Uyku apnesinin teşhisinde horlamanın önemine işaret eden Doç. Dr. Dilaver, “Horlama, uyku anında solunum yolundaki anatomik yapıların gevşemesiyle solunum yolunun daralmasından ve hava akımının hızlanmasından kaynaklanır. Horlama, uyku apnesi kadar ciddi olmasa da dikkatle izlenmesi gereken bir durumdur. Sürekli horlama problemi olan bireyler, uyku apnesi açısından risk altındadır çünkü horlama, uyku apnesinin bir ön belirtisi olabilir. Bu tip vakalarda yan kafa röntgeni, hastanın sadece horlama problemi mi yoksa uyku apnesi mi olduğunun belirlenmesinde önemli bir araçtır. Bu sayede doğru teşhis kolaylıkla konabilir ve uygun tedaviye hızlıca geçilebilir" ifadelerini kullandı.
Tedavi yollarına değinen Doç. Dr. Dilaver, “Üst ve alt çenenin konumu hava yolu genişliği ile doğrudan ilgili olduğundan obstrüktif uyku apnesinde kritik bir rol oynar. Gelişim sırasında üst ve alt çene uygun bir şekilde büyümezse, hava yolu alanı sınırlı hale gelebilir ve obstrüktif uyku apnesine yol açabilir. Obstrüktif uyku apnesi için en etkili tedavilerden biri ‘ağız açıklığında kısıtlık yani maksillomandibular ilerletme’ olarak adlandırılan çene cerrahisi işlemidir. Hastalar sadece gece değil, gün boyunca da anatomik olarak hava yolundaki iyileşme nedeniyle daha iyi nefes alabilmektedir” dedi.
Operasyon süreci hakkında bilgi veren Doç. Dr. Dilaver, “Bu ameliyatı planladığımız hastalarda öncelikli olarak bir tüm yüz tomografisi alınarak havayolu ve çenelerin konumları detaylıca analiz edilir. Planlanan çene hareketleri kullandığımız yazılımlarla simüle edilip ameliyatın bir provası yapılmaktadır. Sonrasında hastaya özel olarak ürettiğimiz ve bize ameliyatta rehberlik edecek cerrahi plakları dijital olarak üretiyoruz. Dijital tekniklerin kullanılması, işlemin hassas bir şekilde planlanmasını ve ameliyathane ortamında güvenle uygulanmasını sağlamaktadır” diyerek sözlerini noktaladı.