Aile içi şiddetin uzun dönemdeki etkilerine de değinen Doç Dr. Emel Sarı Gökten, "Uzun dönemde diğer insanlarla ilişki kurma güçlükleri, ilişkilerden kaçınma ya da yüzeysel ilişkiler kurma, ilişkilerinde farkında olmadan yine kurban rolüne girme, kendinden güçsüzlere şiddet uygulama, depresyon, intihar girişimleri, kaygı bozuklukları, alkol ve madde kullanımına yönelme gibi ciddi sorunlar yaşanabilir. Çocuklar gelişimsel süreçlerini henüz tamamlamamış, savunmasız varlıklar oldukları için yaşanan olayları erişkinlerden farklı algılamakta, beyin gelişimleri olumsuz etkilenmekte ve bunların sonucu olarak uzun dönemde ruh sağlıkları ve kişiliklerinde derin izler kalmaktadır" uyarısında bulundu.
Kırıkkale'de yaşanan vahim olaya da değinen Doç.Dr. Emel Sarı Gökten, "10 yaşında bir kız çocuğu gözlerinin önünde annesinin babası tarafından öldürülmesine tanık olmuştur. Bu bir çocuğun yaşamında karşılaşabileceği en ağır travmalardan biridir. Yaşamdaki en önemli sevgi nesnesi öldürülmüştür. Böyle bir çocuğun dünyaya, diğer insanlara ve geleceğe olan inancı ve güven duygusu temelden sarsılır. Muhtemelen on yıllık yaşamı içerisinde birçok kez aile içi duygusal ve fiziksel şiddete maruz kalmıştır. Araştırmalar göstermektedir ki insanlar doğal afetlerle yaşadıkları kayıplardan çok insan eliyle yaşanan kayıplardan olumsuz etkilenmektedir. Hele o insan çocuğun kendi babası ise travmanın yıkıcı etkileri çok daha kuvvetli yaşanır" diye konuştu.
Doç.Dr. Emel Sarı Gökten, "Böyle bir olay yaşanmadan önce gerekli tüm önlemleri almak, bu tür olayların yaşanmaması için atılacak adımları atmak son derece önemlidir. Ancak her türlü önleme rağmen yine de bu tür olaylar dünyanın her yerinde gerçekleşebilmektedir" diyerek elim olaya şahit olan çocuk için yapılması gerekenleri de şöyle sıraladı:
"Bu noktada çocuk için yapılması gerekenler üzerinde durmak gerekli. Öncelikle çocuğun güvenliğinin sağlanması, akrabalarının ya da sosyal hizmet kurumunun yurduna yerleştirilmesi uygundur. Güvenliği ve fiziksel ihtiyaçları karşılandıktan sonra ruh sağlığı ve yaşama uyumunun yeniden tesis edilmesi için rehabilitasyonu sağlanmalı. Çocuğun rehabilitasyonunda sosyal hizmetlerin çalışmaları yanında çocuk ve ergen psikiyatristleri ve psikologlardan destek alınmalı. Yoğun psikoterapi ve gerekirse ilaç tedavileri ile çocuğun ruh sağlığı iyileştirilmeli.
Eğitim süreci desteklenmeli, öğretmen ve rehber öğretmenler de sürece katılmalı. İhtiyacı devam ettiği sürece çocuğun duygusal, sosyal, bilişsel ve toplumsal açıdan desteklenmesi sürdürülmelidir. Böylelikle travmanın çocuk üzerindeki olumsuz etkileri azaltılabilir, topluma uyumu sağlanabilir ve psikoterapiler yardımıyla travma işlenerek kişiliği olgunlaştırıcı yönü ön plana çıkarılabilir." Doç.Dr. Emel Sarı Gökten, şiddete tanık olan çocukların bunları çizimlerinde ve resimlerinde yansıttğını söyledi.