruz. Çok geniş bir erişim ağına sahip olduğumuz için, bilimseverler kendi içeriklerinin ilgi görmesinden ve okunmasından memnun oluyorlar. Böylece birçok yazarımız, Evrim Ağacı için elinden geldiğince yazmaya devam ediyor.
Kurallarımızda akademik değerler ile popüler bilim değerlerini optimize etmeye çalışıyoruz. Bu nedenle kimilerine katı, kimilerine gevşek gelebiliyor bu kurallar. Evrim Ağacı’nın yaptığı birçok şey gibi, Evrim Ağacı’nın kendisi de deneysel bir oluşum aslında; o nedenle birçok şeyi deneme-yanılma yoluyla öğreniyoruz. Böylece bizden sonra gelecek olanlara bir örnek bırakmak istiyoruz. Şimdiye kadar dikkate değer bir sıkıntı yaşamadık. Yazarlarımızın ve editörlerimizin her biri alanlarında yetkinliklerini ispatlamış, çok çalışkan insanlar. Kendine ve bilimsel araştırma ve yazım yeteneklerine güvenen kişilere kapımız her zaman, sonuna kadar açık.
5. Evrim Ağacı'nın adında da bulunan Evrim için senin tanımın nedir?
Evrimin tanımı gerçekten çok basit: Canlı popülasyonlarının içinde gördüğümüz özelliklerin ve genlerin dağılımının, nesiller içinde değişmesi. Yani bir popülasyonda sarışınlık bir nesilde %9 oranında görülüyorsa, bir sonraki nesilde %12 oranında görülüyorsa, o popülasyon evrimleşiyor demektir. Birçokları bu tip “ufak değişim”lerin “sadece adaptasyon” olduğunu düşünüyor; ancak böyle bir şey söz konusu değil. Böyle ufak gibi gelen bir değişim de evrimsel değişimin ta kendisi. Her ne kadar her evrimsel değişim adaptif olmak zorunda olmasa da; her adaptif değişim, yani “adaptasyon”, tanımı gereği evrim olmak zorunda. Az önce sözünü ettiğim ilk kitabım, bu konuları herkesin anlayabileceği şekilde halkımıza anlatmayı hedefliyor. Yani liselerde adaptasyon konusu öğretiliyorsa, evrim konusu da kaçınılmaz olarak öğretiliyor demektir. Adaptasyon, mutasyon gibi kavramlar modern biyolojiden ayrı tutulamaz. Neden? Çünkü evrimsel biyolojinin alanları. Evrim de, modern biyolojinin kalbi. Dobzhansky’nin sözünü hatırlayın: “Evrimin ışığı olmaksızın biyolojide hiçbir şeyin anlamı yoktur.” Dobzhansky’den bu yana işler daha da gelişti. Evrimin ışığı olmaksızın modern bilimin tamamına yakınında hiçbir şeyin anlamı yok günümüzde. Yapay Zeka dediğimiz, ağzımızı açık bırakan teknolojinin kalbinde biyolojik öğrenme ve biyolojik evrim algoritmaları yatıyor.
Kimisi içinse evrimin verdiğim bu tanım tuhaf geliyor; çünkü evrimi genelde bir türün diğerine dönüşümü olarak tanımlıyor insanlar. Bir türden yeni bir türün oluşması evrimin tanımı değil. Sonucu. Popülasyon içi gen ve özellik dağılımları, nesiller boyunca birikimli olarak değiştiğinde, nihayet bir türden yepyeni bir tür evrimleşebilir. Atalarımızın söylediği gibi: “Damlaya damlaya göl olur.” Ancak evrimden söz etmek için illa bir türün diğerine dönüşmesi şart değil. Bunu anladığımızda, evrimi anlama olasılığımız da katlanarak artıyor. Evrim, insanlığın en başından beri sorduğu “Biz nereden geldik?” sorusunun nihai cevabını veren, çok önemli bir bilimsel gerçek. Evrim Ağacı’nın adının bu şekilde seçilme nedeni de, bu gerçeğin önemini vurgulamak ve evrimin modern bilimdeki vazgeçilmez yerine dikkat çekmek. Az önce sözünü ettiğim ikinci kitabımız ise tam olarak bu konuyla, yani evrimin modern bilimdeki yeriyle ilgili.
