Su eksikliği daha da ağır olursa inmeler artar, inme geçirenlerde ölüm artar. Kalp krizi geçirenlerde ölüm, su eksikliği olanlarda 4 kat daha fazla gelişir. Bilhassa kistik böbrek hastalığı olanlarda hastalığın ilerlemesi hızlanır. Uzun süreli ve ağır su eksikliğinin kanserle bile etkisi gösterilmiş, özellikle bağırsak kanserleri ve safra kesesi taşı oluşumuyla su eksikliği ilişkili bulunmuş."
Prof. Dr. Üstündağ, ortamın ısısı, yaşanılan bölgenin rakımı, nemi ve kişinin özelliklerine göre günlük sıvı ihtiyacının değişkenlik gösterdiğini, araştırmalara göre erkeklerin en az 2,5, kadınların ise 2 litre sıvı tüketmesi gerektiğini vurguladı.
Sıvı alımında su başta olmak üzere doğal içeceklerin tercih edilmesi gerektiğini dile getiren Üstündağ, şu değerlendirmelerde bulundu: "Gazlı içecekler ve tatlandırıcılarla üretilmiş içecekler çeşitli sağlık problemleri çıkıyor. Bunların başında özellikle metabolizma bozukluklarıyla ilgili problemler ortaya çıkıyor. Sağlıklı sıvıların tüketimini yapmalıyız. En doğal olanı tabii ki su, suyun kendisi. İçildiğinde vücuda bir fazlalık getirmeyen, zarar vermeyen suyun kendisi. Bu bakımdan su hayatın kendisi.
Onun dışında doğal maden suları, içindeki magnezyum ve potasyum gibi mineraller sağlık açısından faydalı. Günde bir tane içildiği zaman hipertansiyonun bile gelişimini azalttığı ortaya çıkarılmış. Tuzlu olmamak şartıyla ayran, bize fazla tuz yükü olmaması açısından.
Yine içilecekse limonlu açık çay. Bunlar sıvı alım kaynakları olarak değerlendirilebilir. Ancak işlenmiş sıvılar yarar yerine zarar getirebilir."