Suadiye’de cadde de gezerken Sevgili Nursel Köse’nin imza gününe denk geldim. Zaten çok sevdiğim bir oyuncuydu, aurası beni hemen yanına çekti ve hem yeni kitabı “5.Kan” ı tebrik etmek istedim hem de güzel enerjiler vermek için elini tutmak istedim. Sağ olsun o da çok tatlı karşıladı hemen kitabımı imzalatıp Milliyet için röportaj talebinde bulundum, kendisi de beni kırmayarak kabul etti. Hemen bu süreci organize edip Suadiye’de bulunan Kirpi Cafe’de buluşup hem Milliyet için söyleyişimizi gerçekleştirdik hem de yemek yiyip hayattan sohbetler ettik. Oyunculuk kimliğini sevdiğim kadar kişiliğini de çok sevdim…
Hadi gelin bu güzel söyleyişi de neler sormuşum, Nursel Köse nasıl cevaplamış…
-Nursel Köse olmayı bize nasıl anlatırsın?
Sağlıklı kafa, sağlıklı bedende bulunur mottomdur hep benim. Kendime bakmayı kendimi sevmekle birlikte öğrendim...İşim; görsel medyada olduğundan ve çok farklı eforlar gerektirdiğinden, sağlıklı, zinde, enerjik olmak ana işim... Çok yönlü ilerledim hayatım boyunca, bir işe, bir yere takılı kalmak mizacım değil. Yüksek mimar mühendisken, kabaret ve Stand Up yapmaya, çeşitli tiyatrolarda ve sinemada oynamaya başladım.
-Şu an kariyerinde nasıl bir noktadasın?
Hayatımın büyük bölümünü, göç (yurt dışı yaşamıma göç diyorum) halinde geçirdim. Mesleğim ve misyonlarım beni çok kültürlü toplumlarda yaşamaktan öte farklılık gözetmeden kültürler arası iletişime, sanatla, mizahla, edebiyatla ve tabii sinemayla, daha muhteşem geçildiğini öğretti. Kültürler arası farklılıkları önyargıların şablonundan çıkarmayı hayat biçimim edindim... Saygı, sevgi ve toleransla bakmak , sanatın ve mizahın sonsuz yollarını önüme yığdı. Almanya’da aktör, komedyen, yazar, şair ve radyo tiyatrosu yazarı olarak çalıştım. Yönetmen, oyuncu ve komedyen olarak tiyatrolar kurarak oyun koydum ve oynadım. Son yıllarda Türkiye’de dizi ve sinema oyunculuğunda istediğim işi seçme lüksüne sahip olmayı da kariyerimde arzu ettiğim yer olarak görüyorum. Birikimlerim, tüm bu yaşam felsefemin özünün ve verimliliğinin harmanlandığı şu anki noktada.
-Nursel Köse olma yolunda ilerlerken ilk kimlerden destek gördün?
İlk ve en önemlisi ailemden gelen destektir. Mimarlığı bırakıp sanat yapmaya yöneldiğimde yadırgamadılar, karşı çıkmadılar. Yaptığım her iş insanlarda, seyircide ve okuyucularda beğeni buldu bu benim asıl motivasyon kaynağımdır. Ödüller festivaller de işin sürekliliği açısından önemli destek sayılır. Keyif aldığım, kendi mesajlarımı direk paylaşabildiğim ortamlarda bol bol, Alman disipliniyle çalışarak kendi desteğimi kendimden esirgemedim. Dışardan çok büyük destekçim filan olmadı. Her işe kendim koyuldum, rol model olabilecek bir çok faaliyeti ilk defa ben yaptım. Bizim önümüzde rol modeller yoktu Almanya’da pek..
-Hayatta herkesin bir kırmızı çizgisi vardır, Nursel Köse ‘nin kırmızı çizgisi ya da çizgileri nelerdir?
Maddi ve manevi özgür irademi kaybetmek, özel hayatımın dokunulmazlığı..
-Yaş aldıkça hayata bakışınızda değişen şeyler oldu mu?
Zaman çok göreceli.. Zaman konusunda farklı düşünmeye başladım. Herkesin hayatında geçen bir saat herkes için farklı bir akışta yaşam oluşturuyor. Kimisi aynı zaman diliminde hareketsiz yatıyor, kimisi koşuyor, kimisi uçakla dünyanın öbür ucuna uçuyor, geçen hep aynı zaman. . Ama ben zamanı hayatımda durdurdum. Sadece randevularım ve iş için saate bakıyorum. Zaman akıyor, yaş geçiyor endişelerini taşımıyorum. Zamanı durdurdum. Tarihlerle, rakamlarla ilişkimi kestim. Şuan yaşayan bir evredeyim. Dinç, dinamik, enerjik, fit, sağlıklı hissediyorum kendimi. Oyunculuk yapmak için bedenimin ve ruhumun beraber çalışması gerekiyor. Bu yüzden kendi kendimin projesiyim. Bu bilinçle hareket ediyorum. Yaşlanmak da göreceli benim için. Zamanı-yaşı doğal hissetme konusunda: Albert Einstein‘nın İzafiyet teorisi-Genel Görelilik Kuramına bakmak iyi geliyor..
-En karakteristik özelliğiniz nedir?
Sadakat ve mutlak adalet duygum..
-Kendinizde en çok neyi eleştirirsiniz?