6. Evrim ve din arasında mutlaka bir seçim yapmak gerektiği söylenir. Bir kişi evrime inanıyorsa illa ki dine inanmıyor mu olmalı? Bilim ve din sizce ters düşen kavramlar mı?
Bu çok yanlış bir inanç. Evrimsel biyologların kendileri arasında yapılan çalışmalar bile bunu yanlışlamaya yeter. Evrimsel biyologların %50’sinden birazcık azı, kutsal kitapların tanımladığı şekliyle Tanrı’ya ya da bir yaratıcı güce inandığını belirtiyor. Yani iddia edilenin aksine, evrimsel biyologların hepsi ateist değil. İçlerinde birçok teist, deist ve panteist bulunuyor. Ne yazık ki bazı meşhur ateistler, evrimi dine karşı bir kalkan olarak kullandıkları için, evrimin de adı “dinsizlik” ile eşit hale geldi. Böyle bir şey söz konusu değil. Ülkemizde de giderek artan sayıda insan, dindar olmalarına rağmen evrimi kabul ediyorlar ve kendi kitlelerine anlatmaya çalışıyorlar. Sonuçta bilimsel gerçeklerle mücadele edemezsiniz. Evrim, bilimin her dalı tarafından ayrı ayrı, bağımsız olarak doğrulanmış bir gerçektir ve buna ayak diremek bizi bir yere götürmez. Birçok dindar kişinin bu gerçeği fark ediyor olması oldukça sevindirici.
Elbette din dediğimiz çok karmaşık ve geniş bir yapı. Yoruma çok açık olan bir konu. Bu nedenle aynı din içerisinde binlerce alt grup bulmak mümkün. Dolayısıyla aynı dine mensup olsalar da, kiminin din yorumu modern bilimle daha örtüşüktür; kimininki ise değildir. Dolayısıyla eğer ki iddia edildiği gibi evrimle din arasında bir çelişki varsa, bu çelişki en nihayetinde kişinin kendi içinde çözmesi gereken bir çelişki. Bilimsel bir çelişki yok ortada. Evrim, din veya Tanrı ile ilgili doğrudan bir yargıya varmamızı sağlayacak bir bilimsel gerçek değil. Kütleçekimi gibi sıradan bir doğa yasası. Kütleçekimi bir yaratıcının varlığı ile ilgili bize ne kadar bilgi veriyorsa, evrim de o kadar bilgi veriyor. Evrim, canlılığın kademeli bir şekilde, daha basit yapılı formlardan evrimleştiğini ispatlıyor, evet. Ancak Tanrı inancı olan birçok dindar için bu hiç sorun değil: Kütleçekimi gibi diğer tüm yasaları yarattığı gibi, evrimi de yaratılışın bir aracı olarak yaratmış olabilir Tanrı. Bitti gitti. Hatta kutsal kitaplarda bu görüşe dayanak bulan din profesörleri de bulunuyor.
