Herkese merhabalar,
Yakın bir arkadaşım bana mesaj attı: “Abi beni biliyorsun kolaylıkla bir şeyler hissedebilen bir adam değilim. Tam doğru kadını buldum derken dünyada bu salgın patladı ve yine bir şeyler aramıza girdi.”
Mesajını yanıtladım: “Neden yine?”
“Abi çünkü ne zaman bir kadına ciddi bir şeyler hissetsem araya bir takım olaylar giriyor bir türlü şu mutluluk denen trene binemedik.”
“Mutluluk denen tren?”
“Evet abi her zaman sen mi metafor yapacaksın, bak biz de bir şeyler hissedebiliyoruz yazar çizer olmasak da!”
“Boş ver şimdi sen bunları” diye yanıtladım ve ona aklımdaki soruyu yönelttim, “Senin gibi bir sırtlan nasıl olur da bir şeyler hissedebilir? Yine dalga geçiyorsun bence ve sen bu kızın da kıymetini bilmezsin; mesela bu salgın olmasaydı sen kendi başına her şeyi berbat edecek bir şeyler yapardın. Haksız mıyım?”
Baktım whatsapp da bir şeyleri yazıp yazıp siliyor. Muhtemelen aramızdaki on beş yıllık dostluğun verdiği rahatlıkla bana aklından geçenleri saydıracaktı ancak sonra vazgeçti ve şöyle yazdı: “Abi her insan değişir az veya çok. Ben de elbette değişiyorum. Doğrudur; kadınlara yanlış davranışlarım oldu ve mutluluk trenini ben kendim kaçırdım, ya da binmek istemedim, erteledim vesaire… Ancak gelmişim otuz beş yaşına ve artık doğru adımlar atmak istiyorum, hayatımda bir şeyler değişsin istiyorum, bunun için mücadele ediyorum. Bak bu kızla tanıştık, beni muazzam derecede etkiledi…” dediğinde araya girdim;
“Muazzam lafını kullanma, o benim sözüm.”
“Evet ama benim de hoşuma gidiyor. Neyse bak olay şöyle gelişti; kız ilk görüşmede o kadar sakin, o kadar umursamazdı ki beni acayip etkiledi. Genelde kızlar ilk görüşmede hemen bir bekleyişe giriyorlar falan, fakat bu kız sanki mecburen benimle yemeğe gelmiş gibi bir tavır takındı, yüzüme bile adam gibi bakmıyor, onun peşinde koşmam gerekiyor bunu hissettim. Sonra tuzağa da düşmedi…”
“Ne tuzağı kurdun yine?”
“İlk görüşmede hadi bana gidelim muhabbeti yaptım, baktım yemeğin ilerleyen saatlerinde gülmeye başladı cesaret aldım bundan, benim ev yakın bana geçelim dedim…”
“Kim bilir nasıl yanıt verdi senin gibi bir sırtlana?”
“Abi kız önce beni çok şaşırtan bir tepki verdi ve duymazdan geldi.!!! İnanılmaz değil mi, kadındaki tarza bakar mısın? Etrafa baktı hafif bir gülümsemeyle, tekrar sormak zorunda kaldım, hadi bana geçelim dedim, sonra gözlerimin tam içine bakıp beni çok etkileyen bir gülümsemeyle çok komiksin sen dedi.”
“Evet öylesin hakikaten komik bir adamsın” diye yanıtladım.
“Sonra kız daha ilginç bir şey yaptı ve çok alakasız bir soru sordu, şimdi hatırlamıyorum bile, yemekte o dakikaya kadar konuştuğumuz her şeyle alakasız bir soru sorarak konuyu dağıttı. Ben ona yaptığım teklifi unuttum ve konu bir anda dağıldı, sonra hesabı istedim, ödedim elbette! Senin tabirinle cimri sırtlanlardan değilim, sonra onu taksiye bindirdim evine gitti. Beni saçma teklifimden dolayı ne tersledi, ne tepki verdi ne de bu konuda benimle muhatap oldu. Yani yemeğin sonunda beni adam yerine koymadığını bana açıkça hissettirdi.
