Editörün SeçtikleriDumanaltı TARTIŞMA

Dumanaltı TARTIŞMA

26.04.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Dumanaltı TARTIŞMA

Dumanaltı TARTIŞMA


Feminist gazeteci Filiz Koçali, erkek kültürünün üretildiği kahvehaneler için kadınların da böyle yerleri olmalı derken, gazeteci-yazar Çetin Altan, psikiyatrist Özcan Köknel ve sosyolog Faruk Birtek bu mekanları eleştiriyor


Kahvehaneler... Her daim sigara dumanıyla kaplı, okey taşlarının sesiyle yankılanan, değişen Türkiye’nin değişmeyen mekanları. Türkiye’de 450 bin kahvehane var ve çoğunluğu erkek müşterilere hizmet veriyor. Erkek kültürünün üretildiği bu mekanlara duyulan tepki nedeniyle zaman zaman kadın kahveleri açılsa da bunlar hiçbir dönem yaygınlaşamamış.

Kahvehane zenginiyiz

İstanbul Umum Kıraathaneci Kahveci ve İçkisiz Gazinolar Esnaf Odası Başkanı Ahmet Turan Doğan, İstanbul’da, çay bahçeleri ve çay ocakları dahil 28 bin 500 kahvehanenin varlığından söz ediyor. Türkiye genelinde 400-450 bin kahvehanenin bulunduğunu anlatan Doğan, “Bu rakam bir zamanlar 600 bin civarındaydı. Kriz sonrası gelirlerin azalması, masrafların artmasıyla çok sayıda kahvehane kapandı" diye konuşuyor.
Toplumumuzda beş yüz yıldır varlığını sürdüren kahvehaneler, kimilerince “zararı yararının kat be kat üzerinde" yerler olarak değerlendiriliyor.
Kahvehaneleri bir dayanışma mekanı olarak olumlayan feminist gazeteci-yazar Filiz Koçali, kadınların böylesi mekanlardan mahrum olmasını ‘adaletsizlik’ olarak nitelendiriyor. Yazar Çetin Altan ise kahvehaneleri “Kent boyutunda kadın dengesi olmayan bir kurum" diye eleştirirken, tartışmaya “Kadın kahvehaneleri siparişle yaratılmaz. Bunu ancak toplum kendisi ortaya koyar" diyerek farklı bir boyut getiriyor.

Yüzde 80 olumsuz

Filiz Koçali’nin değerlendirmesine karşı Çetin Altan’ı destekleyen başka erkekler de var. Yazar Çetin Altan’ın ‘kadın boyutsuz oturma alanları’ olarak tanımladığı kahvehaneler konusunda psikiyatrist Özcan Köknel “Yüzde 10 - 20 oranında paylaşma gibi olumlu bir yanı varsa da yüzde 80 oranında olumsuz", sosyolog Faruk Birtek ise “Eskiden içinde barındırdığı çeşitlilik açısından daha zengindi. Bugün artık alt sınıfın barınağı durumuna geldi" diyor.

Filiz Koçali: Büyük adaletsizlik

Kahvehaneler bilindiği gibi erkek mekanları. Hatta çevreleri bile kadınların rahatlıkla dolaşabildikleri yerler değil. Mini etekle, dar pantolonla önünden geçemezsiniz. Geçmek zorunda kaldığınızda içeri bakamazsınız, başınız önünüzde hızlı hızlı yürürsünüz. Her erkek mekan gibi kahvehaneler de erkek kültürünün yeniden üretildiği bir yer. Rahatça küfür edilen, erkek muhabbeti yapılan... Ve ne adaletsizlik ki, kadınlara ait böyle mekanlar yok.
Ama öte yandan, kahvehaneler erkekler açısından baktığımızda, bu kadar asosyal yaşanan bir hayatta önemli bir sosyalleşme mekanı. Türk filmlerinde izlediğimiz gibi dayanışmanın örüldüğü, borç paraların alınıp verildiği, dertleşilen mekanlar. Kadınlar açısından olumlu tek yanı da şu; eğer eşiniz, sevgiliniz kahvehanedeyse içiniz rahat etsin. Erkek arkadaşlarıyla elli bir ya da okey oynaması, nerede olduğunu bilemediğiniz, denetleyemediğiniz bir hayattan kat be kat iyidir.