Bu yaklaşımın bilimsel bir geçerliliği var mı? Elbette yok. Din alanındaki argümanların neredeyse hiçbirinin bilimsel temeli bulunmuyor. Ama bu, bilimin ateist olmasından kaynaklanan bir durum değil. Bilimin metodolojisinden kaynaklanıyor. Eğer ki bilimsel ispatı olmaksızın bir argüman ileri sürüyorsak, bilimin otomatik tutumu bu iddianın gerçek olmadığını varsaymaktır. Ünlü filozof Bertrand Russell bunu yörüngedeki çaydanlık analojisiyle gösterir. Şu anda Dünya yörüngesinde dolanan, görünmez bir çaydanlık olduğunu iddia ettiğimi varsayın. Buna bilimsel bir kanıt sunamıyorsam, bilimin tutumu, bu iddianın geçerli olmadığını varsaymak olacaktır. Buna bilimde “boş hipotez” deriz. Boş hipotez, her zaman söz konusu iddianın olumsuzudur. İddia, “Uzayda görünmez bir çaydanlık var.” ise, bilimin boş hipotezi “Böyle bir çaydanlık yok.”tur. İddia, “Her şeyi yaratan bir Tanrı var.” ise, bilimin boş hipotezi “Böyle bir Tanrı yok.”tur. Sonrasında da bilim, kendisinin bu varsayımını, yani boş hipotezi çürütmeye çalışır. Yani orada bir çaydanlığın var olduğunu ispatlamaya çalışır. Bunu başarabilirse, boş hipotez yanlışlanmış olur ve o şeyin var olduğu bilimsel olarak ispatlanmış olur. Bu son derece sağlıklıdır; çünkü bilimin her iddiaya “Evet, doğru!” diye atladığını düşünün! “Limon kanseri yeniyor.” dendiğinde, bilimin “Evet, doğru, tedaviyi bırakıp limon yiyin!” diye kör bir şekilde atlamasını mı istersiniz, boş hipotez olarak “Limon kanseri yenmiyor.” varsayımını seçip, bunu çürütmek için tüm bilimsel araştırma yöntemlerini devreye sokmasını mı? İşte bilimin bu tutumu dolayısıyla ateizm ile bilim arasında bir örtüşme var. Ama bu, bilimin ya da mesela evrimsel biyoloji gibi bir dalın ateistik olduğu anlamına gelmiyor.
Bilim gerçekleri ortaya koyar; herkes ondan kendine bir pay ve ders alır. Gerçekler, bizim aldığımız derslere göre değişmez. Biz evrimi bilsek de evrim vardır, bilmesek de evrim vardır. İnansak da vardır, inanmasak da vardır. Ama bizler, bilimsel olmayan inançlarımızı, bilimsel gerçekler ışığında güncelleyebilir ve geliştirebiliriz. Kişilerin karar vermesi gereken şu: Bilimsel bir gerçeği benimseyecekler mi, yoksa sırt mı çevirecekler? Buna bağlı olarak şahsi inançlarını şekillendirmeleri ve ortadaki çelişkiyi kaldırmaları mümkün. Dinin yoruma açık, daha esnek olan yapısı buna izin veriyor. Bir kısım insan kutsal sayılan kitapların söylediklerini gerçek anlamıyla, yani literal olarak okumaya meyilliler. Çok büyük bir kısım ise bu metinleri bazı dersler vermek için kullanılan metaforlar olarak görüyor. Metaforik yaklaşan kişilerin dinlerini modern bilimsel gerçeklerle örtüştürmeleri çok daha kolay. Tabii ki, tek bir inanç sistemi de yok: teizm, deizm, panteizm... Bunların her biri kendi içinde aşırı geniş bir skalaya sahip. Bu skalanın ne tarafında kaldığınıza bağlı olarak, iç dünyanızda gerekli düzenlemeleri yapmanız da o kadar kolay veya zor oluyor.
Ne yazık ki bilimsel gerçekleri kendi isteklerimiz, arzularımız, inançlarımız çerçevesinde şekillendiremiyoruz. Dolayısıyla evrim gerçeğini değiştirmemiz mümkün değil. Ancak şahsi inançlarımızı ifade biçimimizi değiştirmemiz, bakış açımızı yeniden gözden geçirmemiz, yeni yorumlar geliştirmemiz mümkün. Bu, sadece ülkemizde baskın olan İslam için geçerli olan bir konu değil. Hristiyanlık ya da Yahudilik tarihinde de bu tip kitlesel yorum güncellemeleri görülmüştür. Papa’nın Büyük Patlama ve evrimi kabul etmesine dair haberleri hatırlayın. Sadece din değil, herhangi bir dünya görüşü, varlığını koruyabilmek için modern bilim ışığında kendisini güncellemek zorunda. Bugüne kadar bilime ve gerçeklere savaş açıp da nihayetinde mutlak bir zafer kazanabilen kimse olmadı. Bundan sonra da kimse olmayacak.
7. Evrim Ağacı YouTube kanalı da oldukça ilgi görüyor. Türkçe bilimsel bilgi açığını kapattığınızı düşünüyorum. Neler söylemek istersin?
