08.12.2021 - 20:18 | Son Güncellenme:
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ürolojisi Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Berk Burgu, çocuklarda gece yatak ıslatmanın sık yaşanılan bir problem ve tanımında da yaşa bağlı bir durum olduğunu söyledi. Burgu, 5 yaşından büyük çocuklarda tekrarlayıcı bir durum olduğunu belirterek, “En az 6 ay süreyle tekrarlayan durumda olan gece işemelerine gece yatak ıslatma ya da enürezis deniliyor. 6-7 yaşındaki çocukların yüzde 15’i gece yatağı ıslatan çocuklardır. Çok sık görülen bir problemdir. Bu çocukların yüzde 15’i kendi kendine bir sene içerisinde kuru kalıyor yani 6-7 yaşta yüzde 15, ertesi yılda da yüzde 15 azalarak gidiyor. Ergenlikten sonra yüzde 1 oranında insidansı var. 100 tane altını kaçıran çocuğun 1 tanesi ergenlik sonrası altına kaçırmaya devam ediyor. 5 yaşına kadar gece yatağını ıslatan çocukları normal kabul ediyoruz. Dolayısıyla 3-4 yaşında bir çocuğun gece yatağını ıslatması tıbben bir sorun değil. Tuvalet eğitimi göreceli bir şey. Gündüz kuruluğu önce kazanılıyor, daha sonra gece kuruluğu kazanılıyor. Tıbben 5 yaştan sonra gece yatak ıslatma normal kabul edilmiyor” diye konuştu.
'GECE YATAK ISLATMANIN TEDAVİSİ MÜMKÜN'
Burgu, çocuklarda gece yatak ıslatmanın tedavi edilebilir bir durum olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
"Gece yatak ıslatmak psikolojik değil, gelişimde bir gecikme olduğunun göstergesidir. Tedaviye öncelikle basit tedbirlerle başlıyoruz. Gece sıvı ve tuz alımını kısıtlamak, mutlaka idrarını yapıp uyumasını sağlamak, uykunun ilk 1-2 saati içinde belki 1 kere uyandırmak başlangıçta kullanılan tedavilerdir. Zaten çoğunlukla bizim gördüğümüz hastalar bunları uygulamış olarak geliyor. Fakat başarı oranı yüzde 10-15 gibi yani çok yüksek bir başarı sağlayamıyoruz. İdrar miktarını azaltan vücudumuzda normalde olan bir maddenin benzerini vererek yine idrar miktarını azaltmak veya mesane doluluğuna karşı uyanma refleksi oluşturan alarm cihazları tedavisi ilk basamak tedavilerdir ve başarı oranları benzerdir. Ailenin tercihine, çocuğun bu rahatsızlıktaki idrar kaçırma sıklığına ve ailenin uyumuna göre ikisi de tercih edilebilir” dedi.
'ÇOCUĞU BU YOLDA MOTİVE ETMEK LAZIM'
Gece yatak ıslatan çocukların cezalandırılmalarının kesinlikle doğru olmadığını ifade eden Burgu, “Bu durum çok büyük oranda psikolojik bir nedenden değil, yani çocuk bunu isteyerek yapmıyor. Ailesiyle size gelen bir çocuk kesinlikle bundan utanarak, anne-babanın arkasına saklanarak çoğu zaman muayene odasına giriyor. O yüzden mutsuz olduğu bir konuda çocuğu cezalandırarak bir noktaya varmanız mümkün değil. Mutlaka çocuğun ailesinde anne-baba tarafında veya her ikisinde de bir yerlerde vaktiyle gece yatağını ıslatan bir aile bireyi olduğunu ama şu an gece yatağını ıslatmadığını ve bu işin düzeldiğini söylemek ve çocukla iletişim kurmak lazım. Burada aile size şikâyet eden olarak geliyor ama aslında unutmamak lazım ki buradaki problem, çocuğun yaşadığı büyük bir problem. O yüzden mutlaka bu yolda onu kazanmak ve motive etmek lazım” diye konuştu.
