İlerleyen yaş, kilo alıp verme, dış faktörler ve yer çekiminin etkisiyle yüz bölgemizde sarkmalar, buruşmalar ve kırışıklar gözlemleyebiliriz. Ben de yakın zamanda verdiğim kilolardan kurtulduğum için ne kadar mutlu olsam da, yüzümde yarattığı değişikliklerden çok da memnun değildim.
Yüzümdeki yağ kaybı ve yetersiz beslenmeden kaynaklı kolajen eksikliği 24 yaşımda beni nazolabial çizgilere (burnumuzdan dudaklarımıza doğru inen çizgiler) maruz bıraktı:) En başta fark etmesem de, bu çizgilerin günlük hayatımda beni ne kadar yorgun ve 'olgun' gösterdiği görünce; gerçekten rahatsız olmaya ve bir çözüm aramaya başladım.
Hem işim dolayısı ile hem de artık sosyal medyanın hayatımıza kattığı bilgiler ile en iyi çözümün bu bölgeye uygulanabilecek hyalüronik dolgular olacağını düşündüm.
Yolum bu noktada sevgili doktorum Evrim Uçkunkaya ile kesişti. Kendisine danıştığımda ''Hocam, gerçekten kötü hissediyorum ve nazolabial çizgilerimden rahatsızım. Sizce bu bölgelere dolgu uygulamak, bir çözüm olur mu?'' diye sormuştum. Kendisi bana bunun bir çözüm olabileceğini, ancak uzun vadede daha kesin ve süregelen sonuçlar alabilmemiz için farklı bir prosedür izleyebileceğimizden bahsetti. Nazolabial dolgu yaptırdığımda, o bölgedeki görüntüyü hafifletmiş olsak dahi; yüzümdeki diğer bölgelerin de hacim ve boyutlarından rahatsızlık duyabileceğimi belirtti. Üstelik zaten kilo vermiştim; ve hiçbir dolgu yüzümdeki yağ dokusunu geri getiremeyecekti:) Bu yüzden hem doğala dönmek hem de daha sağlıklı ve dinç gözükmek adına Endolift uygulamasını önerdi. Benim için en önemli nokta bu yönlendirme oldu. Çünkü doğru yönlendirme ve ihtiyaca göre ilerlemek bence güzellik ve estetik konusundaki en önemli nokta.
Endolift uygulamasından kısaca bahsetmek gerekirse; bahsettiğim gibi yüz, çene, boyun bölgelerindeki sarkmalar ve gözlerin altındaki torbalar için uygulanabilen acısız bir yöntem. Cildin kesilmeden, iplerle gerilmeden (Evet, Fransız askı uygulamasını bile düşünmüştüm) eski dinç haline kavuştuğu bir uygulama. Yaşım gereği geleneksel cerrahi uygulamalara yönelmediğim için benim ihtiyacımı karşılayan, kolay ve hızlı bir işlem oldu. İşlemin amacı cilt altındaki ısıyı arttırarak, yeni damar oluşumu teşvik ederek cildi sıkılaştırmak.
İşlem 45 dakikada hiçbir ağrı ve sızı olmadan tamamlandı. Ben sonuçları gözlemlemek için birkaç gün bekleyebileceğimi düşünüyordum ancak işlem sonrası kabusum haline gelen nazolabial çizgilerim tamamen kaybolmuştu. Üstelik, ''kontür'' bölgeleri olarak bildiğimiz yüz hatlarımda da belirgin ancak doğal dokunuşlar farkettim. Ne kadar kilo versem de gitmeyen gıdı bölgeme de böylece bir çözüm bulmuş olduk:) İşlem sonrası rutin hayatıma anında devam ettim.
Evrim Hanım'ın bana önerdiği en önemli noktalardan biri de kolajen oldu. Cildimizi sıkı, diri ve bir arada tutan kolajen; maalesef yaşımız ile ters orantılıymış. Deri altında bulunan bağ dokusunun ana elemanı olan kolajeni kaybettiğimizde, cildimiz sarkıyor ve kırışıyor. Kendisi bana suya katılarak içilebilen kolajen takviyelerini önerdi. Ben de tabii ki hemen başladım. Kolajenin vücudumuzda sentezlenmesi için C vitamini ve eser elementlere de ihtiyaç duyduğunu lütfen unutmayalım:)
Eğer kolajeni doğal yollardan almak istiyorsanız; kolajenin en çok bulunduğu gıdalardan biri olan kemik suyunu tüketmeyi tercih edebilirsiniz. Kırmızı et ve tavuğun haşlandığı su da doğal kolajen alımı için verimli bir kaynak. Vücudumuzun ihtiyaç duyduğu kolajen miktarını karşılamak için haftada en az 3 kez et tüketmemiz gerektiğini unutmayın.
Et ve türevlerini tüketmek istemeyen kişiler ise kereviz, yeşil zeytin, sarımsak, salatalık ve muz gibi gıdalardan yararlanabilir.
Bahsettiğim uygulamanın sonuçları, her kişinin anatomisine, fizyonomisine ve yaşam kalitesine göre değişiklik gösterebilir. Bu neden ile bu uygulamadan önce konunun uzmanı bir doktorla görüşmeniz çok önemli.
Kilo vermekte ve güzelleşmek için uygulama seçmekte asla acele etmiyor ancak kolajen alımına bir an önce başlıyoruz!
Sevgilerimle,
Eda Özdemir
Instagram: @edaozdemir