Evet, gördüğümüz ilgi gerçekten sevindirici. Evrim Ağacı olarak her zaman bir şeylerin önünü açan bir ekip olmaya çalışıyoruz. Sosyal medya, birçoklarının bir alet olarak kullanıp attığı bir yapı. Bizim içinse, bilimi halka yaymak amacımızı başarmamız için vazgeçilmez olan bir araç. Dolayısıyla sosyal medya sistemlerinin dinamikleri çok önemli. Facebook’taki en büyük bilim oluşumlarından biri olan Evrim Ağacı, yavaş yavaş Facebook-harici sosyal medya oluşumlarına kayıyor; çünkü Facebook, maddi kaygıları dolayısıyla sayfaların okurlarına olan erişimini abartılı miktarda kısıtlıyor. Bunun bir sonucu olarak, 2017’nin ortalarında, YouTube’u ana mecra olarak kullanmayı seçtik. O gün bugündür YouTube’dan bizi takip edenlerin sayısı ikiye katlandı. Birçok diğer bilim oluşumu da Evrim Ağacı’nı takip ederek YouTube’a kaymaya başladı.
Ne yazık ki videografi, metin yazımından birkaç yüz kat daha zor bir iş. Birçok kişi aklındakini yazıya dökmekte fena değildir; ancak uygun bir kamera, ses ekipmanı, stüdyo bulmak, bu teknolojik ürünlerin karşısına geçip birkaç dakika boyunca etkili bir konuşma yapabilmek, beceremediğinizde tekrar tekrar çekim yapmak, hatalardan arındırmak, sonra bunu kesip biçerek izlenebilir bir videoya dönüştürmek, bunu sosyal medya hesaplarında yayabilmek... 10 dakikada okunabilecek bir yazıyı yazmak en fazla 1 saat alıyorsa, aynı uzunlukta bir video oluşturmak en az 10 saat alıyor.
Ama ne olursa olsun, görsel medya hızla değer ve önem kazanıyor. “Söz uçar, yazı kalır.” demiş atalarımız; ama yazının söz ile aktarılmış hali olan video, çok daha uzun kalıyor. Bu yüzden emeklerimize de değiyor diyebilirim. Yeter ki Türkiye’nin ve ülkemiz insanının kalkınmasına, ilerlemesine, gelişmesine ufacık da olsa katkımız olsun. Biz canımızı dişimize takarak çalışmaya varız.
8. 2 kitabın var. Kitaplarından biraz bahseder misin?
Tabii. Az önce de söylediğim gibi, Evrim Kuramı ve Mekanizmaları başlıklı ilk kitabım, gerçekten çok fazla beğenildi. Bu çok sevindirici. Bunu sağlayan şey, sanıyorum ki içeriğinin herkes tarafından kolaylıkla anlaşılabilir olması. Her bir bölüm, evrimin farklı bir mekanizmasını veya evrimle doğrudan ilişkili konuları ele alıyor. Ama aynı zamanda her bir bölüm, bir hikaye ile başlıyor. Bu hikayelerin çok sevildiğini ve insanların kendileriyle ilişkilendirebildiğini gördüm; bu çok sevindirici. Bu kitabı çıkarmaya karar verme sebebim şu: Türkiye’deki evrim algısını göz önüne alarak yazılmış hiçbir evrim kitabı bulunmuyordu. Yazılan kitaplar ya yabancı yazarların çevirileri oluyor, ya da çok daha üst düzey okuyucuyu hedef alıyordu. Ben bunu kırmak, ülkemize giriş düzeyinde bir evrim kitabı kazandırmak istedim. Halkımız da müthiş bir destek verdi. Sanıyorum birkaç sene içinde 100.000 satmış olacak bu kitap. Evrime giriş yapmak isteyen herkese tavsiye ediyorum.
