21.01.2025 - 06:56 | Son Güncellenme:
Derleyen: Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr - Her şey 1963 yılında eski eşyaları toplamak ve satın almaktan hoşlanan Andrea Lo Rosso'nun babası Luigi Lo Rosso'nun bir keşfiyle başladı. Sanat bilgisi olmayan ancak antikaya ve eski eşyalara merakı olan Lo Rosso, bu tarz eşyaları satın almak için gittiği çöp dolu bodrum katında bir tablo gördü. Rosso eline aldığı tabloda bir kadının absürt portresiyle bakıştı. Kimin eseri olduğu hakkında en ufak bir fikri olmayan Lo Rosso, tabloyu aldığı gibi evinin yolunu tuttu. Eşi bu tabloyu en başından beri beğenmiyor, tablonun kötü bir his yarattığını söylüyordu. Ancak Lo Rosso kimin eseri olduğunu bilmediği bu tabloyu salon duvarına asma konusunda kararlıydı, astı da.
Yıllar birbirini kovaladı, Luigi'nin tabloyu eve getirmesinden birkaç yıl sonra Andrea doğdu. Andrea Lo Rosso, duvarda asılı duran her gün yemek yerken, salonda otururken göz göze geldiği bu portrede bir şeyler olduğunu çocukluğundan beri düşünüyordu. Nedense tablo hakkında hiçbir fikri olmamasına rağmen o tablonun çok değerli olduğuna inandı durdu. Ancak şans bu ya bir türlü tablonun gerçekliğini sorgulamaya vakit bulamıyor, yalnızca onun değerli bir eser olma ihtimali zihninin bir yerinde parlıyordu. Bir keresinde ortaokuldayken ansiklopedide Pablo Picasso'nun eserleriyle ilgili bir bilgiye rastladı. O da ne! Sayfanın kenarına iliştirilmiş 'Picasso' imzası duvardaki eserde duran imzaya ne kadar da çok benziyordu. Andrea bunu fark etmişyi ancak bir türlü eserdeki imzanın Picasso'ya ait olabileceğinden emin olamıyordu. Çünkü duvardaki eserde duran imza çok silikti. Babasına bu durumdan bahsetse de hak ettiği ilgiyi göremiyordu.
SONUNDA TABLONUN PEŞİNE DÜŞMEYE KARAR VERDİ
Dönem dönem tabloyla ilgili düşünen Andrea, babasını ikna edememenin üzüntüsünü yaşarken bir de babası hayatını kaybedince artık tabloyla ilgili soru işaretlerini ortadan kaldırmaya karar verdi. Aralarında ünlü sanat dedektifi Maurizio Seracini'nin de bulunduğu birkaç yerel uzmanın yardım ve rehberliğine başvurarak tabloyu incelemek için aylarca araştırma yaptı. Sonunda ne mi oldu? Arcadia Vakfı'nın bilimsel komitesi üyesi olan grafolog Cinzia Altieri, imzanın Picasso'ya ait olduğunu doğruladı.
Uzmanlar tarafından yapılan araştırma sonucunda Rosso ailesinin duvarında asılı olan portrenin bir zamanlar Picasso'nun sevgilisi olduğu iddia edilen Fransız Sürrealist fotoğrafçı, ressam ve şair Dora Maar'a ait olduğu tespit edildi.
Dora Maar'ın portresinin Picasso'nun sık sık ziyaret ettiği Capri'ye yaptığı bir gezi sırasında, 1930 ila 1936 yılları arasında yapıldığı düşünüldü. 9 yıl boyunca birlikte olan Picasso ve Maar'ın 1935 yılının sonlarında tanıştığı biliniyor.
Dora Maar'ın çalışmaları hak ettiği ilgiyi o, hayattayken görmedi. 2019'da, Maar'ın 250'den fazla eserinin yer aldığı çığır açıcı bir retrospektif, Paris'teki Centre Pompidou ve Londra'daki Tate Modern'de sanatseverlere sunuldu ve ismi bu sergiyle hak ettiği üne kavuştu.
9 YILLIK İLİŞKİLERİNDE YÜZLERCE KEZ YÜZÜNÜ ÇİZDİ
Arcadia Vakfı, Dora Maar portresinin 6,7 milyon dolarlık (229 milyon 191 bin 188 türk lirası) bir değeri olduğunu iddia etti. Yapılan incelemeler sonucunda ellerindeki bu tablo sayesinde Lo Rossoslar maddi bir kazanç talep edebilirler ancak henüz eseri elden çıkarmak gibi bir talepleri olmadı. Öte yandan Arcadia Vakfı'nın Picasso'nun orijinal eseri olduğunu söylemesine karşılık İspanya'nın Malaga kentindeki Picasso Vakfı bu eserin sahte olduğunu düşünüyor.
Dora Maar tablosuyla ilgili bu tartışma devam ederken Andrea Lo Rosso'nun konuyla ilgili kendisine giden röportaj taleplerini kabul etmediği biliniyor. Picasso'nun ise 9 yıllık ilişkileri boyunca Maar'ın birçok portresini çizdiği hatta birçoğunun bugün büyük müze koleksiyonlarında yer aldığı biliniyor.