17.02.2020 - 12:16 | Son Güncellenme:
Kadın kanserleriyle mücadelede eden kadınlar, Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği’nin “Bilmeden Olmaz!” isimli farkındalık toplantısında deneyimlerini paylaştı; uzmanlara bol bol sorular sorma fırsatı buldu.
Pİ Kadın Kanserleri Derneği Başkanı Arzu Karataş’ın moderatörlüğünde, sıcacık sohbet ortamında gerçekleştirilen toplantıda; Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mete Güngör, Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Eralp ve Tıbbi Genetik Uzmanı Dr. Taha Bahsi kadın kanserlerine karşı hayati öneriler ve uyarılarda bulundu
Ülkemizde her yıl 21 bin kadın meme kanseri, 4 bin 900 kadın rahim kanseri, yaklaşık 3 bin 136 kadın yumurtalık kanseri ve 2 bin 205 kadın da rahim ağzı kanseri tanısı alıyor. Oysa bu kanser türlerinde erken tanı, tedavi başarısını yükseltiyor ve hayat kurtarıyor! İşte, bu gerçekten yola çıkarak meme kanseri başta olmak üzere tüm kadın kanserleri konusunda farkındalık çalışmalarıyla, toplumda sağlık bilincini artırmak için çalışan Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği, halka açık toplantı gerçekleştirdi.
“Bilmeden Olmaz! Kanserde Genomik Profilleme ve Farkındalık Konferansı”nda hastalar ve uzmanlar bir araya geldi; akıllardaki sorular cevap buldu. Toplantıda; ailesinde 10 kadın kanseri öyküsü bulunan; kendisinin de meme, rahim ve yumurtalıkları alınan Emek Topaloğlu Çelik ile genç yaşında kapısını çalan yumurtalık kanseri mücadelesinden başarıyla çıkan Tülay Tatar da kendi deneyimlerini, öykülerini anlattı.
Prof.Dr. Mete Güngör: "Bu taramalar hayat kurtarıyor!"
Toplantıda konuşan Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mete Güngör, yumurtalık kanserlerinin yaklaşık yüzde 70’inin ileri evrede tespit edilebildiğini, bu nedenle periyodik jinekolojik muayenelerin erken tanıda önem taşıdığını söyledi.
Rahim ağzı kanserlerinin kanser öncesi dönemlerde tespit edilmesini sağlayan tarama programlarının olduğunu ve rahim kanserlerinin büyük bir kısmının menopoz sonrası meydana geldiğini kaydeden Prof. Dr. Mete Güngör, özellikle kanaması olan menopozdaki kadınların mutlaka beklemeden jinekolojik muayeneye gitmeleri gerektiğini belirterek, bu kanserlerin erken tanısının tedavi başarısını çok yükselttiğini vurguladı. Erken tanı için kadınların, devletin de ücretsiz olarak gerçekleştirdiği tarama programlarına mutlaka katılmalarını isteyen Prof. Dr. Mete Güngör “Kendilerini çok sağlıklı hissetseler de kadınların mutlaka periyodik olarak doktora gitmelerini öneriyorum. Sağlık Bakanlığı da kısa adı KETEM olan Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri’nde ücretsiz taramalar uyguluyor” dedi. Jinekolojik kanserler arasında en sık rahim, rahim ağzı ve yumurtalık kanseri görüldüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Mete Güngör, “Rahim ağzı kanserinin tarama programı var; smear testi veya HPV testiyle taramaları yapılabilir. Ayrıca rahim ağzı kanserinden korunmak için genç kadınlara aşılarının yaptırılmalarını öneriyorum. Daha sık menopoz sonrası görülen rahim kanseri açısından menopoz sonrası meydana gelen kanamalarda mutlaka doktora kontrole gitmelerini öneriyorum. Ama erken tanı için her yıl şikayet olsun ya da olmasın mutlaka bir kadın doğum muayenesine gidilmesi çok önemli” diye konuştu.
Prof.Dr. Yeşim Eralp: "Kişiye özgü tedavi artık genele yayıldı"
Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Eralp de konuşmasında, toplumun kadın kanserlerine karşı farkındalık programlarıyla bilinçlendirilmesinin son derece önemli olduğunu vurguladı. Bilinçlendirme ile tümörlerin erken saptanabilmesinin yaşamsal avantajlar sağladığını, son yıllarda kişiye özgü tedavinin de genele yaygınlaştırılmış olmasının sevindirici olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yeşim Eralp şöyle konuştu: “Kişiselleştirilmiş tedavi artık günümüzde kanser tedavisinde çok önemli bir yer edinmiş durumda. Standart tedaviler yerine kişisel tedavilerle kanserin tedavi oranını yükseltmeye çalışıyoruz. En büyük gelişmelerden birisi; bunun artık toplum bazında kanser hastalarının geneline yayılabilmiş olması ve daha sık kullanılıyor olması.”
