Bir kırığın kaynamamasına neden olan faktörler vücudun genelini ilgilendiren kişisel faktörler (sistemik) ve lokal etmenler olarak iki temel grupta incelenir diyen Prof.Dr. Parmaksızoğlu, “Sistemik olanların başlıcaları; kötü beslenme, diyabet, sigara bağımlılığı, osteoporoz ve non-steroid anti-enflamatuar ilaçlardır.
Lokal etmenler ise enfeksiyon, kırık bölgesindeki dolaşımın bozulması, prensiplere aykırı uygun olmayan tedaviler ve yaralanmanın şiddeti olarak sayılabilir" diye konuştu.
“Kırığın güncel tanımı kemik bütünlüğünün bozulduğu yumuşak doku yaralanmasıdır" diyen Prof.Dr. Parmaksızoğlu, "Bu prensipten hareketle kırığın kaynamasını sağlayacak olan faktörlerin başında kırık bölgesinin kanlanması geliyor.
Kırık olurken kemikte ve yumuşak dokudaki meydana gelen hasar kırık bölgesindeki kanlanmayı ister istemez bir miktar bozacaktır. Zaten kırık olurken bozulmuş olan kanlanmayı yapılan tedavilerle daha da bozmamak gerekir.
Bu amaçla güncel tedavi prensibi olarak kırık bölgesinden uzak, minimal invaziv cerrahi (kapalı redüksiyon) ve kırık tespit kurallarına uygun olacak şekilde biyolojik yöntemler kullanılmalı" şeklinde konuştu.
"Kemik ilk kırıldığında dokuya saygılı güncel tedavi prensiplerine uyacak şekilde tedavi etmektir” diyen Dr. Parmaksızoğlu sözlerini şöyle noktaladı:
"Sebep ne olursa olsun kaynamayan veya kaynatılamayan kemik yoktur.
Buna rağmen şayet herhangi bir kemikte kaynamama tespit edilirse öncelikle kaynamamanın nedeni doğru olarak ortaya konulmalı.
Sebep ortadan kaldırılacak şekilde güncel tedavi prensiplerine uyarak tüm kaynamayan kemikler sorunsuz bir şekilde kaynatılabilir."