Kemik tümörü nedeniyle gelen hastalarda en sık rastlanan semptomların ağrı, şişlik, patolojik kırık şeklinde olduğunu ve özellikle ağrıların tümörün cinsine göre değişiklik gösterebildiğini hatırlatan Op. Dr. Yonga, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Ağrı iyi huylu tümörlerde daha iyi karakterde ve ağrı kesicilere daha hızlı yanıt veriyor. Ayrıca çok net lokalize edilemeyen bir tarzdadır. Kötü huylu tümörlerdeki ağrılar ise daha keskin ve derinden gelir. Özellikle geceleri ortaya çıkan bu ağrılar ayrıca ağrı kesicilere karşı yanıt vermeyebilir. Hastalarda gözlenen bir başka belirti de lokalize şişlikler oluyor. Bununla birlikte zaman zaman hastanın hiçbir şikayeti olmasa da örneğin ayak bileği burkulması gibi farklı bir nedenle çekilen röntgen ile rastlantısal şekilde tümör tespit edilebiliyor.”
“Dolayısıyla hastaların şikayetlerini önemsemeleri ve vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmaları çok önem taşıyor” diye konuşan Op. Dr. Yonga, tanıyla ilgili şunları anlattı: “Hastada kemik tümörünü saptadıktan sonra ilk olarak radyografiden yararlanıyoruz. Radyografi ve klinikle bazı iyi huylu tümörlerde tanı koyabiliyoruz. Fakat kötü ve agresif olan tümörlerde radyografi sonrasında ek görüntülemeler talep edebiliyoruz. MR, Bilgisayarlı Tomografi, PET-CT gibi yöntemler olabiliyor. Kötü huylu olduğu düşünülen tümörlerde ise mutlaka biyopsi alınmalı. Biyopsi alınıp, tanı kesinleştikten sonra tedaviye geçiliyor.”
Tedavi başarısını etkileyen unsurların başında erken tanı ve tedavi geldiğine dikkat çeken Op. Dr. Yonga, tedavinin tümörün tipine, lokasyonuna, büyüklüğüne göre kişiye özel planlandığını belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Kötü huylu tümörlerde tedaviye kemoterapi ile başlamak gerekebilir. İlerleyen dönemde kemoterapi yanıtına göre de cerrahi yöntemler uyguluyoruz. Tümörlerin tipine göre cerrahi yöntemler farklılık gösteriyor. Bugün kötü huylu tümörlerde ise ekstremite koruyucu cerrahi tedaviler ile hasta sağlığına tamamen kavuşabiliyor. İyi huylu tümörlerde ise, tümörün bulunduğu alanı temizleyip hastalarımızı tedavi ediyoruz.”
Günümüzde tıpta gelişen teknoloji ve yöntemler sayesinde ortopedik onkolojide olumlu yanıt almanın mümkün olduğunun altını çizin Op. Dr. Ömer Yonga, bu noktada hastaların da uyanık olması gerektiğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı. “Yumuşak doku tümörleri genellikle gözle görülebilir bir bulgu verebilirken, kemik tümörleri genellikle başlangıç aşamasında gözle görülebilir bir bulgu vermezler. Bu nedenle hastalar, kol ve bacak ağrılarının her zaman kas ve iskelet sistemi travmasına bağlı olarak çıkmayabildiğini unutmamalı. Özellikle geceleri şiddeti artan ve ağrı kesicilere yanıtsız ağrıları varsa ve bu ağrılar uzun süre devam ediyorsa kemik tümörünün habercisi olabileceğini hatırlamalı. Vakit kaybetmeden hekime başvurmalı.”