31.03.2024 - 01:00 | Son Güncellenme:
Seyhan Akıncı - Gündem haftalarca Kate Middleton’dı. Sosyal medyada büyüyüp adeta kartopuna dönüşen komplo teorileri Kate’in kanser tedavisi gördüğünü açıkladığı video ile duruldu. Ama o durgunluk çok kısa sürdü. Şoku atlatanların yaptığı ilk iş videonun yapay zekâ ürünü olup olmadığı üzerine teoriler üretmekti. Aynı günlerde Avrupa Konseyi Yapay Zekâ Komitesi, Uluslararası Yapay Zekâ Taslak Konvansiyonu’nda anlaşmaya vardı. Kısaca her taşın altından çıkan yapay zekâ için ilk resmi kısıtlayıcı adım atılmış oldu. Yasanın 17 Mayıs 2024’deki Bakanlar toplantısında kabul edilmesi bekleniyor. Peki bu yasa ne anlama geliyor? 21. YY insanı yapay zekâ ile kurduğu ilişkide nasıl konumlanacak? Gerçeklik ve güven kavramlarının zayıflaması ne anlama geliyor? İstanbul Barosu Bilişim Hukuku Komisyonu Sözcüsü Av. Fehmi Ünsal Özmestik, İTÜ Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç Dr. Doğan Gürpınar ve Yeditepe Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Özlem Akkaya Özlem Akkaya yanıtladı.
Kalıcılığın yokluğunda güvensizlik
İnsanların farklı öğrenme/bilme mecralarıyla teması ve onların dönüşümü insanların algılama biçimlerini de dönüştürdü. Yakın zamana kadar temel öğrenme ve bu şekilde çevreyle irtibatlanma biçimi yazılı metinlerken bugün çok daha hızlı tüketilen, sürekli güncellenen, kalıcılığı olmadan sürekli yenilenen akışkan metinler. Ve hatta görsellikler. Zira görsellerin anlatım gücü sosyal medya mecralarında olduğu kadar güçlü olmamıştı hiç. Teknolojiyle bilişsel deneyimlerimiz, hayatı algılama biçimlerimiz de dönüşüyor. Kalıcı ve mutlak doğru bilginin sönümü bizim de sadece bilgiyle ilişkimizi değil çevreye bağlanma, güven gibi duygularımızı da dönüştürdü ve bizi korunaklı ağların dışında kaldığımız hissiyatına sürükledi. Zira nasıl çocukken bilmediğimizi anne babaya sorup onların cevaplarını mutlak kabul ederek bu şekilde şüphe duymadan rahatlıkla hayatımızı idame ettirebiliyorduysak bilgiye mutlak güven evreni de aslında benzerdi. Oysa gerçeklik sosyal medyayla beraber bizim yarattığımız, icabında bu lüksü kendimizde gördüğümüz için reddebildiğimiz ve yeniden inşa edebildiğimiz bir hâl kazandı. Bu ise kalıcılığın yokluğunda güvensizlik demek.
"Ülkemizde de yürürlüğe girmesini bekliyoruz"
- Yapay zekâ yasası iki yıl içerisinde kademeli olarak yürürlüğe girecek. Bu yasanın varlığı ne anlama geliyor?
Yapay Zekâ Konvansiyonun resmi olarak kabul edilmesi ile öncelikle insan haklarını, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü, yapay zekâ teknolojilerinin ortaya çıkarabileceği sübjektif ve/veya olumsuz etkileri önlemek amaçlı bir çerçeve niteliğinde yasa olacaktır.
- Bu yasanın getirdiği en büyük yenilik ya da güvence nedir?
