Trakya, Buzbağ’ı solladıBuzbağ uzun yıllar Tekel’in en iddialı şarabıydı. Ucuz ama nefisti. Bir süre sonra pahalı ve vasat bir şaraba dönüştü... Öte yandan yine Tekel’in kırmızı Trakya’sı ise Buzbağ’ı sollayarak Türkiye’nin "fiyatına göre en kaliteli" şaraplarından biri olduGerçek bir kelepir..." Yabancı dildeki şarap kitaplarında, Türk şaraplarından bahseden birkaç satırın içinde mutlaka Buzbağ şarabımıza yer verilir ve "Buzbağ, Türkiye’nin en ilginç şarabıdır" denildikten sonra, yukarıdaki cümle de eklenirdi. Zira 1-2
dolar civarında bir fiyata satılan bu şarap, Batı’daki emsallerinden fiyatkalite dengesi bakımından fersah fersah üstündü. Yabancı misafirlere bu şarap ikram edilir, bilenler Buzbağ’ı bilir ve yıllandırıp öyle de içerlerdi.
Derken efendim, Tekel bu hazinesini farketti... Daha önce şarap Elazığ’daki ilkel bir fabrikada işlenip İstanbul ve Ankara’da şişelenirken, Elazığ’a şişelemeyi de orada yapacak dev bir tesis kuruldu. Modern
teknoloji getirildi, paslanmaz çelik tanklarda işlemeye geçildi. Ve şarap üretimi de artırılarak "yenilendi"...
Ancak bu yenilenme Buzbağ’a yaramadı! Zira fabrikayı kuran Almanlar, üretim prosesini de kendi şarapçılık ekollerine göre ayarlamışlardı. Bu fabrikadan 1995’te çıkan ilk Buzbağ, Alman damak zevkine göre açık yakut renkli, yumuşak içimli, meyvemsiliği ağır basan, asiditesi yüksek bir şaraptı. Eskinin koyu laciverdi mor renkli, baharat kokulu, buruk ve tok içimli Buzbağ’ıyla ilgisi yoktu.
Zamanla Alman stilinden biraz uzaklaşılıp şarap daha güçlü hale getirildi ama bu kez üzüm sorunu vardı. Güneydoğu bölgemizin nefis şaraplar veren Boğazkere ve Öküzgözü üzümlerinden yapılan şarap, milyonlarca litre üretilmeye başlanmıştı. Bu arada Tekel üzümde seçici davranmıyor, hem "Köylü devlete küsüp PKK’ya sempati duymasın" diye, hem de özensizlikten bu iki kıymetli üzüm harici üzümleri de aynı fiyata alıyordu. Bir yandan da Güneydoğu’da GAP dolayısıyla değişip ılımanlaşan iklim, kıraç topraklarda yetişen Boğazkere ve Öküzgözü üzümlerinin şaraplık kalitesini azaltmaya başlamıştı.
Bunların hepsi birkaç senede üst üste geldi ve Buzbağ hayli vasat bir şarap haline dönüştü... Şu an marketten alıp içtiğiniz 2000 Buzbağ’ı ham, ekşimsi, zayıf gövdeli, heyecan uyandırmayan bir şarap. Eski esfane Buzbağ’larla uzaktan yakından ilgisi yok. Fiyatı ise buna karşılık 5 milyon lira. Zira Tekel, geçtiğimiz sene radikal bir zam yaparak Buzbağ’ı "pahalı şaraplar" ligine soktu. Şarap hak etmediği halde, isminden dolayı piyasada gördüğü talep böylece "değerlendirildi". Bu fiyat, Tekel’in piyasada gördüğü "düzenleyici" işlevi de baltaladı, Buzbağ zammının hemen ardından özel sektör şarapçıları da yüksek zamlar yapmakta gecikmediler...
Trakya’nın yıldızı parlıyor Buzbağ cephesinde durum böyle... Bu şarap, 5 milyon liralık fiyatı ve şu anki kalitesiyle "Güzel bir şarabı makul bir fiyata içeyim" diyenleri tatmin etmekten uzak. Öte yandan, yine Tekel’in başka bir şarabı, kırmızı Trakya’sı, Buzbağ’ın boşluğunu doldurma yolunda... 2 milyon 300 bin liraya satılan bu şarap, Trakya bölgesinin Senso (Cinsault), Gamay ve Adakarası üzümlerinden yapılıyor. Senso ve Gamay, bölgeye iyi uyum sağlamış, Fransız kökenli iki kaliteli şaraplık üzüm. Adakarası ise Avşa adasında yetişen çok kaliteli bir şaraplık üzümümüz. Tekirdağ fabrikasında bu üzümlerin ayrı ayrı yapılan şarapları, her yıl o senenin rekoltesine göre paçal ediliyor ve meyvemsi, rahat içimli, öte yandan şahsiyetli bir genç şarap elde ediliyor. 2000 Trakya, zevkle içilen, meyvemsi lezzetleri öne çıkan güzel bir şarap. Ağızda siyah Napolyon kirazı tadı bırakıyor. Dengeli bir şarap bu, insanın içtikçe içesi geliyor, şişe hızla bitiveriyor...
Umarız Tekel, kırmızı Trakya’da
son yıllarda gösterilen özeni, artık Buzbağ’da da göstermeye başlar. Yoksa bu yüksek fiyatı ve sıradan lezzetiyle, Buzbağ efsanesinin sonu yaklaşıyor demektir...
PAZAR