28.02.2021 - 11:11 | Son Güncellenme:
Çocuk ve ergenlerde görülen ve bazen 17 yaşına kadar hiç fark edilemeyen Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) hakkında açıklamalarda bulunan Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Neslim Güvendeğer Doksat, hastalığın kalıtımsal olduğunu söyledi. Doksat, "Bazı çocuklarda önde gelen belirtiler aşırı hareketlilik ve dürtüsellik, fevrilik ve düşünmeden davranmadır. Bunların yanına ek olarak dikkat bozukluğu da eşlik ediyor. Bazı çocuklarda ise dikkat eksikliği belirtileri sadece ön planda oluyor ve hiperaktivite belirgin bir şekilde ortaya çıkmıyor. Bunlar genellikle uslu, kendi halinde oturan çocuklar oluyor. Çok yaramaz çocuklar hemen göze batarken, bu çocuklar sakin mizaçlı, kendi halinde, uyumlu ama tembel oluyor. Tembellik biraz daha tolere edilebiliyor. Bu yüzden yıllar boyu göz ardı edilebiliyor ve teşhis almakta gecikebiliyoruz. Kafeinli gıdalar, gazlı içecekler, yoğun karbonhidratlı gıdalar hiperaktiviteyi artırır. Bu gıdalar daha dozunda ve kontrollü verilmelidir" diye konuştu.
DEHB'nin sebebi tamamen biyolojik
DEHB'nin sebebinin biyolojik olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Neslim Güvendeğer Doksat, Bazı aileler; biz kötü davrandık, çatışmalı evlilik vardı, ilgilenemedik diyebiliyor. Bunlar değil. Bu tamamiyle alnımızın arkasındaki beyin lobunda planlamadan, dikkatten, hareketlilik frenlenmesinden, yargılamadan, organizasyondan ve sıralamadan sorumlu. Bu bölgelerde kalıtımsal olarak dopamin dediğimiz ara kimyasal maddelerin işlevinde bir problem oluyor dedi.
17 yaşına kadar fark edilemeyebiliyor
Hiperaktif olan ve dürtüsellik olan çocuklar hemen fark edildiğine dikkat çeken Doksat, Bu çocuklar sınıfta çok hareketli, durmadan laf kesiyor, arkadaşlarını kızdırıyor ve hemen fark ediliyorlar. Sakin olan ve tembel olarak değerlendirilen çocuk neredeyse 12nci sınıf kademelerinde fark edilebiliyor. Sınav sistemiyle yüz yüze kaldığında belirgin dikkate karşı kayıplar yaşadıklarında fark ediliyor. Bu da çok geç oluyor ifadelerini kullandı.
Depresyona kadar götürüyor; hayat kalitesini olumsuz etkiliyor
Doç. Dr. Doksat, bu çocukların yüksek zekaları, iyi akademik potansiyelleri olduğu halde akademik olarak çok geri kaldıklarına vurgu yaparak, Başarısız olmak, özgüvenlerini örseliyor ve yetersizlik duygusu hissediyorlar. Çevreleri tarafından sevilmeyen, istenmeyen, oyun bölen çocuklar oluyorlar ve dışlanıyorlar. Bu duygu da yıllar içerisinde bir yetersizlik ve özgüven eksikliğine itiyor. Depresyona itebiliyor. Belki öldürmüyor ama hayat kalitesini son derece olumsuz etkiliyor. İlköğretim çağında tanı konması ve tedavilerine başlanması son derece önemli diye konuştu.
Uzaktan eğitim ipucu verebilir; acil destek alınmalı
Uzaktan eğitim sürecinin hastalığın teşhisinde yardımcı olduğunu söyleyen Doç. Dr. Doksat, sözlerini şöyle sürdürdü:
Uzaktan eğitim, ekran başında olduğu için her çocuk gibi bizim çocuk da sıkılıyor diyerek bir ötelenme olabilir. Ancak pandeminin bu konuda bir avantajı var. Aileler öğretmenlerle konuştuklarında, diğer çocukların velileriyle konuştuklarında Benim çocuğum 1-2 saat konsantre oluyor da sonra yavaş yavaş sıkılıyor ama Benim çocuğum 10 dakika bile hiç konsantre olamıyor ayrımı yapılmalı. Bu ciddi bir alarm. Bunu görüyorsak DEHB sinyal veriyor olabilir ve hızla yardım arayışına geçebilirler. Şuan ki uzaktan eğitimden alınabilecek maksimum faydayı çocuklar almak durumunda. Ekran başı eğitime çocuktur sıkılırın ötesinde hiç konsantre olamıyorsa mutlaka bir profesyonelden yardım almamalılar.
Her yaramaz çocuk hiperaktif değil!
Her yaramaz çocuğun hiperaktif olmadığını hatırlatan Doksat, Çok hareketli olan her çocukta dürtüsellik ve dikkat sorunu var mı diye gözlemlemek ve ilkokul öğretmeniyle mutlaka fikir alışverişinde bulunmak gerekiyor. Bazen standart afacan, tatlı, yaramaz çocuk hiperaktif diye adlandırılırken; bazen de tam tersi olabiliyor. Bunun tek yolu öğretmenlerle birebir görüşmede çocuğun akranların neresinde olduğunu sormaktır dedi.
Erkeklerde daha fazla görülüyor
DEHB'nin erkek çocuklarında daha fazla görüldüğünü ifade eden Doç. Dr. Doksat, Normalde ilköğretim çağındaki 100 çocuktan 3'ünde görülüyor ama erkeklerde 2-3 kat daha fazla ifadelerini kullandı.
Kırmızı reçeteli ilaçlar, çocukları madde bağımlısı yapmıyor
Hastalığın tedavisinde kırmızı reçeteli ilaçlar kullandıklarını söyleyen Doksat, "Birinci etapta kırmızı reçete kapsamında olan merkezi sinir sistemi uyarıcılarını kullanıyoruz. Aileler kırmızı reçete kullanıyoruz, bu çocukta bağımlılık mı yapacak? diye ürkmesin. Bu ilaçlar hiçbir çocukta bağımlılık yaratmaz. Doktor tavsiyesiyle kullanıldığında artısı var. İhtiyaç halinde veriyoruz ve dozlar bağımlılık yapmıyor. Uyku kaçırdığı için belirli saatlerde veriyoruz. Bu ilaçlar birçok tıbbi kontrolden sonra veriliyor. Çocuklarda büyüme ve gelişme geriliği, madde bağımlılığı yapmıyor. Bu ilaçlar hayat boyu değil, ihtiyaca göre kullanılıyor" diye konuştu.