Her şey ‘kadın’ın varoluşuyla birlikte, içinde filizlenen güzellik arzusuyla başladı. Masum ve içgüdüsel bir istekti güzel olmak, çekici ve bakımlı görünmek. Ancak sonra işler değişti. Kadın güzelliğin gücünü keşfetti. Bir kuru güzellik değil miydi uğruna orduların savaştığı, dev bir krallığın yıkıldığı Truvalı Helen’in hikayesi? Ya da o kadar geçmişe gitmeyelim hadi, Pamuk Prenses’in annesi, “Ayna ayna söyle bana, benden daha güzeli var mı bu dünyada?” diyerek güzel olma isteğinin kadında ne kadar şiddetli olduğunu gözler önüne sermemiş miydi sonunu bildiğimiz o malum masalda?
Kadın var olalı beri sürdü gitti bu örneklerin binlercesi ve kadın bitmek tükenmek bilmeyen, hep daha fazlası istenilen bir serabın içinde buldu kendini. Masum arzular yerini ‘en’ olmaya bıraktı. Halbuki durum ‘en’ olabilme arzusunda kaybolmaktı. Kadının içindeki karşı konulamayan güzellik isteği bu hikayelerle beslendi, gelişti ve güzellik algısı geçmişten bugüne devamlı değişti.
Peki, neydi güzellik? Kime ‘güzel‘ denilirdi? Verilen örnekleri duyar gibiyim ancak birkaç yanlış anlamayı düzeltmeliyim. Güzel olmak demek sadece kocaman kocaman bakan gözlere, uzun kıvrık kirpiklere ya da dolgun dudaklara sahip olmak değildir. Bu örnekler sadece güzellik algımız doğrultusunda betimlenebilir. Yüzyıldan yüzyıla, yaşadığımız topraklara, oranın kültürüne ve daha birçok etkene bağlı olarak değişiklik gösterir. Güzellik bize bahşedilen bir emanettir ve unutmayalım ki, sadece gerçek güzellik bakidir.
Güzellik görecelidir
“Bir kadının güzel olduğuna dair inancından başka hiçbir şey onu güzel kılamaz” diyen Sophia Loren ne kadar da haklıymış. Her bir sözüyle hayranlığımı katlayan “Eğer dış görüntün için endişeliysen, önce kalbin ve ruhun için endişelen yoksa hiçbir kozmetik sana yardımcı olamayacaktır” diyen Chanel‘i alkışlamamak mümkün mü?
Demem o ki, güzellik kavramı insanlığın varoluşu kadar eskidir ve tarihsel süreç içinde kadınlar güzellik kavramıyla özdeşleşmiştir. Kozmetik kavramı da kadınla birlikte kanıksanmış güzelliğin tadı tuzu olarak hayatlarımızda yerini almıştır. Geçmişten bugüne değişmeyen tek olgu güzel olma arzusudur. Halbuki görecelidir güzellik, bakan gözlerle şekillenir, değerlenir ya da azalır, hiç olur, uçar gider.
Çirkin kadın yoktur
Değerli okurlar, kadının büyülü dünyasının temel taşlarını oluşturan güzellik kavramını, güzel olma arzusunu ve kozmetikle tanışmasını ele aldığım bu yazımı sonlandırmadan önce şunu söylememe izin verin. Bir kadının güzelliği gözlerinde görülür ve çirkin kadın yoktur; güzel hissetmeyen kadın vardır. Bu yüzden önce kendinizi sevin. Kendi kıymetinizi bilin. Güzelliğinizi başkalarının gözünden görmeyi beklemeyin önce siz kendinizi görün ve izleyin. Klişe olmaktan korkmayın. Hatırlayın, güzel bir kalp yüz güzelliğinin temsilidir. Sonra da çağımız sanayisinin ve gelişmiş teknolojisinin sunduğu kozmetik nimetlerden faydalanın. Güzelliğinize güzellik katın. Güzelliğiniz daim olsun...