Gonca Kocabaş/ Milliyet.com.tr - Arıcılık dışarıdan çok keyifli görünse de aslında oldukça zor ve meşakkatli bir iş. Türkiye'de de de arı yetiştiriciliği oldukça yaygın yapılıyor. Nayime Gümüşbaş ve eşi de onlardan biri. Doğayı ve doğada zaman geçirmeyi seven aile, bir gün doğada yürüyüş yaparken ağaç gövdesine arıların girip çıktığını gördü ve ağaca yaklaştığında ağacın çürük olduğunu fark etti. Nayime Gümüşbaş’ın eşi, eliyle ağacı ayırmaya çalıştığında ağaç bir anda kırıldı ve arılar ağacın gövdesinden simsiyah bir bulut gibi fırlayarak kendisine saldırmaya başladılar, bulunduğu bölge engebeli olduğu için koşamadı. Tahminen 500 civarında arı tarafından sokuldu.
'SENİN ÖLMEN GEREKİRDİ'
"Artık acıyı hissedemiyordum, bütün bedenimi tokatlayarak arıların da işini bitirdim fakat sopa yemiş gibiydim" diyen arıcı, “Küçük bir dere vardı. Soğuk suyun içine yattım, sonrasında da evin yolunu tuttum fakat evden çok uzaktaydım. Eve geldiğinde eşim beni tanıyamamıştı. Direkt hastaneye gittik, doktor beni görünce ne olduğu sorduğunda anlattım. 'Senin ölmen gerekirdi. Bu saate kadar ölmediysen daha da bir şey olmaz sana' dedi. Bir yandan da alerjik reaksiyon için tedavi uyguladı, o günden sonraki 3 gece rüyalarımda arıları avuç avuç sevdiğimi görmeye başladım. 4'üncü gün sabah gidip 1 kovan arı alarak arıcılığa başladım” şeklinde konuştu.
Arıcılığın çok kârlı bir iş olmadığını da dile getiren aile, “Maliyetler her geçen gün artıyor. Bizim şu an dağdaki arılarımızın ve kovanlarımızın maddi değeri 500 bin lira civarında. Ciddi bir rakam ve bakmayı bilmezseniz sezon sonunda iflas edersiniz. Arılarınız da ölür. Arıcılık çok karlı bir iş değil, riskleri de var. Biz şu an hobi olarak yapıyoruz ama kazandırsaydı eşim de, ben de kendi işlerimizi bırakıp sadece arıcılık yapardık" diyerek arıcılığın zor tarafları şu sözlerle anlattı:
“Bildiğiniz gibi arılar baharın gelişiyle çalışmaya başlarlar ve sonbaharda uçuşu keserler. İnsanlar yazın oturacak serin bir gölge ararken, biz o sıcakta üzerimize tulum giyerek arılarla çalışmak zorundayız. Kısacası tüm yazımız dağlarda onlarla geçmekte. İnsan yaşamayı özlüyor."
'BAZI GÜNLER BİZİ 200 CİVARI ARI SOKUYOR'
Arıların ellerinde ve yüzünde gezdiği videoları sosyal medya hesabından paylaşan Gümüşbaş ailesi, bunu nasıl yaptıklarını, “Bu, arılarda oğul dediğimiz davranıştır. Yeni doğan ana arı kovan içerisinde hakimiyet çığlığı atmaya başlar. Annesi kızına yuvayı bırakarak arılardan bir kısmını alıp kovandan dışarıya çıkar, ilk 3-4 saat yanlarına sakin bir şekilde yaklaşırsanız karınları toksa sizi sokmazlar. Kısacası sokulmamak için bir önlemimiz yok. Sokmak isteselerdi bizi öldürebilirlerdi fakat zarar vermeyeceklerini daha önceden tecrübe etiğimiz için bu videoyu çektik. Bilgi güçtür, unutmayalım” ifadelerini kullandı.
"Soktuğu yer önemli olmakla birlikte normalde alerjisi olmayanlar hariç arı sokması çok büyük sorun teşkil etmez" diyen karı-koca, “Arı soktuğunda bölgesel olarak şişlik var ise sıkıntı yok demektir, bu vücudun verdiği normal bir tepkidir. Fakat yutkunmada ve nefes almakta zorluk yaşarsanız hemen sağlık kuruluşuna gitmeniz gerekir. İlk 20 dakika çok önemlidir. Alerjiniz varsa 20 dakika içerisinde şoka girebilirsiniz. Bazı günler bizi 200 civarında arı sokuyor, herhangi bir tedavi uygulamıyoruz. Vücudumuz belirli bir doza kadar arı zehrini tolore edebiliyor fakat arı zehri vücutta ileriki yaşlarda da tepkime yapabilir” bilgisini paylaştı.
'100 ARI MİNİMUM 2 BİN 500 ÇERÇEVE DEMEK'
Türkiye'fr arıcılığın gelişimi için öncelikle sahte bal üreten ve satan firmaların kapatılması gerektiğine dikkat çeken aile, “Çünkü gerçek bal üreticileri günden güne maliyetlerden dolayı bu işi bırakıyor, arıcının değeri bilinmiyor. Bizler arılarımızı götürdüğümüz yerlerde çiçeklerin ve ağaçların daha fazla döllenmesini sağlıyoruz. Bu da daha fazla verim, daha fazla ürün demektir. Aracının kıymeti bilinmeli yoksa her şey daha pahalı olacaktır. Kısacası arıcılığın gelişmesi için arıcının kazanması gerekir” dedi ve arılardan bal alana kadarki süreci şöyle aktardı:
“Süreç; ilkbahar bakımı, arı gelişimi kontrolü, kıştan anasız kalan arıyı tespit, balı kalmayan arıyı tespit, oğul kontrolü, bölme yapma, ana arı üretimi, polen toplama, arıları taşıma, hastalık kontrolleri ve rutin kontroller şeklinde ilerliyor. Bu işi size şöyle özetleyeyim. 100 arı demek minimum 1000-2 bin 500 çerçeve demek ve haftada 1 kovanı açmanız gerekir. Her kovandan 5 tane çerçeve çektiğinizi düşünürsek 500-bin 250 çerçeve arıyı çekip kontrol etmek demektir. Hiç kolay bir iş değil.”
'BÜTÜN MALİYETLERİ DÜŞÜNÜRSENİZ 35 BİN LİRAYI GEÇER'
Arıcılığa yeni başlayacak kişilere tavsiyeler veren Gümüşbaş ailesi, “Bilmediğiniz ve tecrübe sahibi olmadığınız bir canlıyı yönetmeye çalışacaksınız çok dikkatli olmalısınız. Size ve çevrenize zarar verebilir, önlem almadan arıya sakın yanaşmayın. Biz aracılığa bir kovanla başladık, maksimum 5 kovanla başlanmalı diye düşünüyorum, yanına da boş 5 kovan alınmalı. Arı hızlı üreyen bir canlıdır. Oğul alınırsa koyacak boş kovanınız elinizde her zaman bulundurulmalı” detayını vererek maliyetleri de paylaştı:
“Şu anki maliyeti düşündüğümüzde 5 kovan arı kovanıyla beraber 20 bin lira lira, 5 boş kovan 27 bin 500 lira. O yılın maliyetlerinizi de düşünürseniz 35 bin lirayı geçer. Bir de sezon kurak geçerse bal olmama durumu da var, emekleriniz heba da olabilir. Albert Einstein’ın şu bir sözüyle söyleyeceklerimi bitirmek istiyorum: Arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece 4 yıl ömrü kalır. Arı olmazsa döllenme, bitki, hayvan, insan olmaz."