Sosyal ve duygusal becerilerden sorumlu belirli beyin alanları olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Mantıksal düşünme sol beyinle ilişkilendirilir; bu, eril beyin olarak da adlandırılır ve mantık, muhakeme, analiz, konuşma, hesaplama gibi işlevlerden sorumludur. Sağ beyin ise dişil beyindir; duygular, heyecanlar, müzik ve sanatla ilgilidir. Ön beyin ise bu iki beyin yarım küresini dengeler. Bir kişi sadece eril beynini, yani mantıksal yönünü kullanırsa matematiksel düşünmeye yatkın, mühendis zihniyetine sahip bir birey olur. Ancak yalnızca dişil beynini kullanırsa duygusal ve kararsız bir yapıya bürünür; bu durumda sürekli fikir değiştiren, maymun iştahlı dediğimiz bir profil ortaya çıkar. Bu durum, erkek ya da kadın fark etmeksizin herkes için geçerlidir. Sadece bir tarafını kullanmak, yapılan işleri yarım bırakmaya veya dengesiz bir başarıya neden olabilir. Başarılı ve dengeli bir birey olabilmek için ön beynin etkin kullanılması gerekir. Ön beyin, yüzde 60-70 oranında sonradan geliştirilebilen bir kapasiteye sahiptir. Tıpkı fizik tedavide kasların geliştirildiği gibi, beyinde de nöral ağlar güçlendirilebilir. Bu süreç, ‘duygusal kas’ metaforuyla açıklanabilir” diye konuştu.
Beyindeki duygusal yolları güçlendirdikçe duygusal zekânın da yükseldiğini anlatan Prof. Dr. Tarhan, “Duygusal zekâsı gelişmiş bir birey, belirli bir amaç için kendini harekete geçirebilir. Çoğu zaman, yüksek IQ’ya sahip ama tembel insanların üretkenlikten uzak olduğunu görürüz. Ancak duygusal zekâsı yüksek bir birey hem kendi motivasyonunu sağlar hem de IQ'sunu etkili bir şekilde kullanabilir. Böyle bireyler, amaçları doğrultusunda tutarlı bir hayat yaşar, gerekli donanımları biriktirir ve sürekli üretken olur. Hatta süper zekâya sahip olmasa bile müthiş işler başarabilir; çünkü onları hayatta dinamik ve üretken kılan, duygusal zekâlarıdır” şeklinde konuştu.