İkinci kitabımız olan Evrenin Karanlığında Evrimin Işığı ise birazcık daha teknik. Kitabımız diyorum, çünkü tek başıma yazdığım bir eser değil. Her biri kendi alanında uzman olan 9 yazar arkadaş ile kaleme aldık. Her bir bölüm, evrimin bir diğer bilim dalı için önemini anlatıyor. Yani “İyi, evrim var ama... Bunu öğrensek ne olur, öğrenmesek ne olur...” gibi düşünenlerin ufkunu genişletmeyi hedefliyor. Çünkü evrim, aklınıza gelebilecek her bilim dalını öyle veya böyle etkiledi; bazılarını baştan yarattı. İşte kitabın her bir bölümünde, bu bilim dallarının evrimi nasıl kullandığından ve evrimsel biyoloji araştırmalarına ne tip katkılar yaptığından bahsediyoruz. Bu bakımdan kitap, sadece Türkiye’de değil, Dünya’da eşi benzeri olmayan bir çalışma. Bence bunun Türkiye’den çıkması çok sevindirici bir gelişme ülkemiz için. Ben bazı bölümlere yazar ve editör olarak katkıda bulundum, geri kalanlarını da düzenledim veya tek başıma kaleme aldım. Çok renkli, çok sesli, çok keyifli ve öğretici bir kitap oldu. Geri bildirimler de bunu doğrular vaziyette. Eğer ki evrimi bayağı tartışmaların ötesinde, akademik düzeye biraz daha yakın olarak öğrenmek isterseniz, bu kitabı kesinlikle tavsiye ederim.
9. Son sorularımı bence en keyifli olan konuya sakladım. Evrim diye bir kutu oyunu çıkardınız. Nedir bu oyun? Kısaca anlatır mısın?
(Gülüyor) Evet. Bu da çok çılgın bir proje diyebilirim. Ülkemizin en meşhur oyunlarını bilirsiniz: Monopoly, Trivial Pursuit, Tabu... Başka? Bilimi odak edinen, amacı “eğlence”nin ötesine geçerek “bilimi anlatmak” olan hiçbir oyun yoktu. Eşimle birlikte ben de “Yapalım” dedik. Panama Yayınevi de bu tip bir talep ve gerekli altyapı ile bize ulaşınca, ortaya Evrim oyunu çıktı. Olay aslında bundan ibaret. Ayrıca gençlerimize evrimsel biyolojiyi öğretmenin bir masa oyunundan daha iyi yolu olmayacağını düşündük. Çok keyifli bir oyun oldu ve ilk geri bildirimler de bunu doğruluyor. Çok hoş videolar ve fotoğraflar gönderiyor oynayan arkadaşlar. 2-3 saat boyunca rahatlıkla oynayıp, eğlenebileceğiniz bir oyun.
Oyunun genel mantığı, evrimin temel mantığını takip ediyor: Çeşitli soruları başarıyla bilerek, hayatta kalmayı sürdürmeye çalışıyorsunuz. Bu süreçte erzaklar ve aletler topluyorsunuz. Evrimle ilgili soru kartlarının farklı zorluk seviyeleri ve çeşitleri var. Doğru bilirseniz, sorunun zorluğuna bağlı olarak belirlenmiş sayıda kare ileri gidiyorsunuz. Amaç, 71 kareyi en önce bitirmek. Ama bu o kadar kolay değil. Çünkü yol boyunca çok fazla engel ve doğal felaket var; tıpkı evrim tarihinde olduğu gibi. Bunların hepsinin üstesinden başarıyla gelebilenler, evrimsel sürecin en başarılı bireyleri, yani “Evrim” oyununun kazananları oluyor. Tabii bazı ek kurallar var, bunları oyunun içinde bulmak mümkün.
Oyun 12 yaş ve üzeri için hazırlandı; ancak daha küçük çocuklar da, ebeveynlerinin yardımıyla rahatlıkla oynayabilirler. Umuyorum bu oyun sayesinde evrimle ilgili temelleri öğrenmek mümkün olacak. Kişilerin sorularla boğuşup, en önde bitirme çabası verirken, bir yandan da evrim ve modern bilim üzerine kafa yormasını sağlamak istedik. Bunu eğlenceli bir şekilde yapmak isteyince de, Evrim oyunu doğdu.
Şu anda oldukça deneysel tabii ki bu oyun. Ülkede, hatta sanıyorum Dünya’da bir ilk. Ama oyuncularımızdan gelen geri bildirimler ışığında, çeşitli güncellemeler ve geliştirmeler yaparak ülke genelindeki restoranlara, kafelere, oyun salonlarına yayılacak bir oyun olabilmesini istiyoruz.