Aceleci ve sabırsız yanlarımı dizginleyemezsem rahatsız oluyorum. Alman dakikliğim ve açık sözlülüğüm bazen Türkiye’de kafa karıştırıyor. Zihin hızıma bedenimin yetişmesi dengesini çok önemsiyorum ve bu dengenin bozulmasına dış etkenlerin sebep olmasına izin verdiğim durumlarda kendime kızarım.
-İnsanlar sizce neden sizi bu kadar sevdi?
Oyunculuk insanı kişisel yaşam düzeyinden evrensel yaşam düzeyine taşıyabilir. Farklı algıladığımız; anlaşılamaz ve kötülüğüne ulaşılamaz olan bir figürü anlaşılabilir ve hissedilebilir yapmak oyunculuk işimiz ki bunu her işimde severek yaşıyor ve yansıtmaya çalışıyor, seyirciye ulaşmasını çok önemsiyorum..
Sektörde bir şeyi değiştirecek olsan, bu ne olurdu?
Sendikal haklarımızın sözleşmelere yansımasını, oyuncu telif haklarının korunmasını, çalışma ve iş saatlerinin insani boyutlara çekilmesini, kadın erkek ayırmadan bütçelerin eşitlenmesini.
Her İki Format Birbirinden Besleniyor Aslında
-Çok başarılı oyuncusun ama bir yandan da çok iyi bir yazarsın , ikisini yürütmek zor olmuyor mu ve yazarlığa nasıl başladın ?
Yazmak yıllardır hayatımın merkezindeydi Almanya’da Türkçe ve Almanca olarak yayınlanan “Sevdaya İnat” isimli şiir kitabım ilk göz ağrımdır. On beş yıl boyunca sahnelediğim bütün kabare ve tiyatro metinlerini yazdım. Dört tane radyo tiyatrosu yazdım ve yine Alman radyolarda dinleyicilerle buluştu. Oyuncu biyografisi tadındaki mizah kitabım “Soytarı Özgürlüğü” Türkiye’de 2016 yılında Destek Yayından çıktı. İstanbul’da “Gazino Dev Kadro” adlı müzikli Kabare oyunun yazdım ve oynadım. Şimdi de bir ilk; roman “5.Kan”
ikisini yürütmek zor olmuyor mu diyorsun..
Her iki format birbirinden besleniyor aslında. Çok senaryo okumuş olmak, başka açılardan, farklı pencerelerden bakarak hikayeler anlatmayı öğretiyor. Bir sahneyi optimal yazmayı, akışı, tempoyu, tasvirlemeyi de öğretiyor. Mimar olmam da yazılarımı besleyen bir disiplin oldu örneğin.
-Son kitabınız hakkında neler söylemek istersiniz , okurlarınızdan nasıl tepkiler geldi?
Türk edebiyatında Polisiye geri planda kalmış bir tür iken, bir kadın yazarın bu alanda boy göstermesini ilginç bulanlar da var. “Macera gerilim polisiye dozu her sayfada yükselen kurgusuyla okuyucuları sürükleyici bir hikayenin içine çekiyor, çok yönlü bilgi dolu ve merak uyandırıyor,” yorumları alıyorum. Okurlarımdan bir hanımefendi; “James Bond filmi izler gibi okudum kitabınızı” dedi. Sinema filmi gibi mi?… dedim ki neden olmasın.😉 Şaka bir yana, Bu yorum; benim romanımda kullandığım sinematografik dili çok ideal anlatıyor. Buna benzer çok değerli yorumlar geldi; “Bir solukta okunan ve elden bırakılmayan bir kitap. Sürükleyici, farklı, çeşitli bilgi ve gizem dolu, merak uyandırıyor..”
Bence 5.Kan ilk okurlarından sınıfı geçti. Ne dersin? Senin yorumunu duymak istiyorum tabi ki Cemal Bey..
-Son olarak bizi nasıl projeler bekliyor var mı görüşmeleriniz?
Dizi görüşmeleri aktif bir şekilde devam ediyor ve senaryolar okuyorum.. Bu arada Otto Yapım “Üçüncü Gün” isimli romantik komedi filmde Mustafa Kotan yönetiminde oynadım.
Sonbaharda dizi çekmeyi düşünüyorum…. Değerlendirme aşamasındayım. Ve bir sürprizi daha, okuyucudan güzel tepkiler alan 5. Kan’ın ikinci kitabını yazmaya başlayacağım. Üçlü seri olsun istiyorum.
Gelelim 5’te 5 Sorulara !
Netflix mi , Disney Plus mı?
İkisi de, hatta daha fazla dijital portal
Marmaris mi , Alaçatı mı?
Dalyan
Avlu mu , Paramparça mı?
Paramparça
Sezen Aksu mu , Ajda Pekkan mı?
Sezen Aksu ama idolüm Ajda Pekkan
Parfüm mü , Çanta mı?
Parfüm
R.Hakan Kırkoğlu
Boğa’da dolunay gerçekleşiyor
16 Kasım 2024
Astrolog Seçkin İlbuğa
16 Kasım Boğa Dolunayı: Yaşam varmak değil, her adımın farkında olmaktır
15 Kasım 2024
Dt. Pertev Kökdemir
Diş beyazlatmanın uzun süre etkisini göstermesi için 5 kural
13 Kasım 2024
Astrolog Aslıhan Doktoroğlu
11 Kasım haftası burç yorumları - Haftalık burç yorumları
11 Kasım 2024
R.Hakan Kırkoğlu
Mücadele gezegeni Mars Aslan’da
8 Kasım 2024