Yeşil çay; içeriğinde bulunan polifenolik bileşikler sayesinde vücudumuzun enfeksiyonlara karşı korunmasını sağlıyor. Yapılan çalışmalar, yeşil çayın antioksidan özelliğinin siyah çaya göre daha yüksek olduğunu gösteriyor. Yeşil çaydan maksimum faydayı sağlayabilmek için 90 derece sıcaklıktaki suda yeşil çay yapraklarını 2 dakika bekleterek demleyin. Ancak kafein oranı yüksek olması nedeniyle günde 2-3 fincandan fazla tüketmeyin. Yeşil çay ve bazı ilaçlar aynı yoldan emildikleri için besin ve ilaç etkileşimine de dikkat etmeniz gerekiyor. Zira, özellikle antikoagülanlar (kan sulandırıcı) ile birlikte tüketimi sakıncalı olabiliyor. Dolayısıyla böbrek rahatsızlığınız, tiroit bozukluğunuz veya hipertansiyonunuz varsa ya da kan sulandırıcı kullanıyorsanız, yeşil çayı içmeden önce mutlaka doktorunuza danışın.
6- Çinko içeren besinleri unutmayın
Çinko güçlü bir antioksidan olması nedeniyle bağışıklık sistemimizde hayati önem taşıyan bir mineral. Bu yüzden çinko eksikliği vücut direncinin azalmasına yol açabiliyor. Kırmızı et, kümes hayvanları ve kabuklu deniz ürünleri, kurubaklagiller, kabuklu yemişler, kabak çekirdeği, kepekli tahıllar ve süt ürünleri çinko açısından zengin besinlerden.
Zencefil, hücrelerimizin virüslere karşı oluşturdukları özel savunma maddelerinin üretimini uyarıyor ve anti-inflamatuar (iltihap azaltıcı) özellik gösteriyor. Böylece vücudumuzun direncini artırarak bizi hastalıklardan koruyabiliyor. Ayrıca bal ile karıştırılıp tüketildiğinde öksürüğe de iyi geliyor. Günde 1-2 bardak zencefilli çay içebilir, zencefil kökünü yemek pişirmede kullanabilir veya baharat olarak da kullanabilirsiniz. ‘Kurkumin’ adlı bileşiğin ana kaynağını oluşturan zerdeçal da inflamasyonu, bir başka deyişle iltihaplanmayı hafifleten bir antioksidan. Aynı zamanda bağırsak zarını koruyor ve zararlı mikropların büyümesini önlüyor. Zerdeçalı yemeklerde ve çorbalarda baharat olarak kullanabilirsiniz.
8- C ile E vitaminini birlikte tüketin!
C vitamini E vitamininin antioksidan özelliğine destek oluyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Tuba Sungur, bu nedenle her iki vitaminin birlikte tüketilmesinin daha fazla yarar sağladığını belirterek, “C vitamininden zengin kuşburnu, limon, çilek, kivi, yeşilbiber ve kırmızıbiber, brokoli, yeşil yapraklı sebzeler ile mandalina, portakal, greyfurt gibi turunçgiller ile E vitamininden zengin zeytinyağı, avokado, fındık, ceviz, fıstık, ay çekirdeği ve badem gibi yağlı tohumların birlikte tüketilmeleri bağışıklık sisteminin güçlenmesine önemli katkılar sağlayacaktır” diyor.
D vitamini vücudumuzun enfeksiyonlarla savaşmasında görevli önemli bir vitamin. Vücudumuzda yeterli düzeyde D vitamini bulunmuyorsa vücut direncimiz hastalıklara karşı düşüyor. Yağlı balıklar (somon, tonbalığı, uskumru, sardalye), yumurta sarısı, karaciğer (dana eti), peynir ve mantarlar (shiitake, portobello) D vitamininden zengin besinler arasında yer alıyor. D vitamininin vücudumuzda aktif hale gelebilmesi için cildimizin güneş ışınlarıyla da temas etmesi gerekiyor. Bu nedenle her gün 11.00-15.00 saatleri arasında mutlaka 15 dakika güneşe çıkıp D vitamininin sentezlenmesini sağlamanız bağışıklık sisteminiz için çok önemli.
10- Beta karotenleri ihmal etmeyin
Beta karotenler; karetonoidler arasında organizmada en fazla A vitaminine çevrilen mucizevi bir madde. Bağışıklık sistemi üzerinde çok etkili olup, vücut direncini arttıran özelliğe sahipler. Tatlı patates, sığır karaciğeri, maydanoz, balkabağı, yumurta, mango, ıspanak, kabak, kavun ve havuç gibi besinleri beslenme listenize ekleyerek günlük ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.