Akciğer sönmesinin oluşum süreci ile ilgili bilgi veren Özkan Demirhan,” Akciğeri çevreleyen (visseral plevra) zar ile göğüs duvarının iç kısmını kaplayan (pariyetal plevra) zarları arasında normal şartlarda hava bulunmaz.Yani normal şartlarda göğüs kafesimizde hava bulunmaz. Akciğer sönmesi dediğimiz pnömotoraksta, bu iki zarın arasına hava girer ve birikir. Her nefes alışımızda göğüs kafesimizin içine hava sızar. Eğer hava sızıntısı büyük ise kalp ve karşı akciğeri de baskı altına alabilir.
Pnömotoraks spontan ve spontan olmayan şeklinde ikiye ayrılır. Bül ve bleb denilen olayla da akciğerin üzerinde küçük ve büyük hava kesecikleri oluşur ve bunlar spontan pnömotoraksın en sık nedenidir. Bu hava keseciklerinin patlaması ile akciğerin içinden göğüs kafesi içine hava sızar ve akciğer balon gibi söner. Ayrıca bu durum kalıtsal akciğer hastalıklarından kaynaklanabileceği gibi dışarıdan göğüs kafesine gelen darbelere bağlı da gelişebilir.” şeklinde konuştu.
Nadir de olsa büllöz akciğer dokusuna kanser eşlik edebilir.Akciğer sönmesinin görülme sıklığı ile ilgili ayrıntılara değinen Doç. Dr. Özkan Demirhan,” Primer spontan pnömotoraks; sigara içen, uzun boylu, zayıf ve hafif kambur, genç yetişkin erkeklerde daha sık görülen bir rahatsızlıktır. Ayrıca pilot ve dalgıç gibi meslek gruplarını da risk altında. Araştırmalar 100 binde 5-10 kişide görüldüğünü söylüyor.
Erkeklerde kadınlardan 6 kat daha sık görülür. Ülkemizde yılda 13 bin civarında akciğer sönmesi vakası saptanmaktadır. Bunların 10 bine yakını yatırılarak tedavi edilmektedir.Hastaların yüzde 40’a yakını 15-45 yaş grubunda ve 3’te biri erkektir. Nadir de olsa büllöz doku kansere dönüşebilme ihtimali var. Akciğerdeki hasarın çok büyük olmasına bağlı hava kaçağının fazla olduğu durumlarda ölümcül sonuçlar doğurabiliyor.” dedi.