01.06.2021 - 16:10 | Son Güncellenme:
Birincil özseverlik, yani narsisizm her canlıda bulunur. Bir bebeğin sürekli olarak ağlayarak kendi ihtiyaçlarını talep etmesi, kendisiyle bu anlamda ilgilenilmesini beklemesi dinamik anlamda ‘birincil narsistik’ süreçlerdir.
Bebek büyüdükçe bilişsel işlevleri, özbakım becerileri, mizahi yetenekleri, sosyal beyin işlevleri, empati yeteneği gelişir. Kendi kendine yetmeyi, insanlarla paylaşım içine girmeyi öğrenir.
Özverili olmak, insanlarla duygusal paylaşımlara girmek, mizahi ve sanatsal beceriler sergilemek gibi sofistike özellikleri kazanır. Bu sayede, ‘hep bana verin, sadece beni sevin’ şeklinde işleyen birincil narsistik süreçlerinden arınmış ve olgunlaşmış olur. Bu süreçleri olgunlukla tamamlayamayan bir kişide ikincil narsistik süreçler devreye girerek, narsistik kişilik örüntüsünün gelişmesine yol açar.
Özellikle değişik ortamlarda sergilenen üstünlük duygusu, beğenilme gereksinimi ve empati yapamama hali narsist kişilik bozukluğu için ayrıt edici unsurlar olarak göze alınır. Narsistik kişiler kendilerini çok ‘önemli’ ve ‘özel’ hisseder.
Başarılarını ve yeteneklerini abartırlar. Ancak özel veya üstün başarılı kişilerin, kendilerini anlayabileceklerini düşünürler. Kendilerini sıklıkla her ortamda ‘haklı’ bulurlar ve başkaları tarafından kayırılmayı beklerler.
Her zaman başarılı, güçlü ve kusursuz olmayı hedefler ve çok beğenilmeyi arzu ederler. Başarılı olmak için, kişilerarası ilişkileri kendi çıkarları için kullanmaktan veya kendi amaçları için başkalarının zayıf yanlarını kullanmaktan kaçınmazlar.
Narsistik kişilik bozukluğu olan bireyler, genel olarak diğer insanların duygu ve ihtiyaçlarını anlamaz. Kendini beğenmiş tavırlar sergilerler ve genellikle başkalarını kıskanır veya başkalarının kendilerini kıskandığına inanırlar.
Hepimiz makul ve mantıklı oranda kendimizi, hatta bütün varoluşu, dünyayı ve insanları severiz. Ancak, kişi 18 yaşını doldurmuş ise ve bu sayılan özellikler kişinin toplumsal, duygusal, mesleki ve/veya akademik işlevselliğini bozuyorsa, kişinin kendi davranışları konusunda hiçbir iç görüsü yoksa, yani her zaman kendini haklı olarak görüyorsa, modern psikiyatride ve psikolojide bu durum ‘narsistik kişilik bozukluğu’ olarak adlandırılır.
Herkes kendini sever. Gereksiz yere tevazu göstermek psikolojik iyi oluş adına tavsiye edilen bir durum değildir. ncak, kişinin hal ve tavırları yıkıcı bir hale dönüşüyorsa, genel işlevselliğinde bozulmaya sebep oluyor ve daima karşısındaki insanları haksız olarak değerlendiriyorsa, bu durum artık bir ‘kişilik bozukluğudur.’
u durumda kişinin mutlaka profesyonel bir yardım alması gerekir. Profesyonel yardımda psikoterapi ve duruma göre ilaç tedavisinin kullanılması söz konusudur.
Kendimizi ve herkesi sevelim ama abartıp aşırıya kaçmayalım. Empati yeteneğimizi daima yeşertelim.
Unutmayalım ki, narsisizm makul ve mantıklı sınırlar arasındaysa yani, kişi kendi artı değerlerini fark ederek üzerine daha da eklemeye çalışıyor ve bu uğurda hiç kimseyi incitmiyor, zorlamıyor ise, o kişiyi başarıya götürür. İşte buna, 'yapıcı narsisizm' adı verilir. Ancak, genel işlevselliği bozacak boyutta ise, kişi herkese yabancılaşır ve yalnız kalır.