Aslında küresel iklim değişikliği konusunu bu köşeye taşıyıp taşımamakta çok kararsız kaldık. Ancak ısı artışı bu hızla giderse şu anda gördüğümüzden daha şiddetli değişimlerin gerçekleşmesi için kritik zaman 2025 yılı. Başka bir deyişle kritik eşiğin geçilmesine 10 yıl kaldı. Yani hala yapabileceğimiz bir şeyler var! Bu durumu değiştirebilecek güce hala sahibiz. İklim değişikliğini köşeye almaya karar vermemizde de işte bu nokta etkili oldu, artık hepimizin konuyla ilgili sorumluluğu var, biz her zaman insana ve insanlığa inandık. Bu satırları 20 yıl sonra okuyan okuyucu diliyoruz ki tüm bu tehditleri atlatmıştır…
Küresel ısınmayı basitçe şöyle açıklayabiliriz; bildiğiniz gibi dünyanın yüzeyi güneş ışınları tarafından ısıtılıyor ve dünya bu ışınları tekrar atmosfere yansıtıyor. Ancak bazı ışınlar su buharı, karbondioksit ve metan gazının dünyanın üzerinde oluşturduğu değer bir örtü tarafından tutuluyor. Bunun sonucunda yansıtma sonrasında ısı fazla düşmüyor ve dünyanın üzerinde bir ‘’sera etkisi’’ oluşuyor. Sera etkisinin bugünkü medeniyetin oluşmasında, üretim artışında, daha olumlu iklim koşullarının oluşmasında çok önemli bir etkisi var ve bunu dünyanın hemen üzerindeki bu koruyucu tabakaya borçluyuz. Ancak son dönemlerde fosil yakıtlarının fazlaca kullanılması (petrol, doğalgaz, kömür vb.), ormansızlaştırma, hızlı nüfus artışı, toplumlardaki tüketim artışı gibi sebeplerle özellikle karbondioksit, metan, klorofloro karbon gazları ve azot oksit gazları atmosferde artış gösterdi ve sera etkisini arttırmaya başladı ya da dünya yeterince ‘’soğuyamamaya’’ başladı. Tabii yerküremizin ısınmasında volkan faaliyetleri, güneş lekeleri, güneş patlamaları, kıtasal sürüklenmeler, dünyanın presizyon hareketi, eksende kayma, dairesel sapma, El Nino gibi doğal süreçleri de etkili. Ancak 1500-1800 yılları arasında hüküm süren küçük buzul çağından bu yana ısınıyoruz. Üstelik bu ısınma 1980’lerden beri sürekli artış gösteriyor. NASA’nın son verilerine göre 2014 yılı en sıcak yıl olarak kayıtlara geçti! Bilim insanları dünyanın şu süreç içerisinde diğer faktörlerin etkisiyle oluşabilecek ısınmayı tolere edebilecek kapasitede olduğunu ancak insan faaliyetleri sonucu oluşan ısınmaya karşı çaresiz kaldığını belirtiyorlar.
Dünya deniz yüzeyi sıcaklığı da 1990 yılından itibaren hızlı bir artışa geçti. 2011 yılında ise 1880 yılına oranla yaklaşık 0.80’lik bir artış olduğu belirlendi. 1850’lerde 14.80 ortalamasında olan küresel hava sıcaklığı en çok, 1970’lerde 15 dereceye 1990’larda ise 15,8 dereceye yükseldi. Şimdilik yaklaşık 1 derece olan ısı artışını bugün en çok Ortadoğu, Afrika, Orta Amerika ve Güneydoğu Asya’daki iklim faaliyetleri ile bizi izliyoruz. İklim faaliyetleri ise tarımsal üretimi, genel üretimi ve istihdamı düşürdüğünden beraberinde siyasi belirsizlikleri, otorite boşluklarını ve giderek artan boyutta insani trajedileri beraberinde getiriyor. Ayrıca buzullardaki erimeyi, deniz seviyelerindeki yükselmeyi, mevsimsel anormallikleri, şiddetli fırtına ve taşkınları, okyanuslardaki asitlenmeyi, yağmur ormanlarının zarar görmesini, denizde ve karada yaşayan birçok canlıda mevsimsel aktivitelerinde görülen değişimi, göç yollarının değişmeye başlamasını, mercan resiflerindeki değişimi, bazı türlerin sayısının azalması hatta yok olmasını şimdiden gözlemlemeye başladık bile.