Dr. Taha Bahsi: "Kişiye özgü tedaviyi belirleniyor"
Toplantıda konuşan Tıbbi Genetik Uzmanı Dr. Taha Bahsi de, kanserden sorumlu binlerce genomik değişiklik söz konusu olduğunu belirterek “Her hastada kansere yol açan ortak ve/veya farklı genler ya da aynı gende farklı mutasyonlar bulunabildiğini söyledi. Genomik Profilleme Testleri bize hastalarda kansere yol açan mutasyonu bulup, hangi hastaya hangi ilacı kullanabileceğimizi, hangi ilaçların birlikte verilip verilemeyeceğini söylüyor” dedi. Meme ve yumurtalık kanserlerinin yüzde 5-10’undan kalıtsal nedenlerin sorumlu olduğunu söyleyen Dr. Taha Bahsi şöyle konuştu: “En sık da BRCA1 ve BRCA2 genleri sorumludur. Bunlar ülkemizde hem özel hem kamu kurumlarında yapılıyor. Özellikle genç yaşta ve ailesinde kanser hikayesi olan kadınların bu testleri yaptırmasını öneriyoruz. Önceki yıllarda bugünkü imkanlar yoktu ve hastalarımız bu testlere şimdiki kadar kolay ulaşamıyordu. O yıllarda meme veya over kanseri olan hastalarımızın da o bugün bu testleri yaptırmalarını öneriyoruz. Çünkü BRCA1/BRCA2 genlerinde mutasyon varsa diğer memede kanser ortaya çıkma riskini bilmeleri ve aile bireylerinin de risk durumunu öğrenmeleri açısından faydalı olacaktır. Devlette ücretsiz olarak yaptırabilirler ki, bir kez yaptırmak da yeterli.”
Arzu Karataş: "Farkındalık çalışmalarımız tam gaz sürecek”
Kadın kanserleri konusunda farkındalık yaratmak amacıyla, yola çıkan Pİ Kadın Kanserleri Derneği Başkanı Arzu Karataş da, farkındalık çalışmalarına tam gaz devam edeceklerini vurguladı. Meme kanseri başta olmak üzere, tüm kadın kanserleri –yumurtalık, rahim, rahim ağzı kanserleri- konusunda toplumu bilinçlendirme ve maddi yetersizliği olan hastalara teşhis ve tedavide destek verme amacıyla kurulan Pİ Kadın Kanserleri Derneği Başkanı Arzu Karataş, bu çok önemli mücadelede hastaların ve hasta yakınlarının omzundaki el olmayı hedeflediklerini söyledi.
Ailesinde 10 kanser öyküsü vardı, cesur davrandı!
Toplantıya, kadınlara örnek olacak cesur davranışıyla takdir toplayan 40 yaşındaki Emek Topaloğlu Çelik’in öyküsü damga vurdu. Annesi ve iki teyzesini meme ve yumurtalık kanserinden kaybetti. Dört kuzeni, iki kuzen çocuğu ve ablası ise halen aynı kanserlerle mücadele ediyor. Yumurtalık kanseri ablasının da kapısını çalınca “Artık sıra bende!” dediği anda, hayatı değişti 40 yaşındaki Emek Topaloğlu Çelik’in. Çocukluğundan beri ailesindeki kanser öyküleriyle büyüdüğünü ve dolayısıyla kanserin hayatından hiç çıkmadığını anlatan genç kadın “Ailede kanser, adeta bir genetik kader ve hayatımızın stres noktası oldu. Üstelik yalnızca kendi adıma değil, yeğenlerim adıma, hatta çocuğum adına…” dedi.
Ailesinden taşınan bu riski, minimuma düşürmek için önlem almaya karar verişini ise şöyle anlattı: “Ablamın tedavisi sırasında onkologlar bana da BRCA testi yaptırmamı önerdi. Sonucun pozitif olduğunu öğrenince bu kötü gidişata “dur” demek gerekiyordu ve ikişer ay arayla rahmimi ve yumurtalıklarımı aldırdım, sonra da meme boşaltma operasyonu oldum. Bugün 4 yaşında olan oğlumla sağlıklı bir şekilde oynuyor olabilmek beni çok başka mutlu ediyor. Ayrıca çocukluğumdan beri ilk defa kendimi hafiflemiş hissediyorum. Tüm kadınlarımızı kendimize yakışır şekilde cesur olmaya çağırıyorum.”
Bir cümle duydu, hayatı değişti!
Toplantıda katılımcılarla deneyimlerini paylaşan bir isim de, genç yaşında kapısını çalan kadın kanseriyle mücadelesinden başarıyla çıkan Tülay Tatar oldu. “Bir cümle duydum, hayatım değişti” diyen Tülay Tatar, “Şiddetli karın ağrısı ile acil servise gittiğim. Ne yatıran ne de oturtan bir sancıydı bu. ‘Ameliyat şart’ dediler. Bu cümle benim hayatımı kararttığı gibi yeni bir hayata başlamama vesile oldu. Tedavi oldum, çok şükür şimdi gayet iyiyim, kontrollerimi yaptırıyorum” diye konuştu.