10. Evrim oyununu başka oyunlar da takip edecek mi?
Bu oyunu geliştirmek ve olası eksiklerini tamamlamak birincil amacımız şu anda. Gelen geri bildirimler ışığında bazı tespitlerde bulunduk; bunları hayata geçirmeye çalışıyoruz.
Ama bir sonraki basamak olarak, eğer ki bir dijital oyun stüdyosu bizimle işbirliği yapmak isterse, bu oyunu veya bir benzerini bilgisayar platformlarına da aktarmak isteriz. Tabii masa oyunu düzeyinde değil de, belki oynamış olanların bileceği gibi Spore benzeri bir oyun olabilir. Aklımda bazı konseptler var. Doğrudan evrimle ilgili olan oyunlar sıkıcı olabiliyor; çünkü evrim çok yavaş gelişen bir süreç. Bu süreci hızlandırmak isteyen oyun stüdyoları da, ne yazık ki evrimin mantığının altını oyacak adımlar atıyorlar. Mesela aynı karakterin bir türden bir diğerine dönüştüğünü gösteriyorlar; halbuki evrim, bir bireyin ömrü içindeki değişimi değildir; bir türün belli bir popülasyonunun nesiller içindeki değişimidir. Sanıyorum bunun üstesinden gelebilecek; ama aynı zamanda keyifli bir oyun ortaya çıkarabilecek bazı fikirlerim var. Dolayısıyla büyük bir oyun stüdyosu bu yönde bir atılım yapmak isteyecek olursa, ortaya ilginç bir şeyler çıkarabiliriz gibime geliyor.
Ayrıca bu oyuna benzer olan, birkaç masa oyunu projemiz daha var. Bunlar, bu oyuna göre epey büyük projeler ve şu anda planlanma aşamasındalar. O nedenle şimdilik sürpriz olsun – ama ilk olarak size vermiş oldum bu bilgiyi.
11. Ailelere ne öneriyorsun? Çocuklarını bilim ışığında büyütmek isteyen aileler neler yapmalı sence?
Bence ailelerin yapabilecekleri en iyi şey, çocuklarını kitap okumaya teşvik etmeleri, bunun için gerekli ortamı sağlamaları. İnternet ve bilgisayar teknolojileri müthiş güçlü araçlar; ancak sabah akşam oyun oynamak ve sosyal medyada vakit öldürmek amacıyla kullanılırsa, gençlerin hayatlarını heba etmeleri çok olası. Bir insanın yetişkinlikteki algı düzeyini doğrudan belirleyen şey, çocukken okuduğu kitaplar, bu çağlarda üzerine kafa yorduğu konular. En azından benim kendi deneyimim bu yönde.
Ayrıca aileler çocuklarının bilim, din, felsefe, sanat gibi konulardaki sorgulamalarını mutlaka teşvik etmeli. Çocukları fazla veya güya “tehlikeli” sorular sordukları için azarlamamalılar. Kendileri cevapları bilmiyorlarsa, bilen birine yönlendirebilmeliler. Çocukların sorguladıkları konularda, özellikle de şahsi kanaatleri değil de, bilimsel perspektifi yansıtabilen kitaplar almalılar. Çocuklarımıza bilimi, gerçekleri, soru sormayı, araştırma yapmayı, kitap okumayı, saygı çerçevesinde münazara etme kültürünü öğretmek zorundayız. Ne yazık ki aileler kendi doğrularını dikte etmeye çok meyilliler; çünkü işin en kolayı bu. Ancak bir çocuğun kendi araştırmaları ve sorgulaması sonucu, kendi yargılarına varmasını izlemekten daha keyifli bir şey olamaz diye tahmin ediyorum. Elbette hata yapacaklar, eksikleri olacak, tıkanıp kalacaklar. Ancak bir insanı geliştiren, bu zorlu zamanlardan kendi zekalarını kullanarak çıkmaya çalışırken öğrendikleri şeyler. Çocuklarımızı entelektüel birer birey olarak yetiştirmek zorundayız. Ülkemizi ilerletip, aydınlatacak olan yegâne şey bu ve eğitim.
Evrim Ağacı sitesini bu linkten inceleyebilirsiniz.
Gizem Aydoğan