Eğer hiç bir şey yapmazsak 2025 yılında geri dönülebilir eşiği geçeceğiz, bu durumda da iklim modeli simülasyonları 2100 yılına kadar ortalama yüzey hava sıcaklıklarının 2 derece artabileceğini öngörüyor. 2 derecelik artış şu anda gözümüze pek önemli görünmese de küresel olarak böyle bir artışın sonucunda buzulların erimesiyle birlikte deniz seviyesi iyimser bir tahminle 100 yıl içinde yaklaşık 50cm (bu oranın daha da artması olası) yükselecek. Bunun sonucunda doğrudan su baskınları, seller ve fırtınalar bekleniyor. Daha yüksekteki bölgeler de aşırı yağışlarla su baskınlarına maruz kalması söz konusu. Tabii tarım yapabilecek arazilerin de durumu hiç iç açıcı olmayacaktır. Kuzey kutbundaki buz tabakalarının biraz daha erimesi ise Golfstream’i besleyen okyanus akıntılarını keseceği için Britanya’nın 6 derece soğuması da beklenmekte, ayrıca bulaşıcı hastalıkları, solunum yolları hastalıkları, kalp hastalıkları ve alerjilerin de artacağı aşikar. Gıda ve su krizleri ise bugünkünden bile daha trajik göçleri gündemimize taşıyabilir.
Bu büyük değişim için tabii ki endüstrileşmiş, dolayısıyla sera gazlarını fazla üreten ülkelerin bu üretimlerini kısmaları gerekiyor. Üretimin kısılması ise enerji tüketiminin azaltılmasına yahut yenilenebilir enerjiye doğru dönüştürülmesinden geçiyor. Sera gazları emisyonunun %35’inin fosil yakıtlardan kaynaklandığının altını burada çizmemiz gerek. Kısaca ‘’iyileşme’’ durumu ülkelerin ve enerji şirketlerinin politikalarıyla çok ilgili.
PEKİ KÜRESEL ISINMAYA NASIL ‘’DUR’’ DİYECEĞİZ?
- Yenilenebilir enerji kaynaklarını destekleyebiliriz (güneş, rüzgar, hidroelektrik gibi) ancak elektrik tüketiminin karbon emisyonlarına en fazla katkıda bulunan faktörlerin başlarında olduğunu unutmayın. Elektrikli ısıtıcıları, klimaları, gereksiz yere çalıştırılan kahve makinaları, televizyon, bilgisayar, gereksiz yana ampulleri vb. bütün bunları gereksiz yere kullanmayın ve işiniz bittiğinde tamamen kapatın. (stand-by konumunda bekletmeyin).
- Kaloriferleri evde olmadığınızda kısın.
- Ev ve iş yerinize ısı yalıtımı yaptırın.
- Çamaşır ve bulaşık makinelerinizi tam kapasite çalıştırın. Böylece fazla elektrik, su ve deterjan harcamamış, çevre kirliliğine katkıda bulunmamış ve su kaynaklarını kirletmemiş olursunuz.
- Yürüyebileceğiniz mesafelere yürüyerek gitmeyi tercih edin. Bu zaten size sağlık da kazandıracaktır.
- Enerji tasarruflu ampuller kullanın.
- Uçak yolculuklarının da sera gazı emisyonlarını çok yükselttiğini unutmayın. Aynı şekilde uzak ülkelerde yetişen ithal sebze-meyve de uçakla geliyor, bunu da göz önünde bulundurun.
- Araba alırken hem yakıt tüketimi çok olmayan hem çevreyi kirletmeyen hem de küresel ısınmaya az katkıda bulunan araçları tercih edin.
- Mümkünse toplu taşıma ya da ortak araç kullanın.
- Mümkün olduğunca geri dönüşümlü ürünleri tercih edin.
- Gereksiz kağıt tüketimi yapmayın. Kağıtların her iki yüzünü de kullanın.
- Çamaşır, bulaşık makinesi, buzdolabı alırken A enerji sınıfı olanları tercih edin.
- Bol bol ağaç dikin veya dikilmesine katkıda bulunun.
Bu önlemler hemen ilk etapta akla gelebilen pratik uygulamalar. 40000 yıldır bize “yuva” olan sevgili yerküremiz bunu hak ediyor. Eminiz sizinde aklınıza gelen birçok önlem vardır. Bunları bizimle ve çevrenizle mutlaka paylaşın. :)
Sağlık, mutluluk ve güzellikle kalın …
Dr. Yasemin ARSLAN
Akupunktur ve Medikal Estetik Uzmanı
twitter.com/dryaseminarslan
instagram.com/yaseminadr
yaseminarslan.dr@gmail.com
www.dryaseminarslan.com
www.estetikklinik.com