Yapay zekâ taslak Konvansiyonu yapay zekâ teknolojilerinin hızlı gelişimine ve bu teknolojilerin insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü üzerindeki potansiyel etkilerine odaklanarak, bu alanda uluslararası bir hukuki çerçeve oluşturma ihtiyacını vurgulamakta. Bu amaç oldukça önemli. Zira yapay zekâ teknolojileri geliştirilirken bu kurallara uyulmaz ise insanların ileride ciddi mağdur olabileceği teknolojik sistemler ile karşı karşıya kalabiliriz. Tam da bu noktada yapay zekâ sistemlerinin insan onuruna ve bireysel özerkliğe, şeffaflık ve denetime, hesap verebilirlik ve sorumluluğa, eşitlik ve ayrımcılık yapmama, gizlilik ve kişisel verilerin korunması gibi konulara uygun geliştirilmesi gerekmekte. Konvansiyon etkili gözetim mekanizmaları kurma ve uluslararası iş birliğini teşvik etme gibi önemli unsurları da içeriyor. Parlamento’da konvansiyonun kabulü sonrası, ülkemiz tarafından da çekincesiz onaylanacağını ve yürürlüğe girmesini beklemekteyiz.
- “Deapfake kullanılan videolar belirtilmek zorundadır” ibaresi kesin bir çözüm getirebilir mi yaşanan tartışmalara?
Yapay Zekâ Konvansiyonu’nda doğrudan böyle bir madde bulunmamakta. Bu metin sayesinde taraf devletler yapay zekâ teknolojileri gelişiminde kendi iç hukuklarında daha detaylı önlemleri düzenlemek durumunda kalacaktır.
- Kate Middleton örneğinde gördüğümüz üzere teknoloji en çok güven ve gerçeklik algımıza zarar vermiş görünüyor. Bu çerçevede parlamentodaki yasaya baktığınızda ihtiyaçları karşılıyor mu?
Yürürlüğü girecek yasa çerçeve bir metin olmakla birlikte bu konuda genel ilkeleri belirleyecektir. Şüphesiz yasa yürürlüğe girdikten sonra belirttiğiniz sorunlar hemen bitmeyecektir. Hatta her geçen gün farklı sorunlar yaşanacaktır. Bunun yanı sıra her toplum aynı seviyede ve kalitede teknoloji okur yazarlığına sahip değil. Şu unutulmamalıdır ki yapay zekâ teknolojileri farklı bir çağın başlangıcı olabilir. Bu sebeple; gelişmiş devletler bu teknolojiler hızla gelişirken kayıtsız kalmamalı. Sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, akademisyenler, uzmanlar bu alanda çalışmalarını geliştirmelidir. Devletler konunun önemini fark edecek ve süreç içerisinde kendi iç hukuklarında daha detaylı regülasyon çalışmalarını başlatmak zorunda kalacaklardır.
Teknolojiye üstünlük kurma arzusu
Kate Middleton’un son videosu gibi orijinalliği teyit edilen içeriklerin bile ardındaki gizli eli keşfettiğimiz inancı, bize kendimizi güçlü hissettiriyor ve o noktadan sonra gerçeğin ne olduğunun da pek bir anlamı kalmıyor. Tabii, bunda hem belli başlı toplumsal ve siyasal kurumlara güvenin azalması hem de hayatımızı kuşatıp işlerimizi dahi elimizden alan, bizi güçsüz ve muhtaç hissettiren teknolojiye üstünlük kurma arzusu rol oynuyor. Sonuç olarak, ‘görünenin’ ardındaki gerçeği gördüğünü iddia eden komplo teorileri her geçen gün yaygınlaşıyor. Bu teoriler en çetrefilli toplumsal sorunları bile basite indirgeyerek çözdüğünü iddia ettiği için bu ‘kestirme ve kolay çözüm’ insanlara bir rahatlama hissi de veriyor. Peki tehlikeli bir hâl de alabilecek bu duruma karşı neler yapılabilir? Sorunu yeni yasaklar koyarak veya olanların kapsamını genişleterek çözmek mümkün gözükmüyor. Çünkü dijital medyanın ve yapay zekâ araçlarının gelişme hızı düşünüldüğünde, karşımızda kontrol edilebilecek bir sorun yok. Bununla birlikte, bu soruna karşı çözüm sunduğunu iddia eden birçok fact-checking aracı da hayatımıza giriyor ama bu araçların ne kadar güvenilir oldukları ayrı bir mesele. En gerçekçi çözüm, eğitim sisteminin hem içeriğinin hem yöntemlerinin dijital okuryazarlık becerilerinin, çok küçük yaşlardan kazandırıldığı şekilde yeniden tasarlanması gibi gözüküyor.