Herkese merhabalar,
İnsan ilişkilerinde herhangi bir sorunu çözebilmek için öncelikle detaylı olarak analiz etmek gerekir; bunu yaptığınız sürece problemi büyük oranda çözmüş olursunuz.
Kadın erkek ilişkilerinde bazen şöyle bir durumla karşılaşırız: İki insan arasında muazzam bir duygu olmasına ve uzun süre iyi anlaşmalarına rağmen aniden bir tartışma olur ve fevri hareketler veya sözler nedeniyle ayrılırlar. Hiç beklenmedik şekilde ağızdan çıkan sözler mide bulantısı yaratır ve bir daha aynı duyguda buluşmaları imkansız hale gelir. İlk başlarda bu acı gerçeği anlayamazlar ve toparlamaya çalışırlar ancak bu göründüğü kadar kolay değildir.
Ufak bir tartışmadan arası açılan insanları her gördüğümde şunu düşünürüm: İki insan arasında güzel duyguları inşa etmek ne kadar büyük emek ve zaman istiyorsa, bu duyguları yerle bir etmek de aynı derecede basit ve hızlı gerçekleşiyor. Neredeyse üflediğiniz anda yıkılan kumdan kaleler gibi ilişkiler yaşıyoruz çünkü kimsenin fedakarlık yapmaya veya karşısındaki insanı alttan almaya niyeti yok. Bunun en büyük sebebi milenyum ile birlikte hayatımıza giren sosyal medyanın yıkıcı gücü olmuştur, fevri davranıp birlikte olduğumuz insanı kaybetmek bizi korkutmuyor çünkü anında bir başkasını bulmanın kolay olacağını düşünüyoruz.
Oysa kaybedilen veya kolayca harcanan duygular para gibi değildir, şöyle ki parayı kazanır ve sonra çeşitli ihtiyaçlarınız için harcarsınız, yani özü itibariyle para harcanmak için kazanılan bir araçtır, ancak duygular öyle değildir ve bir defa kaybedildiği zaman yeniden kazanmak neredeyse imkansızdır. Fevri davranıp kırdığınız bir insanın sizi affetmesi olasıdır ancak asla size aynı duygularla yaklaşamaz, bunu belki size itiraf edemez ama bu gerçekliği ben işim gereği çalıştığım binlerce vakada yakından gözlemledim. İnsanlar kırılırlar ve sonra size karşı duygularını zaman içinde kaybederler, dolayısıyla ilişkinizde fevri tepkiler vermeden önce dikkatli düşünmenizde fayda var.
Fevri hareketlerin sebepleri psikolojide açıklandığı üzere genelde çocukluk çağındaki travmalara kadar gider ve bu durumda öfke yönetimi konusunda uzmanlardan terapi alarak kendinizin daha iyi bir versiyonunu ortaya çıkartabilirsiniz. Bütün hayatını sağa sola tepki vererek ve herkesi çevresinden uzaklaştırarak geçiren tepkisel insanlarla karşılaştım, aslında böyle yaşamaktan mutlu değillerdi ancak bunu değiştirmek için de hiçbir şey yapmaya niyetleri olmadığını gördüm ve şaşırdım.
İnsan sürekli devinim halinde olan bir varlıktır ve değişimin yaşı olmaz, kırk yaşında hayata yeniden başlamak gayet güzeldir yeter ki bunu yapacak cesaretiniz ve girişken bir ruhunuz olsun.
Size şu kadarını söyleyebilirim ki “fevrilik” ilişkiyi veya evliliği bitiren etkenlerin başında geliyor, genelde pek gündeme gelmez ve başka sebepler daha çok konuşulur, örneğin aldatma vakaları gibi veya yalan gibi ayrılık sebepleri gündeme gelir ancak iki insanın yıllarca önce aralarında geçen bir tartışmada söyledikleri fevri sözlerin aslında onların ilişkisini daha o zaman bitirdiğini ve uzatmaları oynadıklarını kimse konuşmaz.
Evli bir kadın danışanımla yaptığım seansta şöyle söylemişti: “Aslında ben bir başkasıyla yakınlaşmak istemedim ve kocamı aldatmayı asla düşünmedim ama bundan üç sene önce bir tartışmada aniden öfkelenip bana ettiği hakaretler beni ondan uzaklaştırdı ve benden ne kadar özür dilese bile onu asla affedemedim.”
Kelimelerin gücü bizim sandığımızdan çok daha yüksektir.
Öte yandan ilişkilerde en az fevrilik kadar tehlikeli bir diğer davranış biçimi inatlaşmadır. Ufak konularda bile inatlaşmayı seven ve her zaman haklı olduğunu iddia eden insanlar ne özel hayatlarında ne de sosyal ilişkilerinde asla mutlu olamazlar. Bunun en büyük sebebi; ilişkilerin özünde “Orta yolu bulmak” vurgusu vardır. Aksi halde dağ yolunda karşılaşan iki keçiden farkı kalmaz; ikisi de yol vermez ve uçurumun kenarında bir çoban gelip de onları düzene sokana kadar saatlerce beklerler.
Bizim ülkemizde inatlaşma vakalarına çok fazla rastlıyoruz, öyle ki dünyanın herhangi bir yerinde otoban gişesine daha önce girme konusunda inatlaşıp tek aracın geçebileceği yolda yan yana sıkışan iki araba görmek imkansızdır. Sadece bu örnek bile her konuda ne kadar inatlaşmaya yatkın ve üstünlük kurma kaygısı içerisinde olduğumuzu gösteriyor.
Sosyologların bu konuda ciddi tespitleri olduğuna eminim ve umarım bir gün bu konuların temelinde yatan toplumsal sebepleri bizlerle paylaşırlar…
Bazen çok sorunlu bir ilişki sadece bu inatlaşma nedeniyle bitmez. Şaka gibi ama gerçek; aslında taraflar aralarındaki güzel duyguların tamamen yok olduğunu ve artık birlikte mutlu olamayacaklarını gayet iyi bilirler ve bu defa birbirleriyle değil ama çevre baskısıyla inatlaşırlar. Ayrılmaları halinde “Elalem ne der!” kaygısı onları esir alır ve sadece insanları susturmak amacıyla çok iyi anlaşıyormuş görüntüsü verirler…
Bu arada ilişkiyi düzeltmek için çift terapisi almayı düşünmezler çünkü her ikisi de “Bende sorun yok, o kendi sorunlarını halletsin” diyerek inatlaşmaya devam eder. İkisinin de sözünü dinleyeceği bir aile büyüğünün müdahale edip onları barıştırması gerekirken bu kişi benim ailemden olsun diyerek inatlaşmaya yeni bir boyut getirirler. Buna benzer yüzlerce örnek verebilirim ama hepsinin özünde aynı nokta vardır:
İnsanlar yaşadıkları ilişkilerde “ortak payda” kavramını düşünmedikleri sürece aralarındaki sorunları çözmeleri imkansızdır. Bir tartışma esnasında “Ben haklıyım” söylemi yerine “Biz aramızdaki bu sorunu nasıl çözebiliriz?” yaklaşımı çok daha çözüm odaklı görünüyor ve bunu denedikleri zaman her şeyin rayına oturduğunu, kişisel hesaplaşmaların ve inatlaşmanın sona erdiğini görecekler.
Siz siz olun bu iki davranıştan uzak durun; fevrilik ve inatlaşma insan ilişkilerinin en büyük iki düşmanıdır.
Görüşmek üzere,
Sevgiler
Adil Yıldırım
Twitter: @authoradilyldrm
Instagram: @adilyildirimyazar
YouTube: Adil Yıldırım