Tartışmasız erkeklerin en fazla zaman geçirdiği yer iş yerleri. Hayatlarının çok büyük bir kısmını iş arkadaşlarıyla ofis, toplantılar, seyahatler, iş yemekleri ve diğer organizasyonlarda geçiren erkeklerin işe giderken ne giydikleri kuşkusuz çok önemli. Çağımızın en büyük değişimlerinden biri, büyük kısmını kaybettiğimiz ve yerine yeni nesil bakış açısı ile bir şeyler koymaya çalıştığımız giyim alışkanlıkları. Evet eskiden belki çok sıkıcı, fazla kuralcı, çok dar kalıplara oturtulan giyim kuralları, rahatlık, yeni nesil giyim anlayışına uygunluk, modernlik gibi başlıklar altında fazlası ile değişim gösterdi. Bunun çok güzel örneklerini görüyor olmamıza rağmen, birçok alanda da talihsiz örnekleri ile karşı karşıyayız.
Erkeklere yönelik bu yazı dizisine iş kıyafetleri ile başlamadan önce önemli birkaç noktayı öğrenmemizde fayda var.
Derinlemesine aldığım kostüm tarihi derslerinin ilkinde, ilk soru ‘Giyim neden ve nasıl başladı?’ sorusu ile karşılaştığımızda ben ve diğer arkadaşlarım birbirimize benzer yanıtlar vermiştik.
-Ay neden olacak canım, tabii ki hava koşullarından dolayı örtünme ihtiyacı.
-Evet evet kesin bu yüzden.
-İnsanın mahremiyet hissi ile önce belli bölgelerini kapatması, sonrasında diğer etkenler bence.
-Ya insan Dünya şartlarına uygun olarak doğmuyor ki, savunmasız geliyoruz ve yaşam şartlarımızı kolaylaştırmak ve dış etkenlere hazırlıklı olmak için.
Aslında farklı kelimelerle aynı cevapları vermiş ve hepimiz yanılmıştık.
Giyim insanlık tarihine STATÜ için girmiştir.
İnsan yaşadığı şartlara kuşkusuz en iyi ayak uyduran varlık. Bakınız en sıcak ekvator bölgesinde yaşayan o kadar insanın aksine aynı anda kutuplarda yaşayan çok fazla insan var. En eski insanlar giyinmiyorlardı bile. Sade ve basit bir hayat sürüyorlardı.İklim şartları hayatta kalmalarına engel değildi. Ama içlerinde hepsinden farklı, ‘lider’ olanı diğerlerinden nasıl ayıracaklardı? Evet kostüm tarihini başlatan aksesuarlar yapacaklardı. Bazı kabilelerde başlarına taktıkları bir tüy, bir başka toplulukta boyunlarına astıkları bir kolye, ya da diğer bir kesimde önemli sayılan bir bilezik onların kim olduklarını gösterecekti. Ve işte insanlıkta kostüm yani giyinme ile ilgili ilk adım bunlarla atıldı. Bu statü gösterme ihtiyacı, lider olan kadar ona yakında olanlara da, ‘heeeey bi dakika! Ben kimim sen biliyor musun? Bizim liderin en yakınındaki adamım. O’nun olmadığı yerde kimi dikkate alacaksınız? Tabii ki beni! Evet onun taktığı kadar uzun bir tüy takamam ama ben de bir tüy bulup takarım kardeşim, herkes kimin kim olduğunu bilsin’ mantığıyla hızla genişlemeye başladı.
Yakın tarihteki ve günümüzdeki örneklere bakalım: askerler, devlet çalışanları, din adamları, doktorlar, öğrenciler ve sayabileceğimiz daha onlarca farklı kitle, diğerlerinden ayrılmak ve ne yaptıklarını göstermek için yüz yıllardır üniforma giyiyorlar. Hatta sarayda padişahların ve diğer toplumlarda kralların en değerli, en bulunmayan kumaştan ve en değişik rengi giymeleri onların statülerinin göstergesiydi. Endüstri olmadan ve her işlemin elle yapıldığı o zamanda kumaşları doğadan elde ettikleri bitki kökleri ile boyadıklarını biliyoruz. Yani en pahalı kumaşın kullanılması kadar, bu kumaşın en zor elde edilen renkte olması da kıyafeti giyecek olan kişinin ne derece soylu yada önemli olduğunun göstergesiydi. Peki en zor bulunan renklerden biri neydi? Cevap veriyorum, mavi. Çünkü mavi doğada en az bulunan renk pigmentlerindendir. Royal Blue/Kraliyet Mavisi ismini bu nedenle almıştır. Krallar, padişahlar, sultanlar maviyi bu sebeple giyerlerdi.
Bu ve bunun gibi sayabileceğimiz birçok örnek bizlere statü sonucu oluşan giyimin önemini gösteriyor.Yani cinsiyet ayırımı olmaksızın, giyim hayatımıza kim olduğumuzu göstermek için girdi.
E o zaman, kim olduğumuzu gösterelim!