Herkese merhabalar,
Ailenizle ve sevdiğiniz insanlarla birlikte sağlıklı, mutlu ve keyifli bir bayram geçirmenizi diliyorum. Bu yılın başından beri geçirdiğimiz zorlu günlerin ardından keyifli bir bayram tatilini hak ettik, inşallah önümüzdeki dönem herkese sağlık ve huzur getirsin; elbette aşkı da unutmayalım.
Ne demiş Da Vinci amca?
“Aşksız geçen bir hayat yaşanmış sayılmaz…”
Bu durumda sizlere sıklıkla karşılaştığım bir yanılgı hakkında detaylı örnekleri de kullanarak bilgi vermek istiyorum.
Nedir bu yanılgı?
“Adil Beyciğim etrafıma bakıyorum tüm arkadaşlarım çok güzel ilişkiler buluyorlar ancak ben bir türlü bulamıyorum, ya becerikli değilim ya da farkında olmadan karşımdaki erkeği rahatsız eden hatalar yapıyorum” sözleriyle kendini ifade eden bu analize yakından bakalım zira son dönemde bu yorumlarla o kadar çok karşılaşıyorum ki bayram arifesinde sizlere yeni bir pencere açmak istiyorum.
Öncelikle felsefi bir yaklaşımla başlayalım: Kainatta hiçbir şey göründüğü gibi değildir; örnek vermek gerekirse çok sert maddelerin aslında çok kırılgan ve tam tersi durumda çok kırılgan görünen materyallerin ise çok sert ve dayanıklı olabildiğine defalarca şahit olmaktayız.
Bu ne demek oluyor şimdi?
Dışarıdan çok mutlu görünen bir çiftin kapalı kapılar ardında tam olarak neler yaşadığını tam olarak kestirebilmek imkansızdır; dolayısıyla bu insanlar çok mutlu diye düşündüğünüz insanlar her gece yatağa geçmeden önce rutin şekilde kavga ediyor olabilirler, işin gerçeğini bilmek bazen sizi hayrete düşürür.
İnsan öyle bir varlıktır ki genellikle herkesin mutlu, başarılı ve sağlıklı olduğunu ancak kendisinin hep mutsuz, şanssız ve başarısız olduğunu düşünerek kendine kötü davranmaya odaklanmıştır. Bu psikolojinin bir insana ne kadar zarar verdiğini ve yaşam enerjisini ne kadar alt seviyelere düşürdüğünü söylemeye sanırım gerek yoktur.
Bir nokta daha var ve bu yazıda özellikle bu noktaya temas etmek istiyorum:
Hayatta elde ettiğimiz her şey için emek vermemiz ve ter dökmemiz gerekirken, mutlu ilişki dediğimiz kavramın bazı insanların ayağına geldiğini ve hiç emek vermediklerini düşünmek, en basit tabiriyle naifliktir.
Yıllardır ilişki koçu olarak çalıştığım için sayısız vaka ile karşılaştım ve sizi temin ederim ki mutlu ilişkilerin hepsi yoğun bir emek üzerine kurulu.
Dışarıdan bakıldığında çok mutlu ve huzurlu bir ilişkiye sahip Ayşe Hanım’ı düşünelim, tamamen afaki bir isim üzerinden hareket edelim. Yakın arkadaşları Ayşe Hanım’ın bu ilişkisini gördükçe içten içe kıskanıyorlar çünkü erkek arkadaşı ile iki senedir birlikte ve aralarında hiçbir sorun görünmüyor, adam onu kırmamak ve her an mutlu olmasını sağlamak için adeta üstüne titriyor.
Ayşe Hanım’a denk gelir zaten bu adamlar, hep onun gibilere denk gelir!
Nedir bu Ayşe’nin sırrı; nasıl oluyor da bu tip adamları buluyor???
Ben neden bulamıyorum? Benim karşıma çıkmıyor bu fırsatlar!
Diye düşünen tüm okurlara manzaralı bir pencere açıyorum şimdi…
Öncelikle Ayşe Hanım hakkında bazı bilinmeyenleri size aktarıyorum: Kendisi 2 yıldır bu beyefendi ile birlikte ancak bu ilişki öncesinde bir sene boyunca yalnızdı ve karşısına çıkan kimseyi hayatına almak istemedi çünkü onu çok yoran uzun süreli ilişkisi eski sevgilisinin onu aldatması üzerine bitmişti. Ayşe Hanım eski sevgilisiyle dört senedir beraberdi ve evlilik yoluna girmişlerdi, her şeyi planladığı bir dönemde hayatını üstüne kurduğu adamın onu aldattığını fark etti ve büyük bir hayal kırıklığı yaşadı, bu durumu kabullenemedi.
Bu ayrılık sonrası üç ay boyunca kendine gelemedi, ağlayarak geçirdiği gecelerin sayısı belirsizdir… Sabahları mide bulantısı kalkıyordu ve gün boyunca ofiste ona bakan insanlar Ayşe Hanım’ın ne kadar büyük bir üzüntü içinde olduğunu daha ilk bakışta görüyorlardı. Onlarla paylaşmadı derdini, kimseye bir şey anlatmadı her şeyi içine attı ve iyice bunaldı çünkü şuna inanıyordu:
“İnsanlara ruhunuzdaki acıları göstermeyin; kimin ne kadar odun atacağı belli olmaz…”
Zaman içerisinde yaralarını sarmaya başladı. Sosyal bir çevresi olduğu için arkadaşlarıyla gezmeye başladı, şehir dışına seyahatler yaptılar ve buralarda bazen eski sevgilisiyle dinledikleri şarkılar karşısına çıktı, yutkundu, uzaklara baktı ve sustu…
Onu aldatan sırtlan ex aşkı bazen mesajlar attı, aradı, ısrarla pişman olduğunu yazdı ve bir şans daha istedi…
Oysa Ayşe Hanım buna kesinlikle izin vermedi, bu adamı tekrar hayatına almayı bir an olsun düşünmedi çünkü yaralarını sarmak için aylarca mücadele etmişti, nasıl olur da onu bu kadar üzen bir sırtlana tekrar şans verebilirdi ki?
Bunun imkansız olduğunu bile yazmadı adama, ona tek kelime yazacak kadar bile değer vermiyordu çünkü kendisine değer vermeyi öğrenmişti, bunu biliyordu.
Yoluna devam etti, hayat devam ederken o da ilerlemek ve yeniden nefes almak zorundaydı…
Ayrılık sonrası karşısına hep kötü niyetli sırtlanlar çıktılar. Bu tip durumlarda diğer kadınların yaptıkları gibi umutsuzluğa kapılmadı ve ruhunda inancını sürdürdü; “O doğru adam bana mutlaka denk gelecek” diye düşünmeye devam etti.
Bu arada karşısına çıkan sırtlanları asla ciddiye almadı ve onlara şans vermedi, duygusal bir boşlukta olduğunu ve bu sırada kendisine ilgi gösteren erkeklerin sadece fırsatçı birer sırtlan olduklarını biliyordu, Ayşe Hanım kendi psikolojik durumuyla ilgili her şeyin farkındaydı. Bu dönemin geçici bir türbülans olduğunu biliyordu ve gecenin en karanlık saatleri sabaha en yakın saatlerdir, işte bunu da biliyordu.
Bir insanı aydınlığa çıkartacak iki anahtarı elinde tutuyordu, bilgi ve inanç…
Hem güzel günlerin yakın olduğunu biliyordu hem de sonuna kadar inanıyordu…
Sonra, sonra, çok sonra, ayrılıktan tam on iki ay sonra bir gün arkadaş ortamında Orhan Bey ile karşılaştı. Enteresan adamdı bu Orhan Bey…
Pek sokulmuyordu Ayşe Hanım’ın yanına ve mesafeli duruyordu ama ilgisini yine de belli etmeyi başarmıştı. Bu durumda, hani insanın içinde bir his olur ya, doğru adamı bulduğunu hissetti kalbinde, bu duyguyu tarif etmesi imkansızdı ama yaşaması keyifliydi.
Orhan Bey çeşitli insanları kullanarak Ayşe Hanım’ın telefon numarasına ulaştı, onu arayıp bir kahve içmeyi teklif etti ancak kimseye güveni olmayan Ayşe bu teklifi elbette kabul etmedi, müsait olmadığını söyledi. İşte burası çok önemli, bakınız Organ Bey karşılaştıkları gün Ayşe Hanım’a masanın diğer ucundan baktığı anda onun kırılmış bir kalbe sahip olduğunu biliyordu, Allah Ayşe’nin karşısına gerçekten görmüş geçirmiş, acıdan anlayan bir adam çıkartmıştı…
Bir kadını gerçekten mutlu etmek isteyen bir adam çıkartmıştı…
Üstelik iki defa hayır demesine rağmen Ayşe’den vazgeçmeyen ve onun acısını anlayan bir adamdı Orhan…
Sonra görüştüler ve iki senedir hiç ayrılmadılar, arada tartışmaları olmadı mı???
Elbette oldu, kimse mükemmel değildir ama aralarında hep SAYGI oldu, konuşmaları hep saygılıydı ve sorunları hemen çözdüler.
Bu adamlar hep Ayşe Hanım gibilere denk gelir diyenler vardır;
Oysa her acının ardından mutluluk gelir, lütfen unutmayınız…
Allah acıyla sınar, inancını kaybetmeyenlere ve ne istediğini bilenlere mutluluğu hediye eder…
Bayram şekeri gibi bir aşk bulmanızı temenni ederken,
Sizleri sevdiğimi tek bir an olsun unutmayın!
Adil Yıldırım
Twitter: @authoradilyldrm
Instagram: @adilyildirimyazar
YouTube: Adil Yıldırım