Eski gelenek

İstanbul’da ilk kahvehanenin 1550-1554 arasında Tahtakale’de açıldığı öne sürülüyor. Kahve içmek 16. yüzyıldan itibaren çeşitli dönemlerde farklı gerekçelerle yasaklanmış ve İstanbul halkı bu yüzden çeşitli baskılarla karşılaşmış. Ama Kanuni döneminin sonlarından itibaren bu mekanlar yeniden toplumsal yaşamın bir parçası olmuş. 16. yüzyılın sonlarına kadar İstanbul ölçeğindeki yaşama alanı, üç geleneksel mekanla sınırlı bir kültür ortamından ibaret: Konutlar, cami ve tekkeler ile çarşılar. Kahvehanelerin açılmasıyla bu sınırlı hayat ortamının dışına çıkılmış; din, ticaret ve folklorun kaynaştığı bu yeni mekanlarda ilk defa İstanbul’un şehir ölçeğindeki yaşam üslubu üretilmeye başlanmış.
Mahalle kahvehaneleri İstanbul’un en yaygın kültür mekanları olmalarının yanı sıra bu merkezlerin tarihsel protipini temsil etmeleri bakımından da önemli. Başlangıçta aynı toplumsal kökenden gelen devlet görevlilerinin, mahalle sakinlerinin saygı duydukları yaşlıların devam ettikleri bu kahvehaneler zamanla mahalle dokusunun bünyesine farklı kültür guruplarını almasıyla değişik yaş ve statüye sahip insanların toplandıkları mekanlar haline dönüşmüşler.

Kahvehanenin tanımı

İstanbul Ansiklopedisi’nde kahvehane şöyle tanımlanıyor... “16.yüzyıldan itibaren İstanbul’un değişik halk kesimlerinin kendi aralarındaki toplumsal iletişimi sağlama, eğlenme gibi din dışı ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde birbirinden farklı kültürel gelenekleri üretip yaygınlaştıran ticari amaçlı mekanlar."

Çetin Altan:

Kadın kahvesi siparişle olmaz
Kent boyutunda kadın dengesi olmayan bir durum. Kadın kahvehaneleri de siparişle yaratılamaz. Türkiye’nin bu son derece ciddi olgusuyla kimse yüz yüze gelmek istemiyor. Çağdaşlaşma deniyor ama sadece erkeklerin gittiği 450 bin kahvehaneyi kimse görmüyor. Diğer açıdan 450 bin kahvehane Türkiye’nin projeksiyonudur. Hangi sendika böyle örgütlü? Toplum bir anlamda kahvehanelerle kontrol altında tutuluyor. ABD’nin bu olguyu ıskalamış olması düşünülemez. Gidenlerin tek ortak paydası askerliğini yapmış olmaları. Buralarda ‘Önce vatan’ edebiyatı yapılır. Eskiden CHP’li DP’li diye ayrılırdı. Şimdi belki öyle bir ayrım kalmadı, ama partilerin ilçe teşkilatları bu kahvehaneleri bir şekilde kontrol ediyor. Kimin çocuğu hasta, kimin eşi doğum yapacak, kime para lazım; bunlara en kısa yoldan kahvehaneler eliyle ulaşırsınız. Kahvehaneleri kontrol altına aldığınızda toplumu da kontrol edebilirsiniz. Ekonomik açıdan kahvehanelere gidenler, genellikle bir mesleği olmayanlardır. Ancak herkes bir meslek sahibi olduğunda kavehanelerin durumunu değiştirebilirsiniz.

Özcan Köknel:

Ruhsal gerilim yaratıyor
Kahvehaneler, en olumsuz boş zaman geçirme yeri. Yüzde 10-20 olumlu bir yanı varsa da yüzde 80 olumsuz. Belki bir parça, o mekanda insan insana, yüz yüze ilişkiden kaynaklanan bir rahatlık var. Yani insanlar sorunlarını, dertlerini, benzer sorunlar yaşayanlara o mekanda zorlanmadan iletiyorlar. Bu küçük de olsa bir rahatlık hissi veriyor insanlara. Ancak bunun dışında genel olarak boş zamanı geçirme yeri. Oysa her boş zaman insanı bedensel ve ruhsal olarak rahatlatacak şekilde geçirilmelidir. Kahvehanelerde bu ortam yok. Çeşitli oyunlar oynanıyor buralarda. Bu oyunlar da doğal olarak geriyor insanları. Dolayısıyla bu durum insanın ruhsal ve bedensel enerjisinin boşu boşuna akıp gitmesine yol açıyor.

Faruk Birtek:

Alt sınıf barınağı
Eskİden içinde barındırdığı çeşitlilik açısından daha zengindi. Şimdi daha monolitik bir yapısı var kahvehanelerin. Bugün artık alt sınıfın barınağı durumuna geldi. Ancak buralara gidebilmek için de belli bir gelir gerekli. Yani çalışma yaşamında kamusal alanın büyüklüğü de etkili kahvehanelerin dolmasında. Konservatif bir ortam, yarı işsiz, yarı çalışan durumundaki insanların yoğunlaştığı bir ortam. Bu gibi yerlerin en önemli özelliği ise, kamusal alandaki erkek kültürün yeniden ve kolayca üretildiği bir yer olması.

Vücut Kitle İndeksi Hesaplama

Sağlığınızı kontrol altında tutmak için Vücut Kitle İndeksi (VKİ) hesaplama aracını deneyin!

VKİ HESAPLA
KEŞFETYENİ
Survivor'dan elenen Pınar'ın eşinden aşk oldu paylaşım
Survivor'dan elenen Pınar'ın eşinden aşk oldu paylaşım

Cadde | 26.04.2025 - 08:44

Survivor Pınar'ın müzisyen eşi Erhan Seçkin'den aşk dolu bir paylaşım geldi.

Yazarlar