“Bu konuda kıza kesinlikle hak veriyorum” diye yazdım keyifle; fakat sırtlan arkadaşım pek oralı olmadı (çünkü sırtlanlar pek oralı olmazlar) ve anlatmaya devam etti:
“Abi kıza o gece mesaj attım, vardın mı iyi misin vesaire…”
“Uyudun mu? diye yazsaydın sırtlan?
“Yok abi kız o muhabbetlere girecek biri değil, zaten bakışlarıyla veya sessizliğiyle beni eziyor biliyorsun bu tip tavırlara hiç katlanamam. Tepki falan verse hoşuma gider ya da laf sokuyorsa bu kız bana aşık olmuş diye düşünürüm; ancak böyle soğuk ve mesafeli hareketler beni çileden çıkartıyor!”
“Nasıl da sırtlanları tanıyorum” diye geçirdim içimden…
“Evdeyim” diye yanıtladı kız benim mesajımı. Bu kadar, başka hiçbir şey yazmamış. Yani açıkça muhabbet etmek istemiyor. Yazdım yazdım yazdım, sürekli yazdım saçma sapan geyik muhabbetleri espriler falan yaptım ancak cevap vermedi. Sonra şey yazdı,
“Öncelikle tarzın bana uygun değil. Giyimin, kullandığın koku bile benlik değil. Kitap veya sinemadan anlamıyorsun, değişecek bir tip de değilsin. Seninle neden vakit kaybedeceğim? Benim açımdan anlamsız olur. Boşuna kendini yorma, sen keyfine bak, bana göre değilsin…”
“Mükemmel cevap…” diye yanıtladım.
“Evet ama ne oldu biliyor musun? Ona sandığı kadar cahil olmadığımı gösterdim, sinema ve kitap muhabbetine girdik ve baktı ki ben de çok boş birisi değilim. Birkaç akşam düzenli yazıştık ve sonra onu aradığımda müsait değilim diyerek kapattı. Sonra beni ertesi gün aradı ve şimdi konuşalım dedi. Kızdaki tarza bakar mısın?”
“Bir tarzı var” diye yazdım.
“Kesinlikle öyle, kadının muazzam bir tarzı var abi; en azından ne istediğini biliyor ve bu konuda gayet net. Davranış biçimi son derece kararlı ve tavırları asla çocukça değil. Bana fevri tepkiler vermiyor ya da trip atmıyor sadece hoşlanmadığı hareketlerimi açıkça söylüyor ve iletişim kuruyor, en kötü yanı ise bir cümleyle beni eziyor, nasıl yapıyor bilmiyorum ama kelimeleri mükemmel kullanıyor, lafı asla uzatmıyor…”
“Kelimelerin gücü” yazdım.
“Evet aynen öyle. Başlardan benimle iletişimi hemen kesmek istiyordu ama bu salgın öncesindeki son baş başa görüşmemizde bana şöyle bir şey söyledi; Aslında sen ilginç bir adamsın, hoşuma giden bir tarafın var, ama ne zaman cinsellik konusunu açsan basitleşiyorsun; bir anda anlamsız bir insana dönüşüyorsun. Bunu yapmadığın sürece, konuşmaların ve mizah anlayışın hoşuma gidiyor.”
“En etkili yöntem” diye yanıtladım, “Tatlı Sert”
“Abi bu yöntemin adı her neyse beni duman etti; kızın etki alanından çıkamıyorum. Onunla bir şeyler yazıştığımız zaman ya da görüntülü konuşurken gözlerinde kayboluyorum ama daha çok kelimeleri, bana çizgi çekerken takındığı o zarif tavır; kadında resmen asalet var. Nazik bir şekilde beni yola sokuyor…”
Aramızdaki sohbet bu şekilde devam etti, sizinle bu diyaloğu paylaşmak istedim çünkü tarzı olan bir kadın için sırtlanlar sadece mezedir. Sadece meze. Masada istediğiniz yere koyarsınız.
Sizi sevdiğimi tek bir an olsun unutmayın.
Sevgiyle kalın…
Adil Yıldırım
Twitter: @authoradilyldrm
Instagram: @adilyildirimyazar
YouTube: Adil Yıldırım