18.02.2024 - 02:00 | Son Güncellenme:
SEYHAN AKINCI seyhan.akinci@milliyet.com.tr / Selçuk Demirel’in benzersiz çizgisinde kediler apayayrı bir yer tutar. Konu kendileri olmasa da bir yerlerden bıyıkları, dik dik bakışları görünüverir. Bazen tekinsiz hissettirseler de Bilge Karasu’nun dediği gibi “Yaşadıkları anın iyicene farkındalar gibi…”dirler. Bunca yazarın yazı masasının dibinde, çizerlerin boya kalemleri arasında kendilerine yer bulmaları bundan olsa gerek. Kedilerin ana vatanı olan ülkemizde onların merkezde olduğu hikâyeler, sergiler, kitaplar şaşırtıcı değil şüphesiz. Bunların son örneği ise Selçuk Demirel’in Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan “Bambaşka Kediler” adlı çalışması oldu. Selçuk Demirel’in son 20 yılda çizdiği yaklaşık 250 kedi resminden oluşan bu kitaba Bilge Karasu, T.S. Eliot, John Berger, Baudelaire, Turgut Uyar, Charles Bukowski, İlhan Berk, Orhan Duru gibi kedi dostu/delisi yazar ve şairler de eşlik ediyor.
Demirel, çalışmalarındaki kedi izlerinin yoğunluğunu “30-40 kedi ile yaşayan biri görüntüsü verdiğimi biliyorum” diyerek esprili bir dille anlatıyor. Ünlü çizer, “Bütün çocukluğum kedilerle birlikte geçti. Kediler her yerdeydi: Sokakta, çatılarda, duvar üstlerinde, otomobillerin altında, evlerin en rahat ve güneş alan koltuklarında uyuyan kediler. Herhangi birinin başını okşamak istediğinizde, eğilip sağ elinizi biraz ileri uzatıp ‘pisi pisi’ demek yetiyordu. Türkiye dışında başka ülkelerde ‘pisi pisi’ bir işe yaramıyor. 1991-1998 yılları arasında Kalamati isimli bir kedi ile birlikte yaşadım. Üçüncü kez çatıdan düşüp öldüğünden beri başka bir kedi istemedim,” sözleriyle anlatıyor Kalamati’nin ve kedilerin hayatındaki yerini. Tarhan Gürhan’ın “Kediler aklımızdan geçmezler sadece, kalbimizden de geçerler. Selçuk’unkiler akıldan süzülüp kalpte bekletildikten sonra bize görünür olurlar. Onların çevikliğini zekâsına aktarmış bir çizerle karşı karşıyayız…” sözü çalışma hakkında samimi bir fikir veriyor.