'GECE İDRAR KAÇIRAN ÇOCUKLARIN YÜZDE 85’İNİN GÜNDÜZ HİÇBİR ŞİKÂYETİ YOK'
Gece yatak ıslatma durumunun ne ailenin ne de çocuğun elinde olan bir durum olduğunu kaydeden Burgu, şunları söyledi:
"Yaklaşık yüzde 85’i yani büyük çoğunluğu hiçbir zaman kuru dönemi olmamış, doğduğundan itibaren düzenli olarak yatağını ıslatan yani kuruluğu kazanamamış çocuklar. Dolayısıyla bu grup içinde aslında bir gelişmenin yavaşlığı var. Böyle bir hasta grubunda asla bilinçli yapılmış, çocuğun kendi isteğiyle yaptığı bir durum olmadığını, nitekim ailenin de burada bir etkisinin olmadığını tekrar belirtmek lazım. Sınırlı bir grup hastada ise, önceden kazanılmış bir gece kuruluğu olmasının ve ardından 6 ay bir kuruluk, daha sonra ikincil tekrar altına kaçırmalar gördüğümüz yüzde 15’lik bir grup var. Bu grupta belki bir miktar psikolojik etkenler olabilir. Aslında biz gece yatak ıslatmaları genellikle izole bir problem olarak görüyoruz. Yani gece idrar kaçıran çocukların yüzde 85’inin gündüz hiçbir şikâyeti yok. Okulda veya dışarda tuvaletle ilgili bir problemleri yok. Pantolonlarını ıslatmıyorlar veya büyük gündüz problemleri yok. Yüzde 15’lik az bir grupta ise, yine gündüz şikâyetleri de var. İdrar tutma, idrarını öteleme, gündüz kaçırmaları gibi...
Bu grup hastalardan tuvalet alışkanlığının düzene sokulması yani sizin hem çocuğunuzda hem gece hem gündüz problemleri varsa, gece problemi izole ve tek semptom değilse, o zaman gündüzde tuvalete belirli sıklıkla gitmesini sağlamak veya mesaneyi boşaltmayı rutine bindirmek önemlidir. Onun haricinde çoğunluğu oluşturan sadece gece semptomu olan çocuklarda aileyle ya da çocukla bir ilgisi çoğu zaman yok. Gece idrar kaçırmalarının büyük çoğunluğu bir gelişim geriliğidir. Psikolojinin bunda bir etkisi yoktur. Ancak kuruluğu yakalamış fakat daha sonra gece ıslatmaları ikinci kez başlayan bir grup hastada belki psikolojik bazı nedenler olabilir. Gece yatak ıslatma psikolojik bir problem değil."
'YAŞAM KALİTESİNİ CİDDİ BOZAN PROBLEMLER YARATIYOR'
Burgu, ailelerin ne zaman hekime başvurması gerektiği ile ilgili olarak şunları belirtti:
“Önce evde basit tedbirler alınmalı. Ancak bu yaşam kalitesini eğer ciddi bozuyorsa, aile ile çocuğun ilişkisini bozuyorsa ve en önemlisi çocuğun psikolojisini bozuyorsa o zaman doktora başvurmak lazım. Şunu bilmek lazım; gece yatak ıslatmanın sebebi psikolojik değil, ama aslında bu problem sonuçta çocuklarda ciddi bir öz benlikte sorun yaratabiliyor. O yüzden yaşam kalitesini etkiliyorsa mutlaka doktora başvurulmalı. Beraber eşlik eden gündüz semptomları da varsa başvurmak lazım. Tedavilere rağmen dirençli olgular varsa doktora başvurmak gerekir. Dolayısıyla paniklemeden önce basamak basamak ev içinde bazı tedbirler alınmalı ama dirençliyse ve dediğim bulgular eşlik ediyorsa hekime başvurulmalı. Gece idrar kaçırma çocuğun kendiyle barışıklığını, yaşam kalitesini ciddi bozan problemler yaratıyor. Yoksa gece yatağını ıslatan bir çocuğa daha çok idrar yolu enfeksiyonu geçiriyor gibi bir şey söylememiz doğru değil ama öz güveni anlamında mutlaka yaşam kalitesinin artırılıp çocuğun normal sosyal hayatına kazandırılması lazım. Sporcu bir çocuk düşünün turnuvaya, kampa gidecek başarılı bir sporcu ama arkadaşlarıyla buna gidemiyor, kuzenleriyle, akrabalarıyla kalacak kalamıyor. Dolayısıyla bu yaşamdan koparmamak adına çocukları bir an önce öz güvenlerini sağlamak adına tedavi etmek lazım."