03.06.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
ceyda ulukaya-ceyda.ulukaya@milliyet.com.tr
Aylık kitap kulübü buluşmalarında “Grinin Elli Tonu”nu okumaya karar veren ileri yaşlarda dört kadının hikayesini anlatan “Book Club” filmi, 1 Haziran itibarıyla gösterime girdi. 65 yaş üzeri oyuncu profiliyle farklı bir Hollywood yapımı olarak öne çıkan film, başta Jane Fonda olmak üzere sinema tarihinin “yaşlanmayan kadınları”ndan Diane Keaton, Candice Bergen, Mary Steenburgen’ı bir araya getiriyor.
Filmde, “Grinin Elli Tonu”nu okuduktan sonra kendi tutkularına yer açmaya karar veren dört kadından “Vivian” karakterini canlandıran Fonda, “Hanımlar, ölmeden önce yaşamayı durduran insanlardan olmamıza izin vermeyeceğim” diye haykırıyor. ‘70’li yıllarda Oscar ödülleriyle, ‘80’lerde fitness gurusu, ‘90’larda aktivist olarak karşımıza çıkan, 2000’lerde yeniden oyunculuğa dönen Fonda, bugün 80 yaşında. Ve emekli olmaya hiç niyeti olmayan haliyle, Vivian’la ortak yanlarını görmek zor değil.
12 yaşında annesi intihar etti
Fonda, ABD’li oyuncu Henry Fonda’nın kızı olarak hayata bir adım önde başlasa da, henüz 12 yaşındayken annesini kaybetti. Annesinin intihar ettiğini ise bir sinema dergisinden öğrendi. Bir İngiliz gazetesine röportajında, zorlukların annesini kaybetmeden çok önce başladığını anlatıyor: “Bir ebeveyn çocuğun hayatında olmadığında, çocuk bunun kendisinden kaynaklandığını düşünüyor. O zaman da ya sevilmeyecek bir çocuk olduğunuzu düşünüp kendinizi suçluyorsunuz ya da anne-babanızın çözemediğini düşündüğünüz şeyi anlamaya çalışıyorsunuz. Benim de anneme ne olduğuyla başa çıkma sürecim bitmiş değil. Çünkü şuna karar vermek zorundasınız: Başıma bu geldi ve mağdurum mu diyeceksiniz, yoksa bu başınıza gelenle ne yaptığınıza mı bakacaksınız?”
Fonda, babasıyla ilişkisini özetlemek için çeşitli filmlerine atıf yapıyor: “On Golden Pond filminde canlandırdığı, duygularını ifade etmekte zorlanan adam, gerçek hayattaki karakterine çok benziyordu. Sonraki yıllarda ‘12 Angry Man’, ‘The Grapes of Wrath’ gibi filmlerde adalet için sesini yükselten karakterler oynadı. Bu karakterleri sevdiğini biliyordum ve beni de sevmesini istiyordum, yani aktivist olmamda babam da etkendi diye düşünüyorum. Sonunda benimle gurur duyduğunu biliyorum fakat bu epey zaman aldı. Bir dönem için beni uçarı bulduğunu biliyorum. Fakat bir süre önce, bir röportajında hakkımda harika şeyler söylediğini öğrendim. Röportajı izlerken feci şekilde ağladım; çünkü bunları birlikteyken asla söylememişti.”
80 yaşındaki Fonda, kaç yaşında olduğuna dışardan bakmanın ürkütücü olduğunu söylüyor bir röportajında: “O yaşta olduğunuzda mecburen içeriden bakıyorsunuz ve hiç de korkutucu olmadığını anlıyorsunuz. Bunu öğrenmek olgunlaşmayla birlikte geliyor.” Yine de içeriden bakmanın tek başına yeterli olmayacağını hatırlatalım. Instagram’ın olmadığı yıllarda “workout” videolarıyla fenomen olan Fonda, şu sıralar kendi yaş grubu için fitness içerikli bir video serisi hazırlamakla meşgul. Günlük hayatında yoga ve pilates yapıyor, 8 saat uyumadan güne başlamıyor. Güzellik sırlarının en başında düzenli spor gelse de, bugüne dek birkaç estetik operasyondan geçtiği biliniyor. Operasyonlarda özen gösterdiği şey ise karakteristik bulduğu çizgilerini kaybetmemek olmuş.
“Tür olarak hayatta kalamayacağız”
Vietnam Savaşı’na karşı çıkan, Greenpeace’in çevre politikalarına destek veren Fonda, cinsel istismara ve tecavüze uğradığını, “patron”la cinsel ilişkiyi reddettiği için işten kovulduğunu da anlatmaktan sakınmayan bir kadın hakları aktivisti. “‘Hayır’ın tek başına bir cümle olduğunu anlamam uzun yıllarımı aldı” diyor. Kadın hareketinin öğrettiği en önemli şeyi, “Tecavüz ve istismarın kendi hatamızdan kaynaklanmadığının farkına varmak” diye özetliyor. Kadınların medyada daha fazla yer alması için oluşturulan “Women’s Media Center”ın da kurucularından olan Fonda, “Erkek olma hali değil ama ‘maskülenlik’ denen erkekliğin toplumsal dışavurumu tehlikeli. Bunu değiştirmedikçe tür olarak hayatta kalamayacağız” diyor.
“Redford’a hep aşıktım”
Yönetmen Roger Vadim, ardından aktivist Tom Hayden ve son olarak iş adamı Ted Turner’le evliliklerini sonlandıran Fonda, sinema kariyerinde üç filmde bir araya geldiği Robert Redford’la son olarak “Our Souls at Night” filminde partner oldu. Geçen yıl Redford için “Ona hep aşıktım ama aramızda hiçbir şey yaşanmadı, ikimiz de başkalarıyla evliydik” diyen Fonda’ya Redford‘ın yanıtı ise “Hiç bilmiyordum” oldu.
“Güzellik bir deneyim”
“Book Club”ın diğer yıldızı, Woody Allen filmlerinin yanı sıra Coppola’nın kült filmi “The Godfather”dan tanıdığımız Diane Keaton. Filmde 40 yıldır evli olduğu eşini kaybeden Diane karakterini canlandıran Keaton da 72 yaşında. İki defa cilt kanserini atlatan Keaton’ın en önemli güzellik sırlarından biri güneşten korunma. Hatta stilinin iddialı parçalarından olan şapkalar da korunma çabasının bir parçası. Keaton, yaşıyla birlikte güzelliğe bakışının da değiştiğini söylüyor: “Güzelliğin tutulamayacak bir şeyi tutmaya çalışmaktan ibaret olamayacağını düşünüyorum. Benim için güzellik bir fantezi olmaktan öte bir deneyim.”
“Yaşlı değil, uzun ömürlüyüm”
80. yaşını “Yaşlı değil, uzun ömürlüyüm” diye ifade eden Fonda, yeni yaşının iyi ve kötü yanlarını kendi blogunda şöyle değerlendiriyor:
Kötü yanlar:
- Koşamıyorum, kayak yapamıyorum, kireçlenme nedeniyle el yazımla teşekkür mektubu yazmakta zorlanıyorum.
İyi yanlar:
- İnsanlar çok daha kibar, oturmak isteyip istemediğimi soruyorlar, geçiş önceliğini bana veriyor ya da şişeleri benim için açıyorlar.
- Sarkıntılık ya da tacize uğramıyorum.
- Hatalarımı meşrulaştırmak için “Sonuçta yaşlı bir insanım” diyebiliyorum.
- 80 yıl öncesini düşünüp, kuşların cıvıldadığı, dünyada sadece 2 milyar insanın yaşadığı, çocukların daha güvenli bir hayata sahip olduğu, daha az stresli bir yaşamı hatırlayabiliyorum.
- Neyi istediğimi biliyorum, bu yüzden fazlalıklardan kolayca kurtuluyorum.
- Belirsizlikten daha az korkuyorum.
- Daha hoşgörülü ve sabırlıyım.
- Hayatta hiç yapmadığım ya da bir daha asla yapamayacağım birçok şey olduğunu biliyorum ve bunun